Uğur BELGER Şiirler

TÜRK'E SUNU

Bu şiirlerin çoğu 1970'lerin sıkıntılı 
ve karanlık günlerinde yazıldı. 
Türk'ü, vatanı, Anadolu'yu sevmenin 
nerdeyse ayıp sayıldığı toz duman dolu günler...
Çoğunda aydınlık günlerin hasreti yatar, 
çoğunda bir mutsuzluk perdesi altında inanç...
Türk ulusu bir kez daha «makûs talihini»
yenmesini bilmiştir. 
Büyüklüğünü göstermiştir...
Ulusça yaralarımızı sardığımız bu günlerde 
ben derlediğim bir iki kır çiçeğini 
bu kitapta Türk Ulusuna adıyorum.

U.B. 1982

VATANIN GÖĞÜNE
NE ZAMAN KARANLIK ÇÖKSE


Duman mi bulut mu bu karanlık
Göğümüzü kaplayan
Güneş eskimiş sanki ışığımız yok
Çocuklarımızın koşacağı yeşil tarlalar
Olanca gücüyle özgür
Tellere takılan duvaklı uçurtmalar
Vatan sevgisiyle tutsak
Eski bir defterin sararmış yapraklarına
Bakarak
Islak gözlerle aradığımız
Dinmeli bu deli rüzgâr 
Sele gebeyse bile 
Yağmur yağmalı artık

1974

SU AKTI GİTTİ

Üstünden nice kağnılar geçti
Dilin varmadı suya söylemeye gizini
Kağnıların
Üstünden nice gelinler geçti
Allı telli duvaklı
Gözün suyu boşaldı derelere
Sustun
Üstünden nice askerler geçti
Tozlu ayaklı
Kimi Kafkas'a kimi Yemen'e
Dönüşünü görmedin
Askerlerin
Su aktı gitti sen
Bekledin

1978


BAZEN KARAMSARIZ

Durgun kıyıya bağlı bir kayık
İçinde tek kürek
Ürpererek
Her sagnağm samarıyla
Bekliyor yarının fırtınasını
Pencerenin arkasında bir kafes
İçinde kuş gibi bir yürek
Çırpınarak
Her gölgenin kıpırdanışıyla
Yarına dek
Bekleyecek
Yarınlar
Uzak mı uzak
Sanki hiç gelmeyecek

1978


BU TUTKU DENİZ

Bu aydınlık bitmeyecek
Sönmeyecek bu ışık
Bu tutku engin bir deniz
Biz ise pupasını sert poyraza vermiş
..................................................... yelkenlileriz
Yelkenlerimiz dolu Gazi Paşa'nm soluğuyla
Dümende kenetlenmiş nasırlı ellerimiz
İlk hedefimiz Akdeniz reis Akdeniz...

Bize bu toprak yeter, bu kıyılar, dağlar
Bu bordamızı döven beyaz dalgalar
Doruklarında biz
Gökyüzüne yükseleceğiz
.................. ve
..................... seyredeceğiz
Sıcak tarlalarda olgunlaşan başaklan
Ektiğimiz
Bayındır bir vatanı göreceğiz bir uçtan bir uca
Yoktan var ettiğimiz...

1978

YOLDA

Anadolu'nun yollarına düşmeyegör bir kez
Terkedemezsin zevkini dinlemenin
Binlerce yılın ezgisini bilsen bile
Çınarlara dal olmuş dudaklardan...
Bir kır kahvesinde tan vakti durunca
Yol yorgunu rastgele
İs kokusu sinmiş sabah çayında öndürürken nefsini
Dökülür geçmişin en olmaz özlemleri birden
Gelip te ta derinden
Hatti'linin, Urartu'nun kaybolmaya yüztutmuş
........................................................ ayak izlerinden
Bir umutla peşlerinden
Koşarsın, tutamazsın...

Akşam olup çökünce hüzün
Dost bir çardağın loş gölgesinde
Benekten pervaneler olup roksederken son ışıkları
......................................................................... gündüzün
Segahı faslının uzayan nağmeleri
Karışır seni çağıran bir sesle
O zaman
Senden icre sen olmuşu
Tazelenen bir hevesle
Ararsın, bulamazsın...

1981

..
MEMLEKETİM
Bana memleketimin resmini çiz çocuk
Beyaz badanalı bir kır çeşmesi başında iki salkım söğüt olsun
Rüzgarla savrulsun parmak kalınlığındaki suyu
İçi yanmışlara gönül merhemi
Çeşmenin suyunu soğuk çiz
Bana memleketimin resmini çiz çocuk
Yeni sürülmüş tarlanın ardında kavaklık görünsün
Yaz rüzgarıyla gümüşlensin yanar döner yaprakları
Gölgesinde aylak bir öğleden sonra uykusu
Yaprakların hışırtısını ninni gibi çiz
Bana memleketimin resmini çiz çocuk
Harman yerinin sarısı olsun, kardelenin beyazı
Ebem kuşağının yedi rengini dağıt mevsimlerine
İlkbaharında herşeyi yeşil çizersen olur
Ama kışını memleketimin soğuk çizmelisin

Bana memleketimin resmini çiz çocuk
Servileri yalnızca yol kenarı ve kabristanlarda
Çınarları dere geçitlerinde olsun
Gözalabildiğine uzanan düzlüklerinde göğersin yalnız çitlembikler
Çitlembikteki kuş seslerini serçe sesi çiz
Bana memleketimin resmini çiz çocuk
Gelin alayları kırmızı kuşaklı, askerleri nefti şayaklı olsun
Sazlıklarından turnalar uçsun ayak sesine
Uzaktan gelen sürünün çanları duyulsun
Kanat sesini alacalı çiz
Bana memleketimin resmini çiz çocuk
Asvalt yollarında kamyonlar sıra sıra
Kara dumanlarını savursunlar rampalarda
"Ömür Biter Yol Bitmez" "Kıskanç" "Babam Sağolsun"
Çizdiğin motor sesi içini yırtsın insanın.

Bana memleketimin resmini çiz çocuk
Kıyılarında beyaz kayalar, beyaz kumlar
Suları yeşim ve lacivert, hercai olsun
Öğleden sonraları denizden yana ılık bir rüzgar essin
Başeğdirsin palmiyelerin dallarına, ki dallar
Yelpazelesin ak cumbalarını kum taşı rum evlerinin
İmbatın resmini tuzlu çiz çocuk
Bana memleketimin resmini çiz çocuk
Teni kum renkli gözleri çakmaktaşı karası
Bir kız olsun orada nazenin
Düz perçemleri alnına düşsün benli olsun gözünün uzantısı
Gülümsesin hafifçe, güldüğünü belli etmesin
Bu güzelin sesini sevgisiz cizmelisin

Aralık 1996
DOSTLUK GÜZEL
Açık bırak yüreğinin kapısını
Hiç ummadığın bir diyardan bir konuk gelsin
Rastgele
Sana hiç duymadığın şarkıları söylesin
Bilmediğin bir dilden.
Yeniden doğ devinen dünyanın
Zaman ve mekân tanımayan çarkına
Arkana bakma koş beraberce ve elele
Sahibiyle şimdi tuttuğun elin
Zaman kısa seçmeye
Açık bırak yüreğinin kapısını
Bir kişilik geçmeye.
Şimdi tuttuğun sıcak elle sen
Bir kişilik güzelsin.

Temmuz 86/Ekim 88
ANNE'YE
Bir güzel bahçeye girdim dün gece
Beyaz gelin çiçekleri ile çepeçevre
Ağaçlar vardı meyveye durmuş
Elma vardı, nar vardı
Yemyeşil çimenleri uçsuz bucaksız ufka kadardı
Bir güzel bahçeye girdim dün gece
Anne bahçede sen vardın.

5 Şubat 1983