|  
             MÜZİK  VE İNSAN 
                          Müzik; insanın hissettiği duygu ve  düşüncelerini ses ile veya müzik aleti ile dile getirmesidir. Bu da insanın  varoluşu ile birlikte başlar. 
                          İnsanın ilk müzik ile tanışması anne  karnında yedinci aydan itibaren başlamaktadır. İnsan vücudu bir enstrüman olup  anne karnında ilk kalp atışları ile ritmi başlatır, doğarken ağlar sesi  oluşturur. Böylece ilk şarkısını söylemiş olur.  
                          İnsan müzik ile doğar, yaşar ve onunla  hayatı sona erer. En ilkel topluluklarda insan konuşmayı öğrenmeden önce  çıkardığı seslerle anlaşmayı öğrendi. Daha sonra cisimlere vurma ile hareket  (ritim) oluştu. Ses ile hareket birleşerek raks ve danslar ortaya çıktı.  Çeşitli doğal olaylardan korku duyan insanlar ritim ve dans aracı ile  yalvarışlarını, neşelerini ortaya koydular. 
                          Taşlara, ağaçlara vurarak, kamışları üfleyerek  ilk müzik aletlerini bulan insan yüzyıllar boyunca çeşitli çalgıları bulmuş ve  geliştirmiştir. Böylece vurma ve nefesli çalgılar bulunmuş, zamanla telli ve  yaylı çalgılar oluşmuştur. 
                          Konuşmalarımızda sıkça söz ettiğimiz  müzik, görünen, görünmeyen her şeyin özünde gizlidir. Ona; mimaride, şiirde,  tiyatroda, sinemada, özetlersek, insanın olduğu her yerde rastlayabiliriz.  Güzelliğin ilham kaynağı olduğu her meslekte müzik vardır. Bu nedenle birçok  sanat dalı arasından, özellikle müzik sanatı ilahi bir dal olarak ele alınır. 
                          Çünkü müzik, evreni yöneten ve bir  arada tutan kuraldır. Kendimizi dinlediğimizde, kalp ve nabız atışımız ile nefesimizin  belirli bir ritme sahip olduğunu görürüz. Hayatımız, adına vücut dediğimiz bu  mekanizmanın ritmik işleyişine bağlıdır. Nefes, ses gibidir, söz ve kelimeye  benzer. İster içimizde, isterse dışımızda alınsın her nefes bir sestir. Ve bu  ses müziğin ta kendisidir. 
                          Yani insan, sürekli olarak bir müzik âleminin  içinde nefes alıp vermektedir. 
                          Birbirimizle anlaşmak için  kullandığımız sözcüklerin ötesinde, bizlerin aramızda iletişim kurmamızı  sağlayan bir ikinci lisan daha vardır; Müzik ve içindeki ritim tondur. 
                          Ritim ve tonun, sözcüklerden farklı  olarak kulaklarımızın ötesinde duyumsanabilme özellikleri de mevcuttur. Dost  canlısı bir insanın sesinde, kullandığı sözcüklerde, hareketlerinde ve  karakterinde bir uyum gözlenir. İnsana pek de arkadaşça yaklaşmayan bir  kimsenin hareketlerinde, ifadesinde, bakışlarında ve hatta yürüyüşünde ise,  bütünüyle bir uyumsuzluk sergilenir. 
                          Buraya kadar müziğin insan ile  ilişkisini anlatmaya çalıştım. Şimdi de müziğin toplum üzerindeki etkisini  değerlendirelim ve ülkemizdeki güncel müzik ortamına bakalım. Bence bu konuyu  bize asırlar önce en yalın şekilde ifade eden İbn Haldun’un şu sözlerini  günümüz ifadesiyle sunmak isterim; “ Ekonomik durumları bozulmaya yüz tutmuş  devletlerde en önce yozlaşmaya ve kaybolmaya yüz tutacak sanat müziktir; sebebi  de bolluğun, refahın yarattığı eğlence ihtiyacından doğmuş olmasıdır” der. 
                          Herhalde hakkında en çok kitap yazılan  sanat dalı müziktir diye tahmin ediyorum. Yazımın bu kısmında bu yüce sanatın,  insanların ruhsal ve bedensel sağlık, eğitilebilme ile ilgili konular hakkında  görüşlerimi kısaca belirtmek isterim. Esasen bu çalışmalar milattan öncelere  dayanmakta ve bu konularla ilgili çok değerli çalışmalar, yayınlar vardır. 
                          Günümüzde müzikal seslerin fizyolojik  ve psikolojik etkileri ile çok başarılı sonuçlar alınmaktadır. Eskiden beri her  yerde insanlar, başta müzik olmak üzere güzel sanatları hayata renk ve çeşni  veren, gönülleri eğlendiren unsur olarak aldıkları kadar, bunlar da aynı  zamanda manevi huzur sağlayıcı ruhsal boşaltımlar yaptırdığına inanmışlar ve  eski çağlarda ruhsal tedavi yapılan tapınaklarda, bazı şifa yurtlarında, dini  ayin ve ibadetlerde kullanmışlardır. 
                          Müzik, sağlam ve normal insanların  ruhlarına olduğu gibi, bunalımlı, problemli ruhlara da hitap eden ve ruhsal  sıkıntılara, hatta fiziki bozukluklara karşı kullanılan bir tedavi metodu  olmuştur. Müziğin bu tedavi gücüne ait etkilerine kutsal kitaplarda bile  rastlanmaktadır. 
            Örneğin; Süleymaniye gibi büyük  külliyelerin içersinde kurulmuş olan Darüşşifalarda hastalar için görevli  müzisyenler tarafından müzik icra edilerek bir tür müzik terapi yapılırdı. 
                          Şimdi de size müziğin benim üzerimdeki  etkilerinden kısaca söz edeyim. Ben, asıl mesleği inşaat mühendisliği olan ve  müzik ile iç içe yaşayan bir insanım. Gençlikte hafif batı müziği ile başlayan  bu serüvenim halen Türk sanat müziği ile ud çalarak devam etmektedir. On sene  önce çocukluk arkadaşım Jano Çavuşoğlu sayesinde Yunan müziği ile tanıştım ve  ilgilendim. Daha sonra bu ülkeye bakışım müziğini ve kültürünü anladıktan sonra  çok farklı oldu. Bu süreç içersinde defalarca bu ülkeye ve adalarına seyahat  ettim. Son olarak 17 Haziran 2011 de Midilli adasına Türk- Yunan festivaline  piyano öğretmeni arkadaşımla gittik. Orada tanıştığımız Yunanlı arkadaşlarla  birbirine çok benzeyen Yunan ve Türk müziği yaptık, hoş vakitler geçirip  dostluklar kurduk. Sadece dil konusunda onlar da biz de zorluk çektik ama ortak  dilimiz sadece EGE MÜZİĞİ idi. 
                          İnanın başka bir kültürün müziğini  sevdiğiniz ve anladığınız zaman o kültürün insanını da sevmeye başlıyorsunuz.  Böylece Dünya barışı için bir adımda siz atmış oluyorsunuz. 
                                MÜZİK GİBİ BİR YAŞAM DİLEĞİ İLE… 
                  
  Yaşam nedir ki!!! 
            Anlaşılır gibi değil, nedir bu  insanların hırsı 
  Para, mevki, mal, mülk say  sayabildiğince 
  Yırtsan da ki, sana biçilen bir ömür  var 
  Mutlu yaşa, hırslanma, otlara uzan 
  Otlar senin üzerine uzanmadan 
            Kimse orada sana sormayacak 
“Nerede tapular, paralar” diye 
Yaşa sanatla, aşkla, sevgiyle 
Giderken bırak güzellikler 
Zamanı gelince baş edemezsin ecelle 
            Bak arkana orada kim var 
              Holding sahibi koca Vehbi 
              Sağında var Sakıp abi 
              Biraz sonra da yanına gelecek  
              Kimsesiz Şadi 
            İşte budur be hayat 
              Gelirsiiiin gidersiiiin 
İyisiyle kötüsüyle ne bıraktıysan şu  dünyada 
İnan dostum onlar seni karşılayacak  orada 
            Cemal Şardağ            Haziran  2011 
            Mühendisçe Sanat  Kitabı Cemal Şardağ sayfası 
                      |