Şiirler
Çağnak
Çağmak

Ütopya

uluslarının yanında seviyorum
diğer bayramları da inanca ütopya
inançsızlığıma karşın…
bir bayram sabahı seviyorum
ellerinden öpmesini anamın babamın
sarmalayıp kucaklamasını çocuklarımı
türkü coşkusuyla seviyorum yoldaşımı
tüm insanların inadına bir bayram sabahı
günaydın aydınlığıyla
esenlik mutluluk ve de
seni seviyorum diyebilmek,
bir başka keyif bir başka yürek kıpırtısı
bir bayram sabahı
bir mayıs ve nevruzu yaşam yapabilmek,
yaşamı da bayram…
"hayat bayram ola" haykırışı..
bir başka yürek coşkusu…
çalışırım sığdırmaya
yüreğimin bir köşeciğine…
sarılıp onlara
onları kucaklamayı
seviyorum kemiklerini kırarcasına!
miniklere el öptürmeden,
harçlık vermesini de
bayram sabahı türküleri
ve de oyun havalarını davul-zurnayla
yada klarnetle Kandıralıyı dinlemek…
duyup…coşkusunu cızırtıyla
uzun dalga Ankara Radyosu'ndan,
olası mı halay çekmemek
olası mı orta yerde el vurup diz çökmemek
bir de bir bayram sabahı dostlarıma,
sevdiklerime gidip kutlamaya
tatlı yemesini seviyorum!
ve..her günün bayram bayram olmasını istiyor
yinelenmesini diliyorum yaşam boyu
"Deliye her gün bayram" örneği..

Samim Günel

DİRENCE KATIK

Deliye Her Gün Bayram-1

Ulusalların yanında seviyorum
diğer bayramları da inanca ütopya
inançsızlığıma karşın…
Bir bayram sabahı seviyorum
ellerinden öpmesini anamın,babamın,
sarmalayıp koklamasını çocuklarımı,
türkü coşkusuyla seviyorum yoldaşımı…
Tüm insanların inadına..bir bayram sabahı
günaydın aydınlığıyla
esenlik,mutluluk ve de
seni seviyorum diyebilmek bir başka keyif
bir başka yürek kıpırtısı…
Bir bayram sabahı
Bir Mayıs ve Nevruzu yaşam yapabilmek
Yaşamı da bayram!..
"Hayat Bayram Olsa" haykırışı..
bir başka yürek coşkusu...
Çalışırım sığdırmaya
yüreciğimin bir köşeciğine.
Sarılıp onlara..
onları kucaklamayı
seviyorum kemiklerini kırarcasına!
Miniklere el öptürmeden
harçlık vermesini de…
Bayram sabahı türküleri
ve de oyun havalarını davul-zurnayla
ya da klarnet ile Kandıralıyı dinlemek...
Duyup..coşkusunu cızırtıyla
uzun dalga Ankara Radyosu'ndan…
olası mı halay çekmemek,
olası mı orta yerde el vurup,diz çökmemek?
Bir de..bir bayram sabahı dostlarıma,
sevdiklerime gidip kutlamaya,
tatlı yemesini seviyorum!..
Ve..her günün bayram olmasını istiyor,
yinelenmesini diliyorum yaşam boyu...
"Deliye her gün bayram" örneği!!!

Samim Güner
31.Ocak.2007
Çiğli/İzmir


Yağmacılar Kim?-2


Ocağınız batasıca ulan!
Saldırdınız aç kurtlar örneği Yurd'a
Ne yapacaksınız bu denli parayı,pulu?
Ne yapacaksınız bu kadar tarlayı-tokadı?
Yüzer yüzer..biner biner..
dönüm dönüm
doğramışsınız çiftliği-çubuğu dilim dilim
pay etmişsiniz Anadolu'(mu) yu.
Kimin canı neyi çekerse saldırıyor oraya.
Ağalar,beyler,paşalar..
şeyhler,şıhlar,politikacılar saldırıyor..
Paylaşıyor kutsal toprakları.
Bu topraklar babanızın malı mı ulan?
Si Sizler de bu Yurd'un insanlarısınız.
Ya geride kalanlar...
Bu yurdun insanı değiller mi?
Yediniz..bitirdiniz memleketi.
Siz eşkıya mısınız ulan?
Yeter artık..
ocağınız yana!
Yeter artık…

S Samim Güner
13-14 Şubat 2007
Çiğli-İZMİR


İlkyaz Öyküsü-3
(Çukurova'da Ardıçkuşu)

Bir gün..birdenbire..
Göz açıp kapayıncaya değin
İndi bahar Çukurova topraklarına...
Yine bir gün..apansız..aniden
Toprak ana canlanıverdi gün
ışırken tanyerinden.
Kayaların çatlakları..çalıların dipleri..
büyük-küçük düzlükler..yaylalar..yamaçlar..
ekin tarlaları taşıncaya dek doluverdi...
İlk ışıltıyla..ince ince esen yel taşıdı
kokularını doğaya ılgıt ılgıt!..
Tomurcuklar ağaç dallarında..çiçekler
bütün görkemiyle yüzüne patlayıverdi.
Arılar..kelebekler..börtü..böcek
koyaklara üşüşüverdiler rengarenk.
Doğa arı vızıltılarıyla uğuldayarak
başladı uyanıp dirilmeye.
Sevinç çığlığı kesildi dirimliler
baharla birlikte patika boylarında..
çokrağan kıyılarında..deniz gören yamaçlarda
gezinir oldular gün boyu..
ninniye dönüşen taptaze dünyaya
doyumsayamadılar..
Kara..kapkara toprağa..
çatlaktaki sapları kısa kısacık..
çok parlak çiğdemler sepelenmişti.
Gün doğdular..yoncalar ve de aslanağızları
doldurdu kuşlar gökyüzünü türlü türlü...
Körpeler sümbül bahçesinden ormana..
ormandan nergis tarlalarına seyirttiler
çılgınca ayakları kıçlarına vura vura!..
Kokulu çiçeklerden hayıta..
hayıttan kengere ve mersine dek
defne dalı taşıyorlar analarına kucak kucak.
Kış boyu tezek..taze sığır gübresi..
İşemik kokan doğa artık
esinleniyordu süpürge oyuyla.
Arılar..yalıçapkınları..
saka kuşları..Ardıçkuş(u)ları..
böcüler..tırtıl ve örümcekler..sürüngenler..
laleler..fesleğenler..efe tülleri..dadaş süsenler..
mimozalar..kudret narları..her şey..
her şey çokrayarak
baş döndürüyor esrik bahar kokusuyla.

Samim Güner
29 Eylül 2005

Çokrağan.Gür kaynak
Çokramak:Fıkır fıkır kaynamak


Sevda Karmaşası-4

Uzanarak yıldızlardan,
yaklaştıkça masmavi 'sevi'ye
düşülüyor sevgisizliğin kucağına.
Oysa taşıyamaz yüreğinde
yalnızlığın korkusunu,
duyulmaz gereksinim içtensizliğe
dışa vurumda sevdayı!..
Yoktur anamalcılığı.
Yüreklidir,yalındır,dürüsttür
ve kendine özgüdür ılık ılık akkınlığı.
.
Karar verirler sevgi yoksunları
İnsanı insana kırdırmayı..
kan gövdeyi götürür
varsıllık geleneği!
Yürekleriyle bedelini öderler
"seviyorum" diye haykıranlar..
Aşkın göreneği!..
Hem pahalı,hem ucuzdur madalyonun bir yüzü
ve gözleri kördür yürek coşkusunun..
diğer yüzü başlangıcıdır bitmeyen
fırtınalı çekincenin.
Kabulleniştir,karmaşadır,katıksızdır
ve katışıksız karşılık veriştir.
Bir bitiş..bir yok oluş.bir ait oluştur,
sonuçta özveridir sevgi!..
Sevgisizlik egemenlik,düş kırıklığı,
bencillik,aldanış ve aldatmaca...
Sevgi umut ile bakış,arayış,özgüven
ve de dönüşü olmayan bir sonun mührüdür
dudaklarda karanfil kırmızısı!..


Samim Güner
21. Ağustos. 2005

 


Duyumsama-5

Bengili dirimliler gezinirken
yakut renkli taşların üstünde..
yosunlu bezeklere basarak geçtiler dereyi.
Parlak pullu balıklar gümüş rengiyle..
olanca hızlarıyla akıyorlar
ayaklar altında..ardıl!..
Bir anda..aniden..yeşilimsi..
sicim gibi akan suda yitiveriyorlar
yosunlar arasında..ürkek..
üzerindeki buğu ise usul usul kıpraşıyor.
Sabah alacasında tanyeri kızıl..
kıpkızıl akkor!..
Büğet ve çokrağan kıyısında yürürken..
incecik sis yükselirken üzerinden..
gündoğumunun efil efil ilkyaz esintisi..
mavi..masmavi yarpuz..çiğdem çiçeklerinden..
yöredeki yoncalardan..
yamaçlardaki baş döndürücü kekik kokularını
getiren..toz..toprak..sakız ağacı..
karasabanın yardığı o ince..ipince kara
toprakla harmanlaşarak..
sevincine sevinç katarak
coşturuyor tüm canlıları..
Çıkarıyordu göklere bu betimlenemeyen somut!
Yığılmış yıldızlar..üst üste yağmur ertesi...
Işıklarını gökyüzünden birikintilere
savurarak göz kamaştırıyor..
madalyonu anımsatan ay.
Elindeki bir avuç sevi başağı..
yüreğini kabartıyor insanın..
duyumsuyor açınlama olmadığını yaşamın!..

Samim Güner
1 Ekim 2005
Açınlama:Vahiy
Bengi:sonu olmayan,hep kalacak olan
Bezek:Bir eseri süslemeye yarayan motiflerden
her biri.


Devinim-6

Portakal turuncuna
ya da kavuniçini anımsatan
coşkun bir güneş vardı
batının doğusunda
doğunun batısında.
Sabah ayazında..yağmur ertesi..
çiskin..şebnem vurmuş
doğa parıldıyor..inceden inceye
güneşi görende buğulanıyor.
Ağaçlarda tüneyen kuşlar vıcır vıcır..
iri..ipiri lacivert benekli kelebekler..
sarılı kırmızılı..morlu arılar..
muştu böcekleri..
pınarın yöresinde yeşil kanatlı sinekler
otçukların tepesinde
uçuşarak yalakalanıyorlar doğaya...
Açmış çiçeklerden kalkıp
yabangillere..mersine..
çimenlerin içinde savran kurmuş
sarı papatyaların..
kasımpatıların..lalelerin üstüne konuyor..
kanatlarını açıp açıp kapatıyorlar
ilkyaz geldiğinde.Samim Güner
11 Ekim 2005

Çiskin:Yağmurdan hafifçe ıslanmış.
Savran:Küme,öbek.


İlkyaz Çocukları-7

Bir yarısından dağın
Üç-beş çocuk küçücük ayaklarını
sarkıtarak aşağıya
oturdular yan yana...
Bir rüzgar esiyor ince ince yükseklerde..
dağların doruklarında. Kavak..çınar..kestane..çam..
fıstık çamı dalları çatırdıyor..
yerdeki yabanıl otlar..
buğday başakları efildiyor.
Kara tenli oğlanlar..kara..sarı
ya da kahverengiye çalar saçları
dalgalanarak uçuşuyor
güvercin kanatlarında...
Esen yel ürpertiyor..
çalıyor ıslık tepelerde..
hışırdıyor yapraklar dallar arasında.
Taze..taptaze ekine kekik..
ot..yonca..çayır kokusuna
hayvan işemiği..mayıs
ve de tezek karışarak
estiriyor aşağılardan..yerleşkelerden.

Samim Güner
11 Ekim 2005
(Atilla İlhan'ın ölümü)


Anadolu'da İlkyaz-8

Tanyeri ağartısında
esen yel ile birlikte dağların
tepelerin arasındaki koyaklarda
yamaçlarda..
doğa çiçeğe durmuş ağzına dek!
Toprak ana..çiçekler..
Ağaçlar güneşe batmış..
Anadolu zevkinden geriniyor..
bekliyor dirimlileri
Onları..atın oralara...
Bir çiçek açmış morumsu turuncu
turuncu morumsu yalın başına...
Dünyanın merkezine
kara toprağın kara yüzüne
ışığını bırakmış
yazı'nın tam orta göbeğinde.
Salıvermiş tüm kokusunu üstüne yeryüzünün.
Ova kıpkızıl bir ışığa
ışıkta kızıllığa gömülmüş.
Ben...
Ben buralardan gitmek istiyorum
ve gideceğim de..
Çağnaktan varacağım
doğanın sarısına kızılına..
karışacağım yeşilin..
mavinin..kırmızının..potasına.
Gideceğim..
gideceğim buralardan!
Oralardaki..ilkyaz çiçeklerinin arasına
o kızıl..kıpkırmızı..
kıpkızıl büyük ve menevişlenmiş
yalın çiçeğin altına..
onun renginde eriyeceğim.Samim Güner
11 Ekim 2005

Çağnak.Döl kesesini dolduran ve dölütü
içinde bulunduran su.


Çağnak-9

Yurdumdaki emekçilerin hallerini
dirliğini söyleyin orada yaşayanlara..
artıkdeğere omuz verenlere..
oradaki dirimlilere anlatın.
Dillendirin dağlara taşlara..
Beyaz köpüklü pınarlara..
alabalıklı göllere söyleyin!
Yöresinde mor menekşeli çokrağanlara..
içinde nilüferlerin oynaştığı
çağmaklı gölcüklere yansıyan
turkuvaz ve güneş renkli
çiçeklere yurt olan
yaylalara gitti deyin benim için!..
Buralar toz-toprak..duman!
Burada tozdan..dumandan..
pislikten..yolsuzluktan
insanın gözü kör..
görmüyor erdemini yaşamın.
Yanıyor ağlamaktan gözbebekleri
yanıyor gözpınarları gözyaşlarından.
Yanıyor dünya..yanıyor yaşam burada.
Toprak kavrulup çatırdıyor çatır çatır!..
Yanıyor alev alev rengi yalım kızılı
Ağaçlar..çiçekler..yabanıl otlar..
ekinler..sular..emek ve de ekmek yanıyor!
Tükeniyor açlıktan dirimliler.
Kırım kırım kırılıyor doğa ana.
Kurumuş ağaçlar..canlılar..
memeleri pörsümüş analar..
boyunları ince ipince sicim gibi
çocuklar titreşiyor sayrılıktan.
Orada..oralarda..onun arkasında
aydınlık pınarların..göllerin kıyısında..
çokrağanların..büğetlerin içinde birer ışık olmuş
gümüş renkli balıklar parıldayarak yüzüyor.
Orada..onun arkasında
pınarlarından bal..süt akan..
hem de bol bol...
Yurtlar var.
Götürün beni!..Götürün!
Oralara atın beni..
bin bir çiçeğin göbeğine.Samim Güner
11 Ekim 2005

Çağmak:Güneş ışığı vurmak
Çokrağan:Gür kaynak


Korkunun Üretip-Tükettiği-10


Sevgi değildi
korkunun
yalnızlığın
yalın başarısı..
...üretilen andaç bir utkuydu tanrı!
Özü de sayın yalvaçtı usunda.
Korkuyu taşıyanların güvencesi
yüreğinde tanrının ürkek sevgisi
...bilinç yoksunu tüketilen ise.
Oysa sevgi bütünleşmedir
karşılıksız ve de katıksız!
Olmadığında tanrı ürkü de yok.
Sevgiyle yabanıllığı
yabanıllıkla sevgiyi
bencilliği
tükenişi kaynaklayamaz seven!
Sevgisizlik
sevinin menevişli tohumlarını eker.
Sevgi yürek kanamsı
...kaynaşması
...kaynaması
ve de akışması...
Canlı cansız tüm doğanın
bütünleşmesi atomlarıyla
üretime geçerek çoğalması../dır/

Samim Güner
12 Eylül 1980'den 2005'e


Bir Ussuz Eylem-11

Hırsın
bilginin
eylemin en keskin silahı us!
Öyle bir pusat ki
cenneti cehenneme
cehennemi cennete çeviren...
O..us öyle bir us ki
savaşı barışa
barışı savaşa dönüştüren!
Savaş ve düşün bir potada yalım
kanla beslenen.
Ergiyen bölüşüme sunulmuş (SA) dost
eriyik iyelenmeğe güdümlenmiş (se) düşman..
Başarıda da
bilgide de
özgürlükte de öyle..
yadsınmaz!..
Bilim menevişlenip su verilmiş
ve aydınlığın varolduğu yerde
kutsal insan.. var...
Yalancılar us'lu
afacan
ve düşkülü..
Eylem için gereken azıcık us
...yoksunu beceremez çünkü
yoktur kaybetme kaygısı.
Kısadır mutlu olacağı yolun alacağı
...tüm korkular egemen!
Buyurganın usu
insanlık uğruna yok etmiştir insanlığı.


Samim Güner
28 Ağustos 2005


Fakirin Ekip-Biçtiği-12

Esmer renkli baklacıklar
düşüyor kahvenin renginden...
Fincanın dibinde oturan
Telveden
faldan umar sağlayan
çözüm bekleyen
umuda katık eden
zavallı insancıklar..
Oysa..
'izim' lerin en güzeli insan' izimdir!
Gerçekler bilinmelidir.
Tohum kök salar düştüğü yerde
filizlenir cemreyle toprakta
çoğalır güneş ile havada..
Direniş...
emekle ürer..
Ekmek kavgası
grev ile güçlenir!
Doğanın yasası ise..
fakirin ektiği bitmiyor..
dürttüğü bitiyor.

Samim Güner
9 Mart 2005


Em'rediyorum Adına!..-13

Varsayılan
olanaksız buyurgan adına
istiyor bir parçacık canı!
Umut olan tanrının tanrılığı
doyuruyor doymayan işkembelerini.
Çeviriyorlar yiyeceği içeceği adağa.
Satıyorlar beklentilerini kulların.
Cezalandırılıyor direnenler
olasılık adına yönergeyle...
Vermeyenler..
karşı gelenler günahkâr...
Kurumuş bedenlerinde
menevişleniyor can suyu.
Cennet istemiyle
yakarıyor insancıklar..
umarsızlar ise
bir soluk cehennem yaşantısına.

Samim Güner
24 Şubat 2005


Armudun Sapı-Üzümün Çöpü-14

Doğa Bahar Kokuyor!
Kayısı kokulu bahar
damıtısı sevinin damla damla...
Kır çiçekleri yaylanın
halleri ılgıt ılgıt..
Serin esintileri
ılık esintileri getiriyor
doruklarında coşturuyor
yürekleri buram buram...
Çakmak çakmak yanan gözleri
veriyor sonsuz heyecan
tepeden tırnağa.
Sular meneviş alıyor
batan güneşin kızıllığında.
Çağlayan ırmakta
çakıl taşları yosun tutmuyor
Anadolu'nun mor dağlarında.
Çağlayarak akan süreçte
asmanın narin sapında
kara üzüm yıllanıyor..
ballanıyor Ankara armudu
koca oğlanlardan ırak.
Devindikçe büyüyor yüreklerin közü
meşenin yalımında...
Varsa sevi bedende
yeri göğü inletir
yaşama anlam yükler.
Titretir gür sesiyle
yineler inat ile
üstüne basa basa...
Seviyorum..Seviyooorum!..
Yüreğinle duy..
yüreğinle çığlığını yaşamın!..

Samim Güner
24 Şubat 2005


Dirence Katık-15

Dayanıyorum coşkusuna yaşamın...
Dayanıyoruz kan emici sülüklere..
Direncimiz karşı devrime.
Karanlığa şavk
aşa tuz ve su
tandıra kor ateş..
Doğaya güneş yakıcı
bir lokma ekmek sofraya
sinideki kaşık tarhanaya..
katık cücüklü bir baş soğan.
Ekmekte una kepek
ve arpa..
ekmeğe emek varoşlarda.
Bir başka direnimde
çeyrek arası sardalya.
Bir diğerinde
susamları dökülmüş gevrek
Reşadiye simitçi fırınından...
Paylaşıyoruz..
Anadolu'nun emeğini..ekmeğini
ve de ateşini..
Sen
Ben
Biz
Onlar
ve bizim oğlan...
Davran!
Yüreklerimiz küllenmeden
çıkalım başa balam!


Samim Güner
31 Aralık 2003


Kızıl Sevinçler-16

Bahar mor patlıcan
Çığlık çığlığa insan
Domur domur Nisan.
Günçiçeği..kasımpatı..papatya..
mimoza güneş alazı.
Yanardağ kusmuğu yeryüzü dışkısı
lale..gelincik..sardunya...
Menekşe..çiğdem çiçeği..sıklemen..
sümbül..kaktüs çiçeği
metalik kırmızı potada...
Pembe beyaz
erguvan ve türevleri.
İğde..ıhlamur çiçeği..
melisa..manolya..mum çiçeği kokulu.
Güz çiğdemi şebnem vurgunu
kızıl gün düşü incirkuşu...
Nevruz
yağmur sonu ilgıt ilgıt doğa!

Samim Güner
17 Ağustos 2003

 


Çökert (me)-17

Dostluğun devinimini
eze eze damağımda
duyumsamak yudum yudum
evrimini tatmak..
yaşamak azıcık bencilce.
Soluklarımızda arpa suyu
soluğunuzda mayası biranın
nefeslerinizde kokusu ekşi
alkollü üzüm suyu..
Bir nefes tütün grisi
dönüşüyor ziftli nikotin çökeltisi
akciğerler maden ocağı...
Bir
bir nefes daha
'Bafra' cigarası dumanı
bir
bir tike daha
'mamulâtı inhisar'

Samim Güner
31 Aralık 2003


Karametre-18

Yağmur delicesine yağıyor.
Yaşam bir pencerelik kalıyor
içeriden dışarıya
dışarıdan içeriye
dünya daralıyor...
Deniz mavisi gözleri anımsatıyor
pencerenin buzlu camı
güvercin kanatlarında...
Ninemin tığ işi perdesinde
kız umarsız..
borazan çalıyor gün boyu.
Tül perdenin aralığında
ıslak ağaçlar..
bulutlar yağmur yüklü..
damlarda kırmızı kiremitler...
Kil renkli kiremitler üzerinden hışımla
oluğa akan yağmur suyu..
toprak kokusu bereketli...
Sığıştı yaşam
bir dörtgene..
bahar başı
griliğinde kümülüsler...
Alt pervaz kesişiminde
evren dar açılı.
Bir pencerelik yaşam
bir pencere kare dolusu dünya
yengi sağanak yağmura!


Esintiler Gönül'e-19

Yavaş yavaş kokularını yitirdiler.
Sonra...
Bozuldu rakılar da enikonu.
Ama...
Çok sevdiği anason kokusunu
yine de anımsıyor gibiydi.
Natürmort tablo biçimi donatırdı sofrasını:
Domatesin kırmızısı
pancar turşusunun moru
salatanın..soğanın
terenin..rokanın yeşili..
peynirin..süzme yoğurdun beyazı..
pilakinin sarısına...
Cacığın sarımsak kokusu..
mangaldaki çiroza karışırdı
çilingir sofrasında.
Alırdı karşısına..
ve
O' na Nazım Hikmet' ten..
Ahmet Arif' ten şiirler okurdu.
Arada bir polis kapıyı çalardı.
Çağrılınca babası
kaptıkaçtı gibi yapışır
rakı kadehine..
dudaklarına yavaşça götürür
değdirerek anlamaya çalışırdı tadını.
Kırk beş derecede alkol
zehir zemberek bir şeydi..
yüzünü buruşturacak denli.
Bir zoru vardı ki..
içiyordu bu zıkkımı...
Babasına içi acırdı..
Erkek olmak bu denli zordu demek!
Şiir okuyup rakı içmek miydi adam olmak?

Samim Güner
13 Haziran 2004


Uzun Olacak Geceler-20

Kimileri için sabah çoktaan oldu.
Bazıları gündoğumunun aymazlığında.
Çoğusu düşer yola..
önce sabahçı kahvesi..
oradan amele pazarına tan ağarmasında.
Tarla yanığı..yüzü nadaslı..
kazma sapında eller nasırlı.
Dudağında birinci cigarası..
Güneş vurgunu sekiz köşeli kasketinde
gün soluğu karanfil..
devrim şehitlerinden kalıt..
Kimileri için daha var gün ağarmasına.
Aydınlar bekliyor..
patronların uyanmasını...
Oysa...
o namussuzlar
ellerinden geleni yapıyorlar
uzatmak için karanlığı biraz daha...
Bu yüzden..
geceler buralarda uzun olacak..
hem de çoook uzun!

Samim Güner
15-16 Haziran 2004


Buradan Buy'run-21

Buy'run efendiler..
buy'run yiğitler..
can dostlar soframıza buy'run!
Yağımız..
balımız yoksa da..
ekmeğimiz bir kuru dilim..
çorbamıza katık...
Döşeğimiz..
yorganımız atlastan değilse de..
yumuşacık ot yatağımız..
çivitle ağartılmış..
sakız kokulu çarşaflarımız..
Dahası...
Sizi konuk edecek
gönül şenliği..
yürek zenginliği..
ve de içten şenliğimiz!..
Buy'run dostlar
buradan buy'run...
Ürettiklerimizi birlikte üleşip..
birlikte tüketelim.

Samim Güner
5.11.2004


Sorumlu...-22

Sorumlususun..
çağlar boyu aç kaldığının...
Usunla yarattığın tanrı
kaldırsın kaşını..
doyur karnını...
Kursağın dolunca..
doyunca miden..
şişince göbeğin..
şükret kutsadığın olasılığa...
çalıştır beyin kıvrımcıklarını
göreceksin cevizden iriliğini...
Sonra...
Tanrının sözde nimetlerini
satışa çıkaracaksın "cümle âleme".
Çünkü:
İlkel düşüncenle buldun..
soyut bir güce
ne denli gereksinim duyduğunu.
Ve
toplumsal etik yapıyı
yapılandırdın..
keyfince düzenleyerek!


Samim Güner
Bir Zafer Bayramı'nda ülkeme merhaba!
30 Ağustos 2004


Boş ver(me)-23

Bilgi ve bilim ile
aklamak yerine korkuyu..
atayarak özüne bir iye..
gördün kurtuluşu kullukta.
Korkuna olacağına efendi
oldun teslim ürküne..
Oysa..
paylaşmıştık
aynı dünyayı yaratısız
milyar yılcık dünden bugüne.
Bilime
bilgiye
düşünceye düşmandılar
dünya varolduğundan bu yana.
Oysa..
bilginin
ve
usunun ürettiklerine saldırıp
tükettiler aç gözlülükle.
Onlar..
kanmadılar bitirmeye...
Bizler..
yetiştiremedik üretmeyi..
doyamadık üretmeye!Samim Güner
1 Eylül 2004



Büyüt (Geç)-24

Ve tanrı gökyüzünden
geziniyor aylak aylak.
aramalı yerde bundan böyle..
Bir gün..
çok sevindi.
Baba olmuştu tanrı.
Tanrısı bir erkek çocuğu verdi(!).
Ona baba tanrı..
ölümsüzlüğü ve özgürlüğü sunmak..
armağan etmek istedi.
Başladı aramaya sunularını.
Aradı..
Aradı bulamadı ömür sürecinde.
Günlerden bir gün
sunamadan sunacaklarını
kesildi soluğu aniden sevdiğinin.
Üzüldü...
Pek çok hem de!
Ve tanrı ağladı ilk kez.
Çok ağladı güçsüzlüğüne
ve de umarsızlığına
hem de adaletsizliğine...
Yoksundu her şeyden
yoksuldu..
düşünemiyordu düşüneceğini..
veremiyordu kan..
katamıyordu canına can.
Bilgisizdi..
haberi olmayacak değin.
Ya da farkındaydı olanların..
biliyordu ayırımsızlığın ayırımını.
Kötüydü...
Kötü bir baba..
kötü bir tanrı.
Ortadan kaldıramayacak denli...
Koruyucu olamamıştı tanrı
özüne ve sevdiklerine!

Samim Güner
27 Nisan 2004


Fırtınalı Yılgılar-25

Yağmurlu..fırtınalı..
boranlı gecelerde
uğuldayan rüzgarın içerisinde
taş döşeli sokaklarda
tırısa kalkmış atların
nal sesleri duyuluyor.
Yılgıyla büyüyen gözlerle
Anadolu çocukları
yorganlarının altına sinip
korkuyla yaşamı dinliyorlar...
Her belde de
her mezra da
çığlıklar kopar karanlığı yırtarak.
Kapılar çarpılır..
kapılar kırılır dipçiklerle.
Tahta merdivenler konutlarda
gıcım gıcım gıcırdar da..
ağaç kurtları kaçışır telaş ile..
Sonra..çatırdayarak
böler sessizliği dört işlem.
Atılır silahlar..
genzini barut kokusu..
bağrışmalar dipsizliği deler.
Katran karanlığını kırmızı diliyle
yalayan yalımlar viranelerden yükselir.
Ertesi günü..
öğrenir korkuyla yerleşkeler...
Kesik..kanlı başlarla
çekip gitmiş eşkıya dörtnala!
Yöreye kalıt bedenler..

Samim Güner
24 Haziran 2004


Ağlamak İstemiyorum-26

Sığındıkça türkülerin yüreğine
yanık kaval sesine
istemiyorum ağlamak.
Çırpınma boş yere
son deliğinde görkemli zurnanın
"olmaz peşrev"
Ağlarsam..
ağlarsan eğer anne
göz yaşlarımı
göz yaşlarını sakın silme!
Bırak kurusun yerlerinde
bağlasın kireç göz pınarlarımız.Samim Güner
Aralık 2003-Ocak 2004
Paramparça..-28

Parçalara bölen anakaraları..
besliyor akarsular
sürekli okyanusları...
Dökülüyor yataklarından sevgi.
Çağlıyor yürekler coşkulu.
Çoğu kez..
lekelenir akıtılan kanlardan..
yaşanan üzüntülerden..
dolup taşar yüreğimiz..
yüreğiniz..
yürekleriniz.

Samim Güner
Aralık 2003-Ocak 2004


Duman Renkli Mermiler-27

Vızırdayan mermiler kurşuni.
Tiz çığlıklar atarak renkli
yankılanır sokaklarda.
Uzayarak dolanıyor yerküreyi
çini mürekkebi karanlığında.
Çelik raylar birer gümüş kuşak...
Anadolu baştan başa
Anadolu yukarıdan aşağıya.
Tren bir karayılan gibi
bölüyor kentleri ikiye...
Gecenin serin
ve derin koynundan
yavaş yavaş sürünerek
çıkmaya başlıyor yıldızlar
çatlamış gökyüzünden.
Köşe başında..
ay ışığı altında
dilenci kadın aylak oturuyor
dizleri üzerinde..
Atılıyor eteğine bozukluklar!
Parlayan ay
can çekişiyor tepemizde.
Sonra..
direnerek düşüyor bulutların içine.
Bıraktı oracıkta gecelik serüvenini..
madalyonu anımsatan ışıldak bir yıldıza!
On altı Haziran'da mehtap
kaçırdı erincini toprak ananın
hışırdayan kuru otlar altında.
Kentler
ve ateşböcekleri uzaklarda
sönüp sönüp yanıyor
yanıp yanıp sönüyor.


Samim Güner
23 Nisan 2004


Düz(en)geç-29

Dünyanın düzgüsü..
insanı sömürme düzeneği...
Halkı düzüngen sıkıdüzende.
Düzenci dayamış..
dayatmış düzendeş
kurulu düzeneğini.
Çünkü...
yenememiş insan korkularını
ve
doğaötesi bilinçaltını...
Üreten hükümdar
ve din adamlarının ürettiği
her birim korku
yarattı efendiyi...
Dayadı bedelini inancın!
Efendi sırtında kambur.
Korundu..
tanrıları yaratan bilgisizlik..
bilgilenmeme..
ve aydınlanmama...
Oldular düşman
bilgilenmeye
aydınlanmaya..
Kurtaracak oysa
aydınlanma
ve bilgilenme...
Anlaşılmalı
aymalı artık
öte dünyanın bu dünya olduğu...
Erk..
tutanların elinde
erkenin yarattığıydı
tanrı kavramı!
Gerçekte böylesi yoktu.


Samim Güner
1 Mayıs 2004


Bir Yudum Su-30

İlk atalarımın yaşamı
başladı denizlerde...
Üredi..
yaşadı kısa da olsa.
Bir damladan su
sudan dere
dereden çay
çaydan ırmak oldu çağlayan...
Kucaklaşmadan okyanusla
azgın öpüştüler suların çağıltısıyla.
Kopardı kızgın tanrılar
bir bardak suda fırtına.
Açtı bilge insan
bir kaşık suda yelken.
Gök
ve fırtına tanrısına
meydan okudular.
Gezdiler ölüm ile
kol kola isli havada özgür...
Bir solukluk yaşama
oynadılar Rus ruleti...
Kırk beşlik bir şişeye
şah-mat deyip
toprağa girdiler
iki meteliğe!

Samim Güner
17 Ağustos 2003


Üç bir dört-31

Onlar
kuyrukları yedi boğum
aşımımıza ortak
korkak
sinsi
yüzsüz
arsız
ve aşağılık yaratıklardır.
Onlar
karanlık
isli havaları severler...
Küçüldükçe yaşamlarının çapı
daraldıkça üç bir dördün çemberi
düşüyorlar canlarının kaygısına...
Ve onlar
görkem ile
özü özüne
yok ediyorlar!

Samim Güner
17 Ağustos 2003

Kırbaç-32

Dilim dilim sırtında
şaklar Kerbela 'nın zincir kırbacı.
Yarasına tuz basılır
çığlığında ağu
soluğunda açlık...
Denizatının yelesinde dört nala
azat edilmenin yüreğinde heyecanı...
Yakamozun parıltısı
altın kupaya
kentsoylunun şampanyası
yansıyor gün batımının kızıllığına.
Turuncudur
yediveren güllü granit kayalar
kıyılarında Ege'nin.

Samim Güner
Aralık 2003/Ocak 2004


Bağımsızlığa Doğru..-33

Bayrak açıp bağımsızlığa koşanlar
oldular gerillacı
milisçi
militan
ve de savaşçı...
Beslenerek imbat ile
rüzgarlı havalarda
uyuyarak içinde sisin
okudular ölüme her gün meydan...
El bombası
molotof kokteyli attılar...
İçlerini bir yurtsama
bir özlem dolduruyor...
özgürlüğe adım adım !Samim Güner
17 Ağustos 2003

Mavi Sağanak-34

Mavi mavi sağanağım
yüklüyüm bulut bulut...
Boncuk boncuk düşüyorum
gökyüzünden toprağa.
Yağmurum
susamış toprağa bereket veriyorum
ahmak ıslatan...
Düşünce yeryüzüne..
ölümü..kanı..vahşeti yıkayacağım..
erdemini aklayacağım yaşamın.
Cemreyle kavilleşmiştik
havaya..toprağa..suya derken..
nevruzlarda ot..tarlada saman
ve yaylada tezeğe karışık..
kır çiçeği kokuyorum.
Bereketim ekeneklerde
tandırda ekmek ekmek tütüyorum.
Kutsal ebabillere av olmadan
engerek üçgenine düşmeden
insan onuru arıyorum yurdumda!

Samim Güner
17 Ağustos 2003


Umudunuzum Ben!..-35

Köleleştirilmiş insanların yarattığı
başat tanrınız, umudunuzum B E N !
Eğer tanrıysam;
istemem köleliğini insanlarımın,
mutsuzluğunu,aldatılmalarını
ve sömürülmelerini...
Kurmadım tinsel toplum düzenini,bağışladığınız toprakları,verdiğiniz kurbanları,
adakları istemedim.
Neden olmadım;
benim için can verdiğiniz din savaşlarına,
'cihat' çağrılarına.
Başköşesine tapınaklarınızın oturttunuz,
beni,BEN istemeden siz koydunuz.
Dediniz:'Evren Senindir!'
Bir kez iyesi olmadım tanrılığımın,
beni yaratanlardan.
Bana;güçlüsün,efendisin,
hükümransın,hükümdarsın,
bütün erke sende dediniz;
erkimi kullanmaya fırsat vermeden
siz kullandınız.
Tüm iyiliklerin,kötülüklerin
yaratıcısısın diyerek;
adıma her kötülüğü yaparak
yürütmeyi ve tanrılığı
kendinize devir ettiniz.
Ne zaman kan çekse canınız,
kafalar kesip mızrakların ucunda..
kan akıtıp içtiniz,
bir uçtan bir uca gezdirdiniz
yediden yetmişe...
Derilerini yüzüp,
tuz bastınız yaralara.
Kutsal buyruklar çok acımasız...
Dindar eşeylerinizi
Çağlar boyu kandırdınız.Öfkelerinizi soğuttunuz,öylesine inandırdınız..
isteğiniz üzere;
tanrılığımı bilemedim,
kendimce yaşayamadım.
Samim Güner
12 Temmuz 2004

Erek:Bir cisim tarafından taşınıp iş
çıkarmaya yarayan güç
Erk:Bir işi yapabilme gücü,yetke,enerji,
kudret,iktidar.

 


Bebek..Başını Dik Tut!..-36

Üzerinden insanın
geçti on üç buçuk milyar yılcık...
"Gözbebeğini delen günışığı
bilincin yontarken elmasını
buldu karanlığın sanrısını*"..
Dünya hücresiydi insanın
hem de koskocama
yarına doğabilmek için.
Anasının aydınlık karnında
yatan bebek bekliyor sular içinde
kıvrılmış iki büklüm.
başı dizleri arasında minicik
yumuk elleri kenetli
bekliyor güvençli yuvasında..
Bedeni önce dikleşen
gün görünümünde...
Sonra..oluştu duyunç
tarih bilinçlendi
başını yükseltti...
Bebek! Dik tut başını,
haydi kıpırda!
kır karanlığın kapısını.
Biliyorsun!
arkasında aydınlık var.
Dikil!
Onunla ayaklarının üstüne
atalarına yaraşır özsevinle
dikleştir başını.
Gelecek çağlarda örneğin:
On üç buçuk milyar yıl sonra
bulduklarında bedenini gömütte
"İki büklüm görüpte
utanmasınlar senin hesabına*"...
Başını dik tut
dik tut başını kahraman bebek!*İlhan Selçuk'un 11 Ekim 1982 tarihinde yayınlanan Pitekantropus Erektus adlı köşe
yazısından şiirleştirilmiştir.Teşekkürler!

Samim Güner
1 Temmuz 2004


Çocuk Kara Gözlü Takma Bacaklı..-37

Çıktı yıllar yaşantınızdan
teslim oldu bir nevruz sıcağında barış.
Tanımıyor savaş bebeleri sınır
kurak coğrafya
insanı sıcak Mezopotamya!
Kara gözlü Dicle
Yanık yüzlü Fırat..
Gözlerinin akı küçülmüş bekliyor
barışı barıştan habersiz.
Gelirse beklentisi anımsayacak kolunu,bacağını,ayağını...
Soracak yiğidim
tek gözlü anasından
anası da birleşik devletlerden...
Sıcak coğrafyanın kara gözlü
yanık yüzlü çocukları
yetmiyor top koşturmaya
bir çift koltuk değneği...
Takmayla yürümek,oynamak
eksik bedenle dans etmek gönlünce,
sol el ile mektup yazmak...
Öğrenmeli ve başarmalısın yavrum!
Koşturacaksın kunduracıya savaşın barışında,
uydur bir çiftin tekini bir ayağına,
öbür tekini de yaşdaşına.
Satılmaz ki tek tek
tabanı kabaralı,bağcığı yara yürekte,
ökçesi nalçalı kundura.
Yaşıyorsunuzdur çok uluslu şirketlerce
yeter ki "vatanınız sağ olsun"du.
Adam olduğunda boylu boyunca,
sıkı sıkı saramadan sevdiğini çift kolla,
veremeden duvarda asılı saza can,
tek kolla yetemeden bir makineye,
gez göz arpacık diyemeden yaşanır mı,
bir anlamı olur mu soluklanmanın?
Kara gözlü,yanık yüzlü çocuğum
öğren beyazın bayrağını
ve özgürlüğü ölmeden..
Tek bacakla olmuyor basmak pedalına bisikletin
takmayla tat vermiyor hiç..
çığlıklarınızı duyuyorum balam!

Samim Güner
Mart-Nisan 2003 Körfez Savaşı anısına.


Yazı-Tura-38

Ay ucuz
ve adi bir madalyonun yazı7turası gibi..
asılıp kalmıştı
limon çiçeği kokulu
bahçemizin üstüne..
Kızıl hüznüyle
cançekişen tan
gün batımının turuncu çekişmesi
doğurdu utangaç
parlak kutup yıldızını gökyüzünde.
Gül pembesi sessizlik dudaklarımız,
göz bebeklerimiz anımsatıyor
yanan kömür parçacıklarını..
Bedenlerini sarmıştı
ölümün cinneti..
madalyonun öbür yüzü İslâm'ın tura/yazı'sı!


Samim Güner
Kasım 2003


Köpek Öldüren-39

Soluğu ekşimiş küflü şarap
adı:adi köpek öldüren!
ter,deodorant yoğun koltukaltlarımızda...
İyot karışık yaşama
Misler gibi..
Soğan
sarımsak
sumak
ve lahmacun artığı bedeni.
Bozuk teleme
ya da Bergama tulumu
ayak parmakları..
Nasırlı eller
kınalı ince uzun parmakları
morarmış tırnakları
kir
kan
irin dolgulu içleri.
Örtüyor çıplak göbeciğini
pörsük ve de sarkık memeleri...
Yedirtmiş kafayı yaşamın koşulları
acımasız ve ölümcül...
Açlık
yokluk
yoksulluk
baskı ve dayatma...
Sararmış bıyığı
uzun ve kirli sakalıyla
her gün 'rahmet' okur
diler 'başsağlığı'
kaybettiğinden tanrısına.

Samim Güner
31 Aralık 2003


Okşuyorum Gökyüzünü..-40

Okşarken hüzünlü gökyüzünü
sevinçlerimiz
hüzünlerimiz
ve umutlarımız....
ve de
sokak lambaları birer
parıltılı mücevherdi pahalı
ana tanrıçanın memelerinde...
Birer küpeydi ışıldayan
ay kulakmemelerinde..
Mor gecenin
İkinci yarısı dipsiz.
Kor ateşli
ateşböceğinin kanatlarında...
Kıvılcım en uzak
karanlığa gizlenmiş
bekliyor günün ağarmasını.


Samim Güner
21 Kasım 2003


Çeşme'de G ü z-41

Bir akşam üstü Çeşme'de
bir gecenin başlangıcında
üzerine Sakızadası'nın
düşüyor güneşin yorgun başı
ve uyuyakalıyor
günün son kızıllığında...
Böyle akşamlarda
çocuksu yüreklerimiz
minicik bir sandal gibi sallanır
çırpınır şarkı söyleyen
hırçın dalgaların köpüğünde.
Böyle gecelerde
birer utangaç yıldız
ararız özümüze..
ha kaydı..ha kayacak.
Böyle gecelerde
göz kırpar yıldızlar mahcup..
Böyle gecelerde
dilsiz kilitler asılır
yüreklerimizin kapısına...
Sonra da
kayboluverirler usulcana
karanlık koyu mavilikte
yorgun..argın...

Samim Güner
Eylül 2003 /Çeşme
Nermin ve Erdal Ekinci' ye