|  
             ŞANTİYEDE YAĞMUR 
                    Ekim’de aniden başlayan yağmur İzmir’de  özellikle Karşıyaka-Bostanlı’da büyük hasarlara neden oldu. Çalışma hayatımda  zorlandığım anlar herhalde bu birkaç gündü. Yağmura aniden şantiyedeyken  yakalandık, nasıl yağıyor anlatamam. Bu arada sahada işleyiş yürümeye çalışıyor  ve kazıkların sonuncuları dökülüyor. Size manzaraları biraz anlatayım ama sakın  abarttığımı düşünmeyin. Yağmur aniden başladığı için herkes şaşkındı.  Sahadakilerin kiminde yağmurluk-çizme, kiminde çöp torbası kazık döküyor. Bir  saat içinde saha girilemez hale geldi. Zaten bir bayanın şantiyede olması  yeterince zor , bir de gece vardiyasında yağmurun altında, gerisini siz  düşünün. 
               
        İnsanın hayatında herhalde yağmurda  dışarıda olduğu zamanlar olmuştur. Ben doluda dışarıda olmamıştım, genelde  kapalı mekânda bu yoğunluğun geçmesini beklemişimdir. Şimdi tamamen açık bir  sahadaki konteynırların suya gömüldüğü bir akşam selinde şantiyedeyim. Artık  gece sonuna gelmekte ama inanır mısınız elimizdeki cep telefonunuzu kullanmaya  çekiniyoruz acaba yıldırımlardan biri bize düşer mi diye. Neyse, taşeronların  saha konteynırlarına gitmek imkânsız olunca haberleşerek SOYAK şantiye  konteynırında buluşmaya karar verdik. Şantiyede her akşam işler bittikten sonra  gün içinde yapılan işler yazıya dökülerek imzalanır. Ben de bu işlerin  yapıldığını paraflarım. Ertesi gün de şef bu parafa göre kaşeler ve imzalar.  İyi de arabalar bile şantiyede hareket edemiyor siz önünüzü göremiyorsunuz.  Bastığınız yer acaba çukur mu, birikinti mi hiç belli değil. Neyse bata çıka  SOYAK saha konteynırına vardım. Herkes benim gibi uzun yağmurluğa ve çizmeye  rağmen sucuk gibi ıslak, ama föyler, çöp torbası veya alışveriş poşetine sarılı  bir şekilde yağmurluğun içinden çıkıyor kupkuru. Neyse imzalama işleri  bittikten sonra, ben Soyak’ta görevli arkadaşlara dönerek ‘‘ sahaya girdim  işleri takip ettim ama zannedersem bu sahadan çıkma ihtimalim yok ’’ dedim. Düşünün  bir ay önce ben konteynırda oturmaya gelmedim sahada çalışmaya geldim diyen ben  şimdi de sahadan beni çıkarır mısınız diyorum. Ne büyük tezat değil  mi? Neyse Soyak’ta çalışan arkadaşlarla  beraber 1. güvenlikten asfalta çıkarak su birikintilerine bata çıka 2.  güvenlikten girdik. Daha sonra da beni araba ile Karşıyaka otobüs duraklarına  bıraktılar. Tabi ki biz Bostanlı’dan arabayla yüzerek çıktık desem yeridir. Ve  ben inatla Hatay’a evime gideceğim diye uğraşıyorum. 600 numaralı otobüsle yola  çıktım. Eve vardım ama şoför usta olmasa hem kaza yapabilirdik hem de yolda  kalabilirdik. Çünkü geçtiğim Yeşildere yolunda şelaleler olmuş arabanın üstüne  aktığı yetmiyor gibi otobüsün 2. basamağına kadar su içindeydi. Sabaha kadar  şimşek çaktı, yerden gökten yağmur yağdı. 
                    Ertesi gece işe geldiğimde saha bir  felaketti, adeta afattan çıkmış gibiydi fakat zor da olsa işler yürüyordu.  Kazıktan numune aldırmam gerekti. Bunun için laboratuvardan arkadaşlara haber  verdim B4 Bloktan numune alınacaktır lütfen gelin diye.neyse ben de çizme ve  uzun yağmurluklarla bata çıka B4 Blok’a vardım. Dökülen kazığın ön tarafı  çamur. Ben ve laboratuvardan arkadaşlar bir deponun yanına sığındık, pompaya  mikser yanaşsın kazık dökümü başlasın diye bekliyoruz. Kazık dökümü başlayınca  ben de kazık numarasını öğreneyim diye sahaya girdim. Ama 2-3 adım atmamla  çamura saplanmam bir oldu. Geri döndüğümde, karanlıkta bütün yüzler bana  çevrilmiş şaşkın şaşkın bakıyorlardı. Ben aynı Hacivat-Karagöz gibi bir öne bir  arkaya yalpalıyordum. En sonunda ‘‘ Ne bakıyorsunuz, gelip beni kurtarsanıza ’’  dedim. Bunun üzerine pompanın başındaki iki kişi gelip, kollarımdan tutarak  beni çektiler ama çizmem ayağımdan çıkıyor ben çamurdan çıkamıyorum o kadar  kötü saplanmışım. Tabii çamurdan kurtarıldıktan sonra etrafıma baktığımda  herkes gülmekten kırılıyor, ben de kendimi tutamayıp gülmeye başladım. Gecenin  ilerleyen saatlerinde Soyak’tan yetkili arkadaşlara anlattığımda ‘‘ Hüsniye  Hanım sizi orada bırakır mıydık hiç, vinç getirir gene kurtarırdık. ’’ dediler.  Her yağmur yağdığında ben o günleri gülümseyerek anacağım. 
             
              Şantiye 
          Öyküleri Kitabı Hüsniye Palanduz sayfası
  |