|  
             KUYRUK  ARABASI 
                          1974 yılı yaz sonuna doğru Anadolu  Biracılık’ın İzmir, Pınarbaşı’ndaki depo ve şişeleme tesislerine ait prefabrike  beton elemanların imalatı bitmiş elemanlar istife alınmış, sevkiyatı  bekliyordu. Bu projede, firma ilk defa öngerilmeli trapez (makas kiriş) ve yine  öngerilmeli tekte aşıkların kullanıldığı bir sistemi deniyordu. Yeni kalıp  yapılmasına rağmen, üretim aşamasında hiçbir problem yaşanmamış her şey düzgün  yürümüştü. Ama nakliyede bir takım sorunların aşılması gerektiği önceden belli olmuştu. 
                          Öngerilmeli elemanların istife  alınması ve taşınmasında çok önemli bir koşul vardı. Bu elemanların her şart  altında sadece iki ucundan mesnetlenmesi gerekiyordu. Aksi halde öngermenin  verdiği ters yükleme dolayısı ile eleman kendi kendini kırıyordu. Nakliyede  kullanılan standart dorseyli treylerlerin kasa uzunluğu 12 metre olduğu için,  12 metreden kısa elemanlar bir sorun olmadan bu treylerler ile sevk  edilebiliyor ancak 12 m.den uzun olanlar bu araçlarla taşınamıyordu. Projede  imal edilen öngerilmeli trapez kirişlerin boyları 17,5 m. idi. Yani standart  kasanın en ucuna mesnet takozu konsa bile, elemanlar kasa arkasında   5,5 m konsol olarak taşma yapacaktı. Bu da  hem elemanların çatlaması hatta kırılması ve aynı zamanda treylerin kasasının  burkulması demekti. Fabrika Cumaovası’ndaydı, sevkiyatın yapılacağı şantiye ise  Pınarbaşı’nda. Takip edilecek güzergah fabrika-havaalanı kavşağı - eski (daha  bulvar haline gelmemiş) İzmir-Aydın yolu üzerinden Karabağlar-Yeşil dere-  Yenişehir – Altındağ – Pınarbaşı olacaktı. Trafiğin yoğun, insan kalabalığının  caddelere taştığı ve bazı kurbların çok dar olduğu bir güzergah. Yükün, bu  nedenlerle, çok dikkat ve itina ile ve güvenli bir biçimde taşınması birinci  derecede önem taşımaktaydı. 
                          Fabrika Müdürü bu maniayı nasıl  aşacağını projenin imalata alınışının ilk gününden beri derin derin  düşünmekteydi. Firma ortalarından biri Amerika’da bunun bir müstakil “kuyruk  arabası” ile halledildiğini iddia ediyor ancak bu çözümde bu kuyruk arabasının  sağa-sola gezinmesinin nasıl önlendiğini bir türkü açıklayamıyordu. Fabrika  Müdürü çare aramaktan ve bulmaktan yılan bir tip değildi. Uzun bir düşünme ve  eskiz çalışmalarından sonra bir çözüm geliştirdi. 
                          Bir treylerin dorseyinin arka  tekerlek grubunu, tablayı grubun hemen önünden keserek müstakil bir kuyruk  arabası haline getirecek; tarak biçiminde, dişleri yukarı bakan iki adet çelik  mesnet elemanı yapacak; bu mesnet elemanlarının birini çekicinin “sofra” tabir  edilen hareketli tablasına oturtacak/bağlayacak, diğer elemanı ise kuyruk  arabasının üstüne sabitleyecekti. Prefabrike trapez kirişleri ise, 3 adet olmak  üzere bu mesnet elemanlarına pimlerle sabitleyecekti. Böylece prefabrike  kirişler öndeki yatay hareketli mesnet ile arka kuyruk arabası arasında ok  vazifesi görecekti. 
                          Bu düşüncesini detaylandırarak  çizdi ve bu tür işlerin bir numaralı uzmanı Kenan Ustaya giderek anlattı. Kenan  Usta çözümü beğenmişti. “Olur yaparım !” dedi. Nakliyeyi yapacak firmanın sahibi Orhan Bey’de iki adet hurdaya çıkarmayı  düşündüğü dorseyi tadil edilmek üzere Kenan Usta’nın Alsancak’taki atölyesine  sevk etti, böylece saat çalışmaya başladı. 
                          İki ay sonra, nakliye için gereken  tüm ekipman Cumaovası’ndaki fabrikaya gelmişti. İmalat bu sırada zaten  tamamlanmış, şantiyede temel atılmış ve montaja girilmişti. Ekipmanın fabrikaya  tesliminden sonraki Cumartesi günü, ilk deneme sevkiyatının yapılmasına karar  verildi. Sevkiyat Cumartesi günü akşam 19:00’da başlatılacaktı. Çünkü,  Cumartesinin hem haftasonu oluşu, hem de 19:00’dan itibaren iş yerlerinin  dağılmış olacağı, dolayısı ile yolların tenhalaşacağı varsayılıyordu. 
                          Kocaman cüssesi ile nakliyat  firmasının sahibi Orhan bey, Kenan Usta Fabrika Müdürü ve sevkiyat şefi o  Cumartesi saat 15.00’te yükleme noktasında toplandılar. Bir çekici, bir kuyruk  arabası ve bir takım mesnet elemanı hazır olarak bekliyordu. Mesnet elemanları  çekicinin sofrasına ve kuyruk arabasına bağlandı. Ön mesnet elemanı ile arka kuyruk  arabasındaki elemanların pim delikleri tam 17,00 m olacak biçimde, çekici,  kuyruk arabasından öne doğru ayrıldı. İlk makas kiriş paletli vinç tarafından  istifteki yerinden alınarak, dikkatle orta gözdeki yerine oturtuldu pimleri  takıldı, sonra ikincisi ve en son üçüncüsü. Tüm kirişler yerleştirilmişti.  Pimleri sıkıldı ve çekici ile kuyruk arabası arasındaki hidrolik ve elektrik  irtibatını kurarak spiral tüp ve kabloların uçları bağlandı. Artık araç harekete  hazırdı. Treyler önce fabrika sahası içinde bir tur attı, durdu, geri manevra  yaptı, her şey tam düşünüldüğü gibi mükemmeldi. Fabrika Müdürü derin bir oh  çekti. Başarmıştı. 
                          Tüm hazırlıklar 18.30’da  tamamlanmıştı. Yola çıkılmaya karar verildi. Treylerin kuyruğuna kocaman bir  “Geniş-Uzun Araç” panosu ve firmanın adını taşıyan bir pano takıldı. Önde  treyler (çekici + Kuyruk = 23 m) hemen arkasında, kocaman Mercedes’ine binmiş  devasa cüsseli Orhan Bey ve onun arkasında Kenan usta’yı yanına almış Fabrika  Müdürü bir konvoy halinde yola çıktılar. Hava henüz aydınlıktı. Yükün tabanının  yerden yüksekliği 120 + 40 = 160 cm.yi buluyordu. Bu da bir otomobilin tavan  yüksekliğinden fazla idi. Treyler arkadan bakıldığında, olduğundan çok kısa  olarak algılanıyordu. Yani hallice bir kamyon kadar. 
                          Doğal olarak konvoy yolda çok ağır  seyrediyordu. Treyler flaşörlerini ve döner lambasını devreye almıştı. Konvoy  havaalanı kavşağını geçti ve hafif rampaya sardı. En arkada seyreden Fabrika  Müdürü’nün arabasının arkasından gelen yoktu. Fabrika Müdürü önündeki arabada  Orhan Bey’in direksiyondaki siluetini arkadan görüyor ve onun da önünde  treylerin yük kısmını yüksekte olduğu için olduğu gibi görebiliyordu. 
                          Biraz sonra arkasında, kırmızı  renkli üstü açık bir dö-şövo (deux-chevaux) turist otomobili belirdi. İçinde genç  bir çift oturmaktaydı. Hızlı gidiyorlardı ve hemen geçip ilerlemek  istiyorlardı. Yol iki yönlü tek şeritli bir yoldu. Dolayısı ile bu aracın,  toplam uzunluğu takriben 50 m olan konvoyun tamamını sollaması lazımdı.  Karşıdan bir araç gelmiyordu yahut geldiği görülmüyordu. Dö-şövo aniden  fırladı, önce Fabrika Müdürü’nün sonra Orhan bey’in otomobillerini solladı.  Önünde sadece treyler vardı; o da herhalde pek uzun görünmüyordu ki onu da  sollamak için hamle yaptı ve yanına geçti. Birdenbire karşıdan gelen bir kamyon  belirdi. Dö-şövo’nın kaçacağı yer yoktu. O muhtemelen arka kuyruk arabası  tekerlek grubunu aşmıştı ki sağını boş görerek yükün altına daldı. Fabrika  Müdürü öndeki arabanın direksiyonundaki Orhan Bey’in siluetinin elleriyle  başını dövdüğünü görüyor ama onun önünde ne olduğunu tam olarak seçemiyordu.  Karşıdan gelen kamyon homurdanarak geçti yol boşalmıştı. 
                          Kırmızı araba yükün altından  tekrar dışarı fırladı ve yola hiçbir şey olmamış gibi devam etti… 
            Mühendisçe Sanat  Kitabı Uğur Belger sayfası 
                      |