KARADENİZLİLER!

............. Pazar günleri 1 kişi nöbetçi kalır ve o günkü kontrollarla beton dökümlerini tek başına yapardı. O günlerden birinde tünelle çıktığımda merdiveneler daha yerleşmediğinden aşağıda bekliyordum “Merdiven nerde da? Şefim geldi ha!” “Çabuk çabuk” sesleri ile karşılaştım. Meğer o tünel kalıpta çalışan işçiler Karadeniz’liymişler. O günden beri onları sevgi ile anıyorum. 

SOYAK 2007

............. Soyak tünel kalıplar devam ederken, kontrollerimızin bir tanesinde tünelden inerken Şebnem Hanım geride kaldı. Her zamanki gibi biz de bir konuda takıldılar. Şefim bunu nasıl yapalım diye soruyorlar dediğimizden bir alt katta beklemeye başladık. Şebnem aşağı indiğinde bayağı şaşkın bir haldeydi. Ne olduğunu sorduğumuzda bize başından geçen olayı anlattı. “Şefim” diye seslenmişler, o da bizim gibi düşünerek sesin geldiği yöne doğru ilerlemiş. “Buyrun ne soracaktınız?” diye sormuş. “Şefim, özür dilerim birşey soracaktım bir bayana doktorluk ve öğretmenlik daha çok yakışıyor, mühendislikte zorlanmıyor musunuz?” demiş. Şebnem tabiki eksikliklerle ilgili bir soru beklerken bunu duyunca şok olmuş.

............. Zaman içersinde tekrar Şebnem Hanım o usta tarafından durdurulur. Şebnem bu seferde aynı şeylerle karşılaşırım diyerek cevabını vereceği sırada “Şefim sizlerin çalışmalarını çok yakından gördüğüm için Hamza Şahin Yapı Denetim’e yaptıracağım evin denetimini vermek istiyorum” demiş. Şebnem şok olmuş bir vaziyette bizim yanımıza geldiğinde ustanın söylediklerine şunlarıda ekledi “Sadece Karşıyaka grubuna güveniyorum, ancak siz denetlerseniz işimi size vereceğim” demiş.

HAZİRAN 2008 SOYAK

           İnsanın dışarı çıkmak istemeyeceği günlerden birinde mimar abimiz canı tez, bir de mükemmeliyetçi olduğundan çıktı sahaya. Sahada göz gözü görmüyor, sahada ne varsa hortum vaziyetinde havada. Kontrolunu yaptığı blokların artık en sonunda çatısına çıkınca rüzgarla kapı kapanıyor ve yukarda mahsur kalıyor. Ben bu olayın neresindeyim tabiki VAHA kısmındayım. Ne ararım ben Soyak’ta. O zaman sana ne derseniz işte o zaman neden bende bu anıdayım anlatınca anlayacaksınız.

............. Mimar abimiz bağırsa zaten kim duyar. Çünkü binalardaki dairelerin çoğu teslim aşamasına geldiğinden çalışma yapılmak şöyle dursun kapılar bile kitlenip bekçiye teslim edilmiş durumda. Bakmış ki telefonu yanında kimi arayayım diye düşünmüş. Önce şefi arasam demiş, onun da merkezimiz Buca’ya gittiğini hatırlayınca vazgeçmiş. Ama bizim Soyak’taki hiçbir gencimizinde kendisinde kayıtlı telefonu olmadığından beni aramış. Ben “Alo, abi hayırdır ne oldu ?” dedim. Ama aklıma hiç binada mahsur kalacağı gelmedi. Neyse “Rüzgardan çatıda mahsur kaldım. C6 Blok’ta çatıdayım” dedi. Bunun üzerine bende Soyak’taki Hamza Şahin ekibinden Işıl’ı aradım. “Işıl sakın gülme ama Mimar abimiz C6’nın çatısında masur kalmış onu kurtarın” dedim. Ama ben gülmekten konuşamıyorum. Işıl sahaya çıktı ve mimar abimizi kurtardı. Böylece ufak bir kahramanlık gösterisi de yapmış oldu. Herhalde sadece bizim Hamza Şahin’deki personeller sorumluluğuna çok düşkünler herşeyi en iyi şekilde ve detaylı olarak yapmak istiyorlar.


Şantiye Öyküleri Kitabı Hüsniye Palanduz sayfası