Bahri Karaduman |
1947 Taşköprü doğumlu. Muzafferettingazi İlkokulu’nu, Taşköprü Ortaokulu’nu, Kastamonu Abdurrahmanpaşa Lisesi’ni, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi.
Üniversite yıllarında dernek çalışmaları yaptı. Kastamonu Yüksek Öğretim Derneği’nin çıkardığı “Ilgazların Ötesi Kastamonu” dergisinin yazı işleri müdürlüğü görevinde bulundu.
Taşköprü Lisesi’nde başladığı Türk dili ve edebiyatı öğretmenliğini İzmir Eşrefpaşa Lisesi, Buca Eğitim Fakültesi ve özel okullarda sürdürdü.
Şiirleri, denemeleri, eleştirileri ve kitap tanıtım yazıları başta Varlık, Kıyı, İzmir İzmir, Çağdaş Türk Dili, Anadili, E Sanat-Edebiyat, Bireylikler, BatıSöz, Karşıyaka Karşıyaka, Afrodisyas Sanat, Kurşun Kalem, Mühür, Tmolos, Cumhuriyet Kitap, Aydınlık Kitap, Bir Gün Kitap, Sözcü Kitap olmak üzere çok sayıda dergi ve gazetede yayımlandı.
Yazınsal amacını Işığa Yeniden Bakmak adlı kitabının önsözünde şu tümcelerle açıkladı: “İzmir, Türkiye’nin aydınlık yüzü. Çok sayıda değerli sanatçı İzmir’de yaşıyor. Bu yetenekli kişiler, sanatın tüm dallarında birbirinden yetkin yapıtlara imza atıyorlar. Mesleğim ve işim gereği özellikle yazarların ve ozanların çoğu dostum, arkadaşım. Yakından tanıdığım, niteliklerini iyi bildiğim için gönülden inanarak söylüyorum ki, bunların tümü yurdumuz için birer ışık. Yazdıklarım bu ışığın yitirilmemesi, uzaklardan da görülmesi için içtenlikli, alçakgönüllü bir çaba. Amaç, adını andığım, tanıtmaya çaba gösterdiğim yapıtların yarınlara kalması, gelecekte de okunması. Bu nedenle kitabıma Işığa Yeniden Bakmak adını verdim. Işığa yeniden bakalım. İzmir sanat ışığı gelecek için, hepimiz için, yarının Türkiye’si için…”
Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü’nün hazırladığı “Çocuk ve Gençlik Edebiyatında Aytül Akal Sempozyumu”na eleştirmen olarak davet edildi. Bildiri sundu.
Arkas Sanat Merkezi’nce yayımlanan “İzmir: Yarınlara Miras” kitabında “Urla”yı tanıttı. Yapıtları nedeniyle Yapı Kredi Yayınlarının “Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi’ne girmeyi başardı.
İzmir Piri Reis İlköğretim Okulu marşının sözlerini yazdı.
2011-2012 yıllarında İzmir Şenocak Yayınevi’nde editörlük yaptı ve pek çok kitabı yayıma hazırladı.
2016’da Özel Çamlaraltı Koleji’nin “Kentimizde Cumhuriyet’e Sahip Çıkanlar” ödülünü aldı. Ödül gerekçesi “Dilimizin, edebiyatımızın gelişmesi, genç kuşakların Atatürkçü bilinçli aydınlar olarak yetişmesi adına yaptığı çalışmalar için” diye açıklandı.
2016’da İzmir Vefa İstasyonu ekibince TYS ve Konak Belediyesinin katkılarıyla hazırlanan “Edebiyatımızın Aydınlık Yalın Kalemi” etkinliğiyle onurlandırıldı.
Zübeyde’nin eşi; Bediz’le Eren’in babası; Alp, Nehir ve Simge’nin dedesi.
Emeklilik yaşamını İzmir’de okuyup yazarak, kültürel etkinliklere katılarak sürdürüyor.
Yapıtları :
• Taşköprü’de Tarım Terimleri (Araştırma)
• Sevdanın Rengi Ne (Şiirler)
• Işığa Yeniden Bakmak (Deneme-Eleştiri)
• Işık Daha da Parlak (Deneme-Eleştiri)
|
|
|
Eserleri |
|
|
|
|
|
Taşköprü’de Tarım Terimleri (Araştırma) |
Sevdanın Rengi Ne
(Şiirler) |
Işığa Yeniden Bakmak
(Deneme-Eleştiri) |
Işık Daha da Parlak
(Deneme-Eleştiri) |
|
|
|
|
Edebiyatımızda özdeyiş niteliği kazanmış bir dize vardır: “Sen mutluluğun remini yapabilir misin Abidin?” Bahri Karduman’ın kitabının adını görünce, bu dize aklıma geldi birden. Kitabın kapağında Sevdanın Rengi Ne, yazıyordu. Ben de bugüne kadar sevdanın renginin ne olduğunu hiç düşünmemiştim doğrusu. Gerçi dilimizde ve edebiyatımızda sevda ile kara sevda genellikle yanyana olagelmiştir. Ancak kitabın kapağındaki sevecenlik ve sıcaklık daha içine girmeden sevdanın renginin daha güzel olacağını müjdeliyordu sanki. Nitekim şiirleri okudukça yanılmadığımı anladım. Karaduman’ın şiirinde sevgi hep önde, hep zirvede ama kara değil, karamsar asla:
sevdanın rengi ne
en sevdiğin bile
seni anlamıyorsa
sevginin erdeminden uzak
senden uzak
sevdadan uzaksa eğer
üzülme küçüğüm
sevmek öylesine güzeldir ki
seveni yüceltir
sevileni değil
seni anlatamıyorsa sözlerin
gözlerin de anlamsız kalıyorsa
her şey renksiz
her şey sahteyse eğer
sen yine de sev güzelim
sen yine de sev
unutma ki ne tepeler ne dağlar yücedir
yüce olan tek şey
sevebilen yürektir
Karaduman, bir edebiyat öğretmeni. Yurdun çeşitli yerlerinde, çeşitli okullarda Türk Dil ve Edebiyatı öğretmenliği yapmış. Şairin eğitimci kimliği yer yer yansıyor şiirine. Çok bilmişliğe, bilgiçliğe kaçmadan öğütler veriyor o güzel çocuklara:
yüzüne sarı çiğdemlerin aydınlığı vurmuş
güzel çocuk
hazır mısın yolculuğa
yolun Fikret’in dediği gibi
hep çakıl hep diken değil bugün
çakıllar kaya / dikenler tel örgüsü
arada bir coplanmak da / yürek yarası
güz sıcaklarının bunalttığı / bu kıyı kentinde
seni geleceğini düşünüyorum yaslı
bir çocuk büyütmenin mutluluğu
hiç mi hiç yok içimde
kederli duvarlar gibiyim bugün
bütün kapılar kapamış sanki önümde
çıkmaz sokaklarda yapayalnızım
yüzüne sarı çiğdemlerin aydınlığı vurmuş
güzel çocuk
gençliğime selam söyle
Bir de kitabın çift numaralı sayfalarının tümünde ünlü bir şairden birer dize var. Çoğu belleklerimizde yer etmiş dizeler. Bu da sanatçının kendine olan güvenini göstermesi bakımından önemli bence. Çoğu sanatçı hep kendi sanatı ön planda olsun, diğerleri gölge etmesin ister. Bu doğaldır da. Ancak Karaduman, sanıyorum eğitimcilikten gelen bir paylaşımcılıkla böyle bir yola başvurmakta sakınca görmemiş. Sanatçı edebiyat öğretmeni olmanın sağladığı avantajı gerek imgelerinde, gerekse biçimde kullanmış yer yer:
akşamla biten günlere yalnızlığı kattım
yıllar sürecek bitmeyecek özlemi aşkın
güllerle solan gönlüme sensizliği kattım
yıllar sürecek bitmeyecek özlemi aşkın
Sözcüklere hâkimiyeti de şiirinin gücünü bir kat daha artırmış. Uzun sözün kısası: İyi bir şair, bir de şiirin ana maddesi olan dile de hâkimse, ortaya keyifle okunacak bir yapıt çıkıyor.
(Talat KIRCAN – Hürriyet Ege – 28.03.2000)
|
|
|
Bahri Karaduman'la İzmir'den ''Işığa Yeniden Bakmak"
|
“Görebilenler İçin İzmir Işığı da Önemli.”
Oğuz kentimde, hani o Gaziantep’in 18 kilometre ötesindeki kasabam Oğuzeli’mdeki evimizde, elektrik düğmesine bastığım yılın 1954 olduğunu anımsıyorum. Demek ki 8 yaşındaymışım. Duvarın üstünden döşenen kablonun, tavana giden ucundan sarkan Edison marka bir ampul, bir de siyah düğme… O güne dek petrol lambası, fitili yağlı idare’yle aydınlanan evimiz için elektrik, hayalin gerçeğe dönüşmesi, görkemli bir şenliğin habercisiydi sanki.
Düğmeye basınca yanan ampul, nasıl bir sevinç çığlığı oluşturmuştu, hiç unutamam. Edison’un elektriği buluşundaki coşkudan daha fazla mıydı acaba? Karanlığa bir darbe miydi? Geceye umut, şenlik getiren büyülü bir dokunuş…Kimi zaman o çocuk çığlığını anımsarım, elim elektrik düğmesine dokununca. Güzeldir ışık, umutludur aydınlık…
Anılar dehlizine dalınca, içinden çıkamam. Bellek denen o büyülü sandık taşıyıp durur önüme anları, masalları, öyküleri, yaşanmışlıkları… Tadını kaçırmadan, en iyisi ben kaçayım, an’a döneyim, kitaba gireyim.
Bütün suç Bahri Karaduman’da, onun “Işığa Yeniden Bakmak” kitabında. Elimi dokununca, çocukça gülümsemelerle geriye dönüşü yaşadım. Karaduman kitabı imzalayıp bana uzatırken, yüzündeki gülümsemeyi, çocuksu sevinci de görmezden gelemedim.
Işığa yeniden bakmak… İnsan neden ışığa yeniden bakmak gereği duyar? Bir özlemden, arayıştan, bir şeylerin iyi gitmediğinden mi dersiniz? Karanlığa tutsak olmamak, karabasanlar içinde kalmamak, kara bulutlara takılmamak, karafatmalar görüntüsünde karamsarlığa kapılmamak için…mi?
Siyah bir renktir elbet; yakışır kadının saçına, gözlerine, esmerliğine… Kara siyahın eş anlamlısı da olsa, karartır insanın içini. Kimi zaman hüzün, keder, umutsuzluk taşır bize.
Bahri Karaduman aydınlığın, aydınlanmanın, ışığın erdemine, gücüne inanan bir şair, yazar. O da belki benim düşündüklerim gibi, belki daha ötesinde algılama, bakışla kitabın adını Işığa Yeniden Bakmak (*) koymuş. Tanıtımını yaptığı kitapların ilettiği dost ışığına gönderme yaparak belki de. Öyle ya da böyle sevdim adını.
Kitaba girmeden biraz da Bahri Karaduman’ı tanıyalım derim. Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde 1947 yılında doğmuş. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirmiş. Taşköprü Lisesi, İzmir Eşrefpaşa Lisesi, Buca Eğitim Fakültesi, Özel Fatih Koleji, Özel Çamlaraltı Koleji ve Özel İzmir Amerikan Koleji'nde Türk dili ve edebiyatı öğretmenliği yapan Bahri Karaduman emekli; ama hiç de boş durmuyor. Şiir yazıyor, kitap tanıtım yazıları gönderiyor dergilere, Cumhuriyet Kitap’a. Aynı zamanda Şenocak Yayınevinin de editörü. İzmir’de 12 yıldır süren “Dumansızlar” Toplantılarının da çalışkan, gülümseyen, sevinçli bir öğrencisi.
Şiirlerini, denemelerini ve eleştirilerini Kıyı, İzmir İzmir, Cumhuriyet Kitap, Çağdaş Türk Dili, Anadili, E Sanat-Edebiyat, Bireylikler ve Varlık dergilerinde yayımlıyor. Şiirlerini "Sevdanın Rengi Ne" adlı kitabında topladı.
Bahri Karaduman “edebiyatı bir peteğe benzeten” Ceyhun Atuf Kansu’dan aldığı ışıkla, İzmirli şair ve yazarların ürettikleri yapıtları petekteki bal tadıyla özdeş tutuyor, onların bu tat ve ışıkla geleceğe kalmasını, unutulmamasını, okunmasını istiyor. Özellikle Karaduman’ın altını çizdiği, özenle vurguladığı şu sözleri görmezden gelmek olası değil: “Sanat ışığı yalnız İstanbul'dan yükselmiyor. Görebilenler için İzmir ışığı da önemli. Batıdan yükselen bu ışığa da bakmak, aydınlığından yaralanmak gerek. İzmir ışığı, yarınlarımız, geleceğimiz, Türkiye'miz için çok önemli. Işığa yeniden bakmalı. O ışık hiç sönmemeli.”
Bu sözleri boşuna söylemiyor Karaduman. İçine işlemiş olmasa, onun rahatsız edici boyutu bulunmasa özellikle altını çizmezdi bu sözlerin. Sanat, kültür, edebiyat bağlamında İstanbul’un egemen kılınması, İzmir’in ve diğer kentlerin görmezden gelinmesine Bahri Karaduman’ın tepkisi gibi de algılanabilir bu sözler. Bunca sanat, edebiyat, kültür adamı yetiştirmiş, yapıtlara imza atmış bir İzmir kentini eksiltmek, görmezden gelmek Karaduman’a dokunmuş olmalı. Bugün yaşamıyor olanlar da, hâlâ yazan, üreten, emek veren İzmirli ya da İzmir’le özdeşleşmiş nice ünlü yazar ve şair değil mi İstanbul’da çıkan ya da ülkemizin başka yerlerinde yayımlanan dergilere yazanlar, çizenler? Bu ışığı görmeli, bu aydınlanma kenti önemsenmeli, ayrımına varılmalı elbette.
Bu nedenle Bahri Karaduman da bir ayrıcalık sezgisiyle Cumhuriyet Kitap’ta, çeşitli edebiyat - sanat dergilerinde yayımladığı kitap tanıtım yazılarını İzmirli şairlerin, öykücülerin ve romancıların yapıtlarından seçmiş. İzmir’de yaşayan 24 şair, öykücü ve romancı kitaplarıyla, kişilikleriyle Karaduman’ın dost anlatımı ve yorumuyla yer almış yapıtında.
Kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde ağırlıklı olarak kitap tanıtım, değerlendirme yazıları var. İkinci bölümde ise Karaduman’ın Hidayet Karakuış, Nevzat Süer Sezgin, Mehmet Atilla, Hüseyin Yurttaş ve Ahmet Günbaş’la çeşitli dergilerde yayımlanan söyleşileri yer alıyor.
Ayrıca kitap okurlarıyla dil, okuma, öykü, şiir güncel konular üzerine de düşüncelerini paylaşmış Karaduman. Türkçeye özen gösteren, dili iyi kullanan bir yazar Karaduman. Arı duru Türkçeyle yazar şirini, yazısını. Kitabındaki ilk yazı da dil üzerine: “Türk Dilinin Tarihsel Gelişimi ve Dil Devriminin Önemi” (s.13).
Yazarı, şairi tanımak, kitabını özümlemek, bilgi ve birikimle kalemi kâğıdı ele alıp yazıya dökmek, bilgisayar tuşlarına dokunurken, yeniden gözden geçirip yazıyı ortaya çıkarmak sanıldığı denli kolay bir iş değil. Ustalık ister. Donanımlı bir yazın yaşamını gerektirir. Bahri Karaduman da bu işi sevgiyle, özenle, bilgi birikimiyle, zaman harcayarak yapanlardan.
Kitaplarını tanıttığı yazarları merak eden okurlarımız olacak diye düşünüyorum. Onları da analım, anımsayalım istiyorum. Bu bağlamdaki ilk kitap tanıtma yazısı dergilerde sıklıkla görünmeyen, az ve öz yazan bir şairin, Raif Özben’in 2001 yılında Yunus Nadi Ödülünü de kazandığı “Asyalı Ayyaş” kitabı. ”Asyalı Ayyaş, içerdiği felsefeyle gündemden düşmeyecek hatta okunursa gündem oluşturabilecek yetkin bir yapıt. Günümüz Türk şiirinin üst noktalarından biri.” (s.22)
Hüseyin Yurttaş ve “Kayıp İklimler” kitabı için söylediklerini de yabana atmamak gerek: “Sözün özü, Kayıp İklimler, her şiir sevdalısının kitaplığında bulunması gereken, önemli bir yapıt. Ozan, ustalık sorumluluğunun bilinciyle toplumsalı bireyselle iç içe veren, eleştiri yönü ağır basan, iletisi olan bu kitabıyla ‘şiir, her zaman şiir’ diyor.”(s.26)
Bahri Karaduman bilgisini, birikimini, kalemini çocukların yararına sunan Mavisel Yener’i de üç yazısında ağırlamış. Onun öykücü, şair, romancı yanını irdelemiş. Mavisel Yener Gerçeği (s.27) yazısındaki saptamalara katılmamak olası değil.”Mavisel Yener, büyümüş ama kirlenmemiş dünyasını, ruhunun güzelliklerini yansıtıyor öyküleriyle. O güzelliklerden, buram buram içtenlik kokan kır çiçekleri sunuyor okura. İçerdiği yaşam felsefesiyle tertemiz bir dünyanın kapılarını açıyor.”
Bahri Karaduman’ın bu yapıtında değerlendirdiği şairler, öykücüler benim de bildiğim, sevdiğim, dost olduğum, emeklerine saygı duyduğum isimler. “Gerek duygu evrenini yansıtan şiirlerinde, gerekse iletisi olan toplumcu şiirlerinde bütünlüğe ulaşma çabasında” olan Atila Er’i mi söylesem, “Türkiye’nin aydınlık yüzü, Türkçenin güçlü ozanı”, İzmir’in saygın kalemi, şair ağabeyi Berin Taşan’ı mı anlatsam, şiirini özlediğimiz Çınar Çığ’ı mı ansam bilmem ki…
Mehmet Sadık Kırımlı da şiirindeki sesi, dokusu, rengi, hüzün izleği, çalışkanlığıyla Bahri Karaduman’ın önemsediği şairlerinden İzmir’in. Kırımlı’da bu kitabın 122 ve 145. sayfalarından selamlıyor okurları. “Benim dileğim, edebiyatımızın son yıllardaki sığ ortamında ozan, şiire küsmesin, yeni yapıtlarıyla şiir dünyamıza yeni ışıltılar versin, geçmişte olduğu gibi gelecek günlerde de şiir ağacımızın yapraklarını hep yeşertsin.” Bu istekleri, önerileri, beklentileri boşa çıkarmaz sevgili Kırımlı. Şiirin çalışkan, üretken çocuğudur o. Aşk Kapısı’nı çalar sonrasında. Yazılarını Sözün Gümüş Aynası’nda toplar. Yakın zamanlarda yeni bir şiir kitabıyla da bizi şaşırtacaktır gibi geliyor bana.
İçindekiler yazısına bakıp 50. Sayfayı bulunca “En Kırmızı Karanfilin Ozanı” nı merak etmez misiniz? Karaduman’ın “ustalık döneminin üst düzeyde bir örneği” diye övgülediği Sıcak Sancı’nın şairi Hidayet Karakuş’tur bu. Diliyle, Türkçeye saygısıyla, romanıyla, insancıl duruşuyla Karaduman’ın şairidir Karakuş.
İzmir’in çalışkan şairlerindedir Ahmet Günbaş da. Vefalıdır, dostlarına karşı sevgi doludur. Şiirleri, yazıları, öyküleri ve romanlarıyla da aratır kendini. Geçmişin değerlerine de saygılıdır Günbaş. Onun “Yitik Göl” adlı iki baskı yapan romanını tanıtırken yazdıklarına da bütün gönlümle katıldım kuşkusuz.”Ahmet Günbaş, içindeki çocukla yaşayan, inadına hiçbir ayrıntıyı unutmayan bir yazar. Kentsel yozlaşmanın simgesi olarak betimlediği yitirilmiş göl için gözyaşı döküyor. (…) Yazar yok olan bir dönemin, yerle bir ettiğimiz nice değerlererin yasını tutarekn bizi de çocukluğumuzun o dupduru günlerine götürüyor ve kanayan yüreğinin sıcak gözyaşlarını bizim de içimize akıtıyor.” (s.134)
Halim Yazıcı, Sıtkı Salih Gör, Yunus Bekir Yurdakul, Gönül Çatalcalı, Feyza Hepçilingirler, Ergin Taş, Ahmet Ordu, Turgut Dereli, Şengül Kıran, H.Rezan Gülseven, Hayri K.Yetik, Fikret Demirağ, Onur Şenli, Eşref Karadağ, Zübeyde Seven Turan, Gülseren Engin gibi hepsi kendi alanında şiirine, öyküsüne, romanına emek veren, saygın isimleri dost yüreğimle selamlıyorum kitabı okurken.
Bir de bencillik edip kendimi saymalıyım. Sevgili Karaduman İzmir-İzmir Dergisinin Kasım 2002 tarihli sayısında o günlerde yeni çıkmış Bellek Pazarı kitabımı tanıtmıştı. O yazının olduğu sayı elbette kitaplığımda durur. Ne ki aynı yazıyı Karaduman’ın bu yapıtında (s.72) görünce de sevindim. Aynı yazıyı ayrı bir tatla, beğeniyle, heyecanla, sevinçle yeniden okudum. Onca güzel, yüreklendirici, dost sözlerine ne diyebilirim. “Acılara, yaşanmışlıklara karşın genç ve özgürdür ozan. Söğüte, suya, yaşama hep merhaba der ozanca. Sofrası kır şenliğidir. Yaşama sevgisi, sevinci ve coşkusu hiç eksilmez yüreğinden.”
Bahri Karaduman sevecenliği, dostluğu, edebiyata, sanata, üretilen emeğe saygısıyla, yapıtların gözüyle İzmir’den “Işığa Yeniden” bakıyor. “Yazdıklarım bu ışığın yitirilmemesi, uzaklardan da görünmesi için içtenlikli, alçakgönüllü bir çaba.” diye niteliyor yaptığı işi. Gönlüm bu tür çabaların, çalışmaların çoğalmasından yana elbette. Işığın derinliğini görmek, aydınlanma ve aydınlatma emeklerine destek olmak için “Işığa yeniden bakalım. İzmir ışığı gelecek için, hepimiz için, yarının Türkiye’si için” çok önemli ve anlamlı deyip bu sorumluluğu paylaşalım
(*) Işığa Yeniden Bakmak, Bahri Karaduman yazıları, Şenocak Yayınları- İzmir, Nisan 2012, 190 sayfa.
Oğuz Tümbaş -
07 Nisan 2013 |
|
|
Bahri Karaduman’la Kitabın Aydınlığını Paylaşmak…
|
Gerçek anlamda kitap tanıtımı yapmak, onları yazıya dökmek kolay değil. Bilgi, birikim, deneyim, araştırma, kalem kıvraklığı ister. Bu tür yazıların ustalarından biri de eğitimci, şair, yazar Bahri Karaduman’dır.
Çeşitli yazın dergilerinde, Cumhuriyet Kitap’ta özenli kitap tanıtım yazıları, denemeleriyle de izlenen, dikkat çeken bir yazardır. Türkçenin varsıllığını bilir, dilin olanaklarını ustalıkla kullanır.
Önce şiirleriyle tanıdım Bahri Karaduman’ı. “Sevdanın Rengi Ne” adlı ilk şiir kitabını 2000 yılında Atadost Yayınları’ndan çıkarmıştı. Bir kitap tutkunudur Karaduman. İyi okurdan, bilinçli okurdan yanadır. Kitabın hakkını verir. Çünkü onlar “gerçek değerlerin her zaman ayırdında”dır der.
Yıllardır çeşitli sanat-edebiyat toplantılarında buluşuruz, kucaklaşırız. Vefa İstasyonu’nu hazırlayan, emek veren dostlarımızın içinde yer alır.
Karaduman bir İzmir sevdalısıdır aynı zamanda. Sanırım 40 yıllık İzmirlidir o da benim gibi. İzmir’de çeşitli liselerde öğretmenlik yapmıştır. İzmir’de yaşayan, kitap yayımlayan yazarların, şairlerin yapıtlarını önemser, öne çıkarmak ister. 2012’de “Işığa Yeniden Bakmak” adlı kitabında söylediklerini anmadan geçemem:
“Sanat ışığı yalnız İstanbul’dan yükselmiyor. Görebilenler için İzmir ışığı da önemli. Batıdan yükselen bu ışığa da bakmak, aydınlığından yararlanmak gerek. İzmir ışığı, yarınlarımız, geleceğimiz, Türkiye’miz için çok önemli. Işığa yeniden bakmalı. O ışık hiç sönmemeli.”
Aydınlığın, aydınlanmanın, ışığın erdemine, gücüne inanan bir şair, yazar olarak Bahri Karaduman, rahatsızlık duymasa bu sözleri etmezdi. Sanat, kültür, yazın bağlamında İstanbul’un egemen kılınması, İzmir’in ve diğer kentlerin görmezden gelinmesine Bahri Karaduman’ın tepkisidir bu sözler. Nice yapıtlara imza atmış, nice sanat, yazın, kültür adamı yetiştirmiş İzmir kentini eksiltmek, görmezden gelmek Karaduman’a dokunur, o yüzden yükseltir sesini. Yazar, paylaşır duygularını.
İzmirli ya da İzmir’le özdeşleşmiş nice ünlü yazar ve şair değil mi İstanbul’da çıkan, ülkemizin başka yerlerinde yayımlanan dergilere yazanlar, çizenler? Bu ışığı görmeli, bu aydınlanma kenti önemsenmeli, ayrımına varılmalı diye çırpınır durur yıllardır.
Bu yıl çıkan “Işık Daha Da Parlak Olacak” (*) deneme-eleştiri-söyleşi kitabında İzmir’i, İzmir’in aydınlığını, sevgisini kitaplar aracılığıyla yeniden dile getiriyor Karaduman.
Yunus Bekir Yurdakul’un, Karaduman için söylediklerine, yazdıklarına kulak kabartmamak, gözden ırak tutmak olası mı? “Okur, çizer; okur, not düşer, okur, dert edinir; okur, söyler… İlle ki paylaşsın, duyursun ister… Başka gözler de görsün onun dikkatinde çoğalanları… Satırlarında çığlık çığlığadır heyecanı, yüreğinden yükselen çocuk hevesi…
Dünyanın/ dünyamızın yazını ilgi çemberindedir, genişçe açar şemsiyesini. Ne ki başka bir derdi de nicedir koynunda soluklandığı kentidir, İzmir’dir.”
Berin Taşan, Hidayet Karakuş, Tuğrul Keskin, Aytül Akal-Mavisel Yener, Halim Yazıcı, Osman Akbaşak, Emel Kayın, Recai Şeyhoğlu, Saime Bircan Sak, Zeliha Akçagüner, Halit Şekerci gibi yapıtlarını değerlendirmiş Bahri Karaduman bu kitabında. Buna kendimi de eklersem ayıp olmaz değil mi? Bahri dostum “Oğuz’ca Yolculuk” kitabımı da tanıtmış.
Son söz yine Bahri Karaduman’dan: “İzmir’in yalnızca kültür ve sanat alanında değil, her yönden Türkiye için değerini, ne denli önemli olduğunu yorulmadan anlatmayı görev bilmeliyiz.”
(*) Işık Daha Da Parlak, Bahri Karaduman’ın deneme, eleştiri, söyleşi kitabı. Duvar Yayınları- İzmir, Mart 2017, 188 sayfa
Oğuz Tümbaş -
25 Ekim 2017 |
|
|
Yaşamak dallarda açan çiçek olsun
Ya da
Işık daha da parlak...
"Unutma ki ne tepeler ne dağlar yücedir / Yüce olan tek şey / Sevebilen yürektir".
Bahri Karaduman bir şiirinde böyle sesleniyor okura.
Bir başka şiir dizesinde de "Yaşamak dallarda açan çiçek olsun" diyor.
Gençlik yıllarından beri şiire tutkusu olan Karaduman, şiirlerini "Sevdanın Rengi Ne" adını verdiği kitapta toplamıştı.
Kendisini şiir konusunda acımasızca eleştirdi. Sonuçta "Ben şair değilim" dedi. Şiiri üst düzeyde farklı bir olgu olarak gördü. Kendi şiirini bulabilen, o şiirde kendi sesine ulaşabilen, imgeleri doğru kullanabilen, öz-biçim dengesini ustalıkla kurabilen, aynı temalara takılıp kalmayan, okuru çok farklı dilsel yolculuklara çıkarabilen ustalarına da saygı duydu hep.
Bahri Karaduman, 1973 yılından beri İzmir'de yaşıyor. İzmir'i sanat çevresiyle, doğasıyla çok seviyor. Yazarlarını ve onların ürettiklerini de...
İçinde yaşadığı kente karşı kendisini hep sorumlu gören Bahri Karaduman, "IŞIĞA YENİDEN BAKMAK" adını verdiği kitapla da bu sorumluluğunu bir ölçüde yerine getirdi. Ona göre, "İzmir sanatın ışığıdır, Türkiye'nin aydınlık yüzüdür."
Çok sayıda değerli sanatçının İzmir'de yaşadığına dikkat çeken Karaduman, yapıtında bu kişilerle ilgili yazdığı değerlendirmelere ve söyleşilere yer veriyor. Onların, üretimleriyle birer ışık olduğunu belirterek, "Bu yetenekli kişiler, sanatın tüm dallarında birbirinden yetkin yapıtlara imza atıyorlar. Yakından tanıdığım, niteliklerini iyi bildiğim için gönülden inanarak söylüyorum ki, bunların tümü yurdumuz için birer ışık. Yazdıklarım bu ışığın yitirilmemesi, uzaklardan da görünmesi için içtenlikli bir çaba." diye açıklama yapıyor.
Bahri Karaduman okullara gider, dil ve edebiyat konularında konferanslar verir, seçici kurullarda yer alır, yazdıkları sanat dergilerinde yayınlanır. Henüz kimsenin okumadığı dosya halindeki romanları, öyküleri öncelikle okur, genç yazarlara önerilerde bulunur.
Dünü bugüne ulaştıran, bugünü yarına ulaştıracak sanatçılara, yazarlara duyduğu saygıdan dolayı onları yakından izler.
Bahri Karaduman'ın son çalışması "Işık Daha da Parlak" adıyla kitaplaşmıştır. Kitabın arka kapağında Yunus Bekir Yurdakul'un, okuru bu kitaba çağıran kısa bir değerlendirmesi gülümsüyor.
"Gözünü açıp kitapları görmüştür sanki! Nerede bir kalem kıvrılır, nereden akar sözcükler, nereye döner yüzünü kâğıt, söz hangi koyakta/kuytuda çoğalır; bilsin/bilinsin ister. (…) okur, çizer; okur, not düşer, okur dert edinir; okur söyler… İlle ki paylaşsın, duyursun ister… Başka gözler de görsün onun dikkatinde çoğalanları… Satırlarında çığlık çığlığadır heyecanı, yüreğinden yükselen çocuk hevesi," diyen Yurdakul, ayrıca okura şöyle sesleniyor:
"-Hey okur! Mektubun var! Açarsan pencereni İzmir senin olur! İlk mektubu Işığa Yeniden Bakmak'tı. Bu ikincisi. Bakın İzmir’in türküsü çoğalıyor kapınızda."
Kitabın ilk yazısı "Türk Dilinin Tarihsel Gelişimi ve Dil Devriminin önemi" üzerine. Üniversitedeki ders notlarından yararlanılarak hazırlanan yazıda, Kutadgu Bilig, Atabet'ül Hakayık ve Divanü lügat-it Türk yapıtlarının önemi belirtiliyor. Doğal olarak Kaşgarlı Mahmut, Ali Şir Nevai, Karamanoğlu Mehmet Bey'in dile kattıkları da…
Yakın tarihimize geldiğimizde ise Mehmet Emin, Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin'den sonra Cumhuriyet Devrimlerinin en önemli halkasını oluşturan Dil Devriminden, Mustafa Necati'den, Dil Kurultayından söz ediliyor. Yazı, Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "Türkçem benim, ses bayrağım" ile sonlanıyor.
Berin Taşan'la ilgili çalışması ise önemli bir değerbilirlik. Öncelikli olarak onun Türkçeye olan sevdasını, Dil Derneği kurucu üyelerinden biri olmasını öne çıkarıyor. Tabi ağabeylik yönünü de... Berin Taşan için "onur ve inanç ozanı" diyor.
Değerlendirmesini yaptığı kitaplar arasında Hidayet Karakuş'un "Çakıltaşı" adlı kitabı da var. "Nitelikli okuru etkileyebilmek; ozanın dil bilinciyle, dil sevgisiyle, dilini iyi kullanmasıyla yakından ilgilidir. (…) Bu yolla özgünlüğe ulaşır ozan" dedikten sonra sözü "Çakıltaşı"na getirip, "Toplumsal sorumluluk şiirin dışındadır" görüşünü çürüten bir kitap olduğunu belirtiyor ve şu görüşleri ileri sürüyor:
"Sanatından, şiir dilinden ödün vermeden de bir ozanın toplumcu şiir yazabileceğinin yetkin bir örneği, son yıllarda çıkan şiir kitaplarının belki de en çarpıcı olanı…"
Bahri Karaduman, "Kişisel acı ve sevinçlerinden arınmış, sanatını insanlığa, insan onuruna adamış bir ozanın çığlığı bu şiirler. Ölü kuşlar gibi düşmektedir dizeler. Filistin'de çelik alaylara sapan taşlarıyla dur diyen çocukların yası içindedir ozanın yüreği", ya da "Gün kanarken ekmeğe bomba düşer. Otlar gibi, ardıçlar gibi kimsesizdir çocuk. Bir okyanus olmak, füze taşıyan gemileri üstünden atmak, yeryüzünü güllerle donatmak ister" örneğinde olduğu gibi; Hidayet Karakuş'un bu özgün yapıtını incelerken, okuyucunun ilgisini çekme işini önemseyip, sanatsal anlatımlara geniş yer veriyor. Sonuç olarak Hidayet Karakuş şiirinin kucaklayıcı, insancıl ve çağcıl olduğuna dikkat çekiyor.
"Tuğrul Keskin Şiirinde Ses, Anlam ve Tarih Bilinci", "Aytül Akal-Mavisel Yener Şiirinde Söz ve Anlam Sanatları", "Cem Seyhun Ünbay Şiirinde Gençlik Aşklarını Yeniden Yaşamak" başlıklı yazıları da aynı titizlikle ele alınmış çalışma ürünleri.
Değerlendirmelerinde, hangi düşünceler öne sürülmüştür, hangi duygu yoğunluğu yaşanmıştır önceliklidir ama bunlarla kalmaz, yapıcı yorumlar getirir. Bunun için notlar çıkardığı, sonrasında bu notları yazıya dökme sürecinde yoğun bir emek harcadığı belli.
Aytül Akal ve Mavisel Yener'in birlikte çıkardıkları altı kitabı birden ele alan Bahri Karaduman, her iki yazarın da sanat yapma kaygısından uzak ama sanatı da güçlü bir şekilde kullanarak çocuklarda şiir zevkinin ve estetik beğeninin oluşmasını sağlamaya çalıştıklarını vurgulamaktadır.
M. Osman Akbaşak'ın "Milli Mücadele'de Beykoz Üçlemesi" olan "Cumhuriyet'in İmamı Ağababa", "Şafak Baskını Ağababa", "Güneşe Doğru Beykoz" adını verdiği yapıtlarını ele alırken de, "Bu üçleme yurt sevgisinin, emperyalizme karşı onurlu direnişin destansı romanı. Dikkatle okunmalı, iyi değerlendirmeli ve gelecek kuşaklara gururla aktarılmalı" diye okurun dikkatini çeken Karaduman, Gönül Çatalcalı'nın "İsimsiZ" adlı romanını da yanık bir ezgi olarak tanımlıyor ve kurgudaki beceriden söz ediyor.
"Tarihe içeriden bir tanık: Düş Yollarda Kırıldı", "Emel Kayın Öyküsünde İnsan ve Mekân", "Kent Kültürü, Turizm ve Gelecek Bilinci ya da Eyvah Turist", "Yazınsal Yaratıda Yetkinlik ve Hidayet Karakuş", "Tarihin Gizeminde Düşler ve Yaşamda Farklı Boyutlar", "Doğa, Tarih, Sanat ve Kültür Kenti: Urla" ilk bölüm olan "Yazılar"da yer alan diğer çalışmalar.
İkinci bölümü oluşturan "Günlükler"de daha çok sanata, edebiyata ilişkin düşüncelerine yer veriyor.
Günlükler aslında yazanın kendi sesiyle baş başa kalıp içini döktüğü, dertleştiği, biraz da anlık duygularını yansıtan yazılar olmasına rağmen, Bahri Karaduman'da bu tam olarak böyle olmamıştır. Daha çok dışa dönük, kendi dışındakilerle paylaşılmak üzere kurgulanmış.
Günlüklerde tuttuğu notlar arasında Cumhuriyet kitaptaki Cevat Çapan'ın Şiir Atlası'nda yer alan Baki Yiğit ile Recai Atalay, Ümit Aykut Aktaş, Dinçer Sezgin, Halim Yazıcı, Hasan Özkılıç, Cahit Koççoban, Gülsüm Cengiz, Selçuk Oğuz, Bilsen Başaran gibi daha pek çok edebiyat ve sanat insanından; Simge Grubu gibi oluşumlardan söz ediyor. Bazen okuduğu yeni bir kitap, bazen bir dergi yazısı, bazen de bir sanatsal etkinlikten belleğinde kalanları paylaşıyor.
"Gerçek ozan, söze tanımsız anlam yoğunluğu kazandırır ki o yoğunluk sese evrilir. O ses de şiirdir, gerçek şiir" dediği "Gerçek Ses" başlıklı yazı ile "Çağın devingenliği, insanı doğaldır ki şiiri, geçmişe, geleneğe değil, geleceğe, ileriye yöneltiyor. Her yeni gün ozana, iyi şiire olanaklar sunuyor. Az önce doğan güneş, geleceğin şiirini bugünden başlatmak için parlıyor" dediği "Çağdaş Şiirde Ses" başlıklı yazı "Yeni Başlangıçlar" bölümünde gözüme ilk ilişen yazılar oluyor.
Yeni Başlangıçlar’da günümüz edebiyatının izini süren çalışmalar ağırlıkta. Hangi yazarın hangi kitapları okurla buluşmuş, yazarların, şairlerin koşuları, bu koşularda belirlemeye çalıştıkları çizgileri Bahri Karaduman iş edinmiş, yazılara dökmüş. Bu yönüyle kitap, bir anlamda edebiyatımızın yazınsal belgeseli niteliğinde. İleride edebiyat tarihimizin önemli bir kaynağı olacak türden.
Bu bölümde yer alan "Sönmeyen Işıklara Gönül Gözüyle Bakmak" başlığındaki yazısının içeriği Egeli Kadın Yazarlar Platformu’nun desteğindeki "Kalemden Kaleme Günyüzü Mektupları."
Emine Azboz'un projesini Saime Bircan Sak, Çiğdem Ülker, Sultan Su Esen'den oluşan bir kurul yaşama geçirmiş. Benim de edindiğim bu kitap oldukça kapsamlı bir çalışma olmuş doğrusu. Bahri Karaduman, Kalemden Kaleme Günyüzü Mektupları’nda yer alan kadın yazarların yazılarını tek tek ele alıyor, kitaptan alıntılar yapıyor.
Karaduman, diğer yazılarında Aytül Akal'ın Kırmızı Arabanın Hayaleti adlı romanına, Halim Yazıcı'nın Küçük Taşlar İklimi'nde yaşanmışlık şiirlerine, Hidayet Karakuş'un bir gençlik romanı olan Mor Odanın Gizi'ne, Oğuz Tümbaş'ın edebiyat yolculuğuna, Recai Şeyhoğlu'nun denemelerine, Saime Bircan Sak'ın Sus Çığlığı'na, Zeliha Akçagüner'in Çılgın Serüvenciler'ine, Halit Şekerci'nin karikatür sanatına kadar çok sayıda yazara, yapıta, sanatçıya ayna tutuyor.
"Işık Daha da Parlak"ın son bölümü "Söyleşiler"den oluşuyor.
Burada Aytül Akal, Feyza Hepçilingirler, Filiz Gülmez, Hidayet Karakuş, Mavisel Yener'le yaptığı söyleşiler yer alıyor. Nevzat Süer Sezgin'in kendisiyle yaptığı bir söyleşiyle de kitap sonlandırılıyor.
Bahri Karaduman daha önceki çalışmalarında olduğu gibi edebiyatın en zor alanında çalışıyor. Zor, gerçekten zor bir iş; bir kitap üzerine en ayrıntıya varıncaya kadar, satırları çize çize yazarın anlatmak istediklerini, nasıl sonuçlar çıkarmamız gerektiğini bulup çıkarmak... Bir kitap üzerine değerlendirme yazısı yazıyorsanız normal okurun dışındasınız demektir. Bu yüzden bu alanda yazı yazanların sayısı günümüzde bir elin parmakları kadardır.
Bahri Karaduman, bir kitabı, bir yazarı, ya da bir sanatçıyı yazarken tutarlı olmaya çok özen gösteriyor. Onların duygularını, düşüncelerini, analiz biçimlerini, ihmallerini, kullandıkları dili irdelerken okur kitlelerinin nasıl etkileneceğini iyi düşünüyor. Dahası okurları, incelediği ve üzerine yazı yazdığı kitaplar hakkında olumlu düşündürme kaygısını taşıyor. Bunlar gözetilmediğinde değerlendirmesini yaptığı kitaba da, o kitabı yazana da zarar vermiş olacağının bilincinde davranıyor.
Ayrıca, değerlendirmesini yaptığı kitabın neden okunması gerektiğini sonuç bölümünde açıkça yazmasa da anlatımlarından bunu çıkarmak zor olmuyor.
Bahri Karaduman, Eskişehir Osman Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü'nün hazırladığı Çocuk ve Gençlik Edebiyatında Aytül Akal Sempozyumu'na eleştirmen olarak davet edilmiş, burada bir bildiri sunmuştu. Ayrıca Arkas Sanat Merkezince yayımlanan "İzmir: Yarınlara Miras" kitabında "Urla"yı tanıtmıştı.
Bir ara İzmir Şenocak Yayınevinde editörlük de yapan Karaduman, pek çok kitabı yayına hazırladı. Ayrıca 2016'da Özel Çamlaraltı Kolejinin "Kentimizde Cumhuriyet’e Sahip Çıkanlar" ödülünü aldı.
Bahri Karaduman, "Yaşamak dallarda açan çiçek olsun" diye seslenirken, hayata ilişkin, dünyaya ilişkin güzel paylaşımları ile edebiyat dostları arasında farklı bir yere sahip.
Ferhat İşlek |
|
|
Bahri Karaduman’dan yansıyan “Işık Daha da Parlak” …
|
Roman desem, değil; öykü değil; şiir değil; deneme midir bilemem. Ama bir “nehir roman” gibi akıcı, tadı bellekten silinmeyecek bir öykü gibi lezzetli; etkileyen/duygulandıran vurucu şiir güçlülüğünde bir yapıt; bilimsellik/gerçeklik tüten bir emek ürünü; belki de bunların tümünün birleşiminden doğan bir ışık harmanı…
Bahri Karaduman, kitabı için ilk sayfada “deneme, eleştiri, söyleşi” sözcüklerini kullanmış. Bana göre denemenin doruğunda şavkılanan bir başucu manifestosu; kuşaktan kuşağa bir kalıt gibi devreden ölümsüz bir belgesel…
Bahri Karaduman, bir öğretmen; Cumhuriyet’in, Mustafa Kemal’in, Hasan Ali Yücel’in, İsmail Hakkı Tonguç’un düşlediği bir öğretmen; Türk Dili’ni iyi bilen, “söyleyiş ve yazım kuralları”na tam uyan, bu kazanımını yapıtlarında da uygulayabilen usta bir yazar…
Bahri Karaduman, meslektaşım. Eski söylemle: “cefakâr/ fedakâr/ vefakâr” kavramlarını kişiliğinde toplayan bir öğretmen…
Önceleri sadece imzasıyla tanımıştım bu özverili “yazın ve eğitim emekçisi”ni. Daha sonraları İzmir’deki yazın sevdalılarının oluşturduğu “Vefa İstasyonu”nda yüz yüze geldik onunla. “Önce neden daha yakından tanıyamamışım onu” diye inanın çok hayıflandım. Olduğu gibi görünen; gururdan/kibirden uzak; usta bir kalem olarak oturdu belleğime bu yüce gönüllü adam…
Bir iki satırla portresini çizmeye çalıştığım bu güzel adamı, yakından tanıyanlar da, benim bu yazdıklarımı, çekincesiz onaylayacaklardır.
Gelelim şimdi “IŞIK DAHA DA PARLAK”A:
Ön kapakta siyah zemin üzerine oturmuş beyaz harfler, (Ak’ı/ kara’yı bilinçli kullanmadım.) karanlıkta parlayan ateş böcekleri gibi ışıl ışıl parlıyor. Harlanmış bir tutam alev, yapıtın sıcaklığının derecesini vurguluyor sanki. Henüz içeriğe girmeden arka kapağa baktığımızda, yine “bir dil ustası” Yunus Bekir Yurdakul’un yazdıkları, tıpkı bir inci taneleri gibi gözlerimizden belleğimize akışıyor. Bekir Yurdakul, mihenk taşına vurmuş bu güzelim yapıtı:
“…Bahri Karaduman’dır o, nice usta kalemde/seste emeği ışıl ışıl olan…
Bir ömrün çoğunu dahası varını yoğunu buna vermiş… Kanat alıştırmalarından usta işi taklalara, uzak iklimlerden yakın limanlara ‘ah hepsine erişsem” derdiyle tutuşup yanmıştır…”
Gerçekten öyle. Yazınımıza ilgi duyanların, yazınımıza sevdalı olanların, ellerinden hiç düşüremeyecekleri bir yapıt oluşturmuş Bahri Karaduman. Öyle bir kez okumakla iş bitmiyor. Bir sözlük, bir antoloji gibi dönüp dönüp bakmak zorundasınız.
Bir “yazın bahçesi” oluşturmuş Bahri Karaduman; kimler kimler yok ki bu bahçede…
Bahri Karaduman’ın yazın öğretmenliği, yapıtın kurgusuna/ içeriğine de yansımış; sofraya aç oturup doyarak kalkanlar gibi bir “oh” çekiyorsunuz.
Yazınımızda bir kuraldır: Duygu ve düşüncelerin sözle ya da yazıyla dile getirilmesine, “anlatım” diyoruz. Yapıtı okuduğunuzda, Bahri Karaduman’ın bu alandaki ustalığını, siz de kabul edeceksiniz. Yazar, “açıklık/ duruluk/ akıcılık” dediğimiz anlatım türlerini, yerinde ve yeterince kullanmayı rahatlıkla başarmıştır.
Sözü uzattığımın ayrımındayım.
Bahri Karaduman, kitabını bana şu onurlandırıcı sözlerle armağan etmiş:
“Yazar dost Fehmi Salık ağabeyime sanatın ışığıyla, saygıyla…”
Ben de onu yürekten kutluyor; saygılar/ sevgiler sunuyorum ona…
Bu güzelim yapıtı edinirseniz, kazançlı çıkarsınız.
Sevgiyle dolu kalın…
*IŞIK DAHA DA PARLAK / Bahri KARADUMAN / Duvar Yayınları / 185 s.
Fehmi Salık -
25 Aralık 2018 |
|
|
|