Uyuyan şantiyeci

........... Karayollarına girdiğim 1981 yılında, Temel eğitim programı kapsamında yapılan Etüt Proje kursuna Türkiye’deki çeşitli bölgelerden gelen beşi bayan, yirmibeş kişi ile Konya Beyşehir’de katıldım.

........... Kursa İstanbul, İzmir, Konya, Kayseri, Mersin, Samsun, Ankara illerinden gelen kursiyerler katılmıştı. Değişik kültürlerde yetişmiş kişilerin uyum sağlaması oldukça güç oldu.

........... Kursa karayollarına henüz başlamış yaşam tecrübesi olmayanlarda, çalışmaktan sıkılıp kursa katılarak tatil yapma düşüncesinde olanlar da vardı En fazla sıkıntıyı İstanbul, İzmir’den gelenler yaşıyorduk. Beyşehir’e gittiğimiz tarihlerde ramazan başladığı için, kurs saatleri dışında yapacak fazla bir şey olmuyordu. Beyşehirliler, özellikle büyük şehirlerde yetişen kişilere karşı yaşam kısıtlaması getiren, sosyal yapısı kapalı, yabancı kişilere şüphe ve hoşgörüsüz düşünce yapısıyla yaklaşan bir toplum. Kursa katılanlar erkekler ise bayan kursiyerlere kur yapmakta yarışıyorlardı. Bu durum bir hayli canımızı sıkıyordu.

........... Kurslar sabahları teori çalışmaları, öğleden sonraları ise Seydişehir’de arazi çalışmaları şeklinde devam ediyordu. Yine birgün, Seydişehir’de arazi kotlarını almak üzere geniş ve ağaçlıklı, daha çok elma bahçelerinin arasında etüt alıyoruz. Ankara gurubundan katılan Bülent arkadaşım,” ben mirayı alıp, size yardımcı olurum” dedi. Ben teodolitin başına geçtim. Diğer arkadaşlar ölçümleri yazmak için not defterlerini hazırladılar. Çeşitli mesafelerde okumaya başladım, bu arada Bülent gözden kayboldu. Bir süre sonra teodolitin ekranında sürekli hareket eden miradan okuma yapmam mümkün olmamaya başladı. Avazımız çıktığı kadar bağırıyoruz, Bülent bir türlü mirayı dik tutamıyor. O sinirle Bülent’in bulunduğu tarafa doğru gittim. Yaklaşık onbeş – yirmi dakika aradıktan sonra miranın ucunu ağaçların üzerinden görebildim. Gerçekten de mira bir sağa bir sola gidiyor. Aklıma Bülent’e bir şey olduğu geldi. Daha hızlanarak yanına vardığımda Bülent horul horul uyuyordu. Kendisi ağaç altına uzanmış, Mirayı ağacın dallarına yaslamış mira rüzgâra göre hareket ediyordu. Yüksek sesle bağırmama rağmen Bülent derin bir uykuda olduğu için beni duymuyordu bile. Hiç üşenmeden diğer arkadaşların yanına giderek, hepsini Bülent’in yanına getirdim. Altı erkek sesinin bir anda Bülent’in kulağına doğru bağırmasıyla Bülent şok geçirdi. Yaklaşık üç gün duyma problemi (yine aynı şeyi yaparız korkusuyla) uykusuzluk yaşadı.

........... Kurs günlerim aklıma geldiğinde bu olayı tebessümle hatırlarım.

Şantiye Öyküleri Kitabı Necla Akbaşak sayfası