KADROLULAR
Gözümüz aydın olsun. Bugün Cincan doğurdu. Cincan mı? Bizim şantiyenin köpeklerinden biri. Bitsi’nin yavrusu. Şantiyenin ilk ve en kıdemli ve de kadrolu iti. Aşağı-yukarı aşenin beş yıllık elemanı. Eleman? Özel korumalarından(!) Bitsi, dediklerine göre cins bir Rus teriyeri.
Cincan’ın doğurmasıyla kadrolu it sayısında artış oldu. Ardından anası Bitsi ve diğer kardeşleri doğuracak. Altışardan on sekiz enik dolaşacak ayakaltında. Müdür ’ün işine gelmiyor, şantiyenin ekonomisi sarsılacak ve kendisine iş çıkacak. Ondan istemiyor. Ucu Hasan Ağabey ’e dokunacak çünkü. Öner usta ise seviniyor (?),diş köpekler arttıkça. O da onun olasılıklarını hesap ediyor.
Akbük şantiyesine ilk geldiğimde, masanın üstünde uzunca bir takvim vardı ajandaya benzer. Aynı zamanda, o masaya oturanın karalama yaptığı, canını sıkıntısını giderdiği bir not defteri niteliğindeydi. Bu masa takviminin bir köşesinde şöyle bir not gözüme ilişmişti. Büyük küçük harflerle yazılmış, hem de kırmızı tükenmez ile “Cincanın doğum günü”.Yanında başka notlar.
Yazı, Hasan Ağabey ’in yazısı. Bilmem kimin işe başlama tarihi, Yaşar ustanın ekmek borcu, Şahin’e verilen avans gibi önemsiz notlar(!).Önemli olsa ortalıkta gezinmez gibi bir kuşku da yok değil hani. Müdür ’ün özel notu olduğu kesin ve apaçık. Bir de kırmızı kalem ile daire içine alınmış.
Aradan hayli zaman geçmiş ki, Cincan ilk kez doğurma fırsatı bulup, cinsel özgürlüğünü yaşadı… Peşinde dolaştık bugün Cincanın. Sanki doğumuna ebelik yapacağız. Hele Öner usta.
Özel ilgi ve ihtimamla dolaştı peşinde işi gücü bırakıp. Nedendir bilinmez? Aşırı hayvan sevgisinden mi? Anası Bitsi de yok ortalıkta. Sıra onlara geliyor. Karnı bir karış aşağıda sallana sallana dolaşıp duruyor ayakaltında. İt oğlu itler, hepsi peşi sıra doğuruyor. Geceleri köpek sesinden geçilmiyordu. Nedeni şimdi anlaşılıyor.
Cincan utandı bizden kaçtı. Biz utanmadık kovaladık. Mızık mızık dört döndü şantiye binasının etrafında. Zavallıcığın sancılı olduğu belli. Cincan önde, biz arkada dolaştık durduk. İlk yavru arkasından sallanmaya başlayınca korktu, telaşlandı. Ne de olsa ana. İçgüdü ile kendini sakin bir yer aramak için temposunu çoğalttı. Ağlamaklı. O önde biz arkada. Yavruları göreceğiz. Bir türlü rahat bırakmadık hayvanı. Analığını özgürce yaşatmadık. Yarın sayacağız artık kaç yavru doğurduğunu. Çünkü şantiyenin bodrumunda nefeslendi gariban.
Her hafta sonu, patron Atalay köpeklere taa İzmir’den kilolarca tavuk parçaları taşır. Budundan tutunda, kanadına dek. Özel pişirim ile hazırlanır yemekleri. Aşbaz Oktay Ağabey hazırlar genelde söylene söylene. Her önüne geleni yemez bizim kadrolular bu yüzden. Gerçi aç kalınca kuru ekmeğe bile tav oluyorlar. Bir kemik bulunca kemire kemire bir hal oluyorlar. Atalay’ın geleceği günü ve saati bilirler. Yolun başında bekleşmeye başlarlar o zamanlar.
Bazen müdür kıyakçılık yapar. Butlardan bize de düşer. Bol salatayla iyi bir ziyafet olur kerbela şantiyede. Kızartması, haşlaması, bazen de salçalısı. Derken ortak oluruz kadroluların tayınına!
Samim Güner
Bostanlı-İZMİR
Şantiye
Öyküleri Kitabı Samim Güner sayfası
|