 Haziran ayı dünyamız ve geleceğimiz için çok özel günleri içeriyor bunlardan sırası ile söz edelim;
1) 5 Haziran Dünya Çevre Günü: Dünya çevre günü BM’de 1972 yılında İsveç Stockholm’de 133 ülkenin katılımı ile ve oybirliği ile kabul edilmiştir. Ülkemizde daha çok sivil toplum kuruluşları tarafından değerlendirildi. Ancak ben yeteri kadar önemsendiğini düşünmüyorum. Oysa dünyamızın geleceği için tüm okullarımızda ders konusu olmalı hatta din ve ahlak derslerinin yerine çevre bilincinin gelişmesinin sağlayacak derslere yer verilmesini öneriyorum.
2) 8 Haziran Dünya Okyanuslar Günü: 1992 yılında BM Rio’da yapılan ve “Yeryüzü Zirvesi” olarak adlandırılan buluşmanda “Eğer okyanusları kaybedersek dünyamızı kaybederiz” denmiştir.
3) 17 Haziran Dünya Çölleşme ve Kuraklıkla Mücadele Sözleşmesi (UNCCD): 17 Haziran 1994 yılında kabul edilmiştir. Bu yıl Türkiye’miz ev sahipliğinde yapılacaktır. Bu yazımın yayınlandığı gün başlıyor.
Bu konuda ülkemizin yine bu konuda en çok yeterliliği olan hidropolitik derneği başkanı Dursun Yıldız’ın şu önerilerini sizlerle paylaşıyorum. “Bugün iklimsel değişiklik ve çölleşme küresel bir sorundur. Dünya yüzeyinin üçte biri veya bir başka deyişle dört milyar hektarı aşan arazi çölleşme ve kuraklık tehdidi altındadır. Çölleşme ve kuraklıkla mücadele için iklim değişikliğine neden olan unsurların azaltılması erozyonun önlenmesi ve su kaynaklarının korunması bilinçli kullanılması önem taşır.”
Not: Ülkemiz çölleşmede en çok bedel ödeyen ülkelerden biridir.
Karaoğlan efsanesinin çöküşüne tanık olmak
Sene 1979, yer Manisa. O yıl beş ilde milletvekili yenileme ve üçte bir senato yenileme seçimleri var. Milletvekili yenileme seçimlerinin biri de Manisa’da, ancak diğer dört ilden hiç umut yok.
CHP’nin tek şansı Manisa, bu nedenle ön seçim için çok titiz olan Sayın Ecevit bu kez merkez yoklamasına karar verdi, aday olarak beni tercih etti ve tüm gücünü Manisa’ya yöneltti artık tüm bakanlarımız Manisa’da idi ve açıkça ifade edeyim ki her biri çok değerliydiler. Sayın Ali Topuz, Sayın Yüksel Çakmur, Sayın Alev Coşkun…
İşte bu bakanlarımızın biride aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanı olan Sayın Lütfü Doğan idi. Kendisi de Manisa’ya destek için geldiğinde kendisi ile Manisa’nın Yunt dağının büyük köylerinden Maldan köyüne gitmeye karar verdik. Köye gittiğimizde bütün köylüler yere kapanarak adeta coşku ile karşıladı.
Sayın Bakan bana oy istemek için beni kutsamak istediğini teklif etti, reddettim. Sadece seçimin ülke için öneminden söz etmesini rica ettim. Dönüş yolunda benim kutsama olayını kabul etmememi saygı ile karşıladığından söz etti, “Seçimlerden sonra köydeki oyların nasıl sonuçlandığını bana ilet” dedi. O köyde bir önceki seçimde sekiz oy alan partimizin oyu yediye düştü.
Sayın Bakan kısa bir süre önce hayatını kaybetti. Kendisini saygı ve rahmetle anıyorum. Hele bugün aynı görevi sürdüren diyanet başkanlarını gördükçe kendisine olan saygım daha da arttı.
Neticede Manisa dâhil beş milletvekili seçimlerini CHP kaybetti. Bunun üzerine Sayın Ecevit istifa etti ve son Sayın Süleyman Demirel başkanlığında MC hükümeti kuruldu. Böylece 1980 darbesinin önü açıldı.
Seçimin sonucuna ülkemizde yoklar etkili olmuştu. Yurt içindeki çevreler, liberaller, ABD beraber hareket ettiler ve tarihimizin en karanlık dönemi askeri ABD darbesi geldi. Yüzbinlerce insan, çoğunlukla gençler işkence gördü.
Sayın Ecevit ve yaygın adıyla Karaoğlan efsanesi sona erdi. Ben bu seçimlere tanık oldum, gerçi şimdi yeni Manisalı CHP’liler partinin hızla yükselişine ve AP’nin geçişini ve daha sonrada çöküşünü bilmeyebilirler. Ben tanık olduğum bu seçimleri yazarak tarihe not düştüm.
Dünyamızın iki kutbu ve farklılıklar
1) Kuzey kutup bölgesi (Arktika); Kıyıdaş beş ülke arasında gerilim hızla artıyor bu ülkeleri sayalım;
a) Rusya; en fazla kıyısı olan ve en çok egemenlik iddiası olan ülke,
b) Norveç ilaç balıkçılık ve enerji için,
c) ABD (Alaska nedeni ile),
d) Kanada,
e) Danimarka (Grönland dolayısı ile)
Kuzey Kutbu “Arktik Konseyi”nce yönetilir, Finlandiya, İzlanda ve İsveç’in katılımı ile 1996’da kuruldu. Ayrıca Çin, Güney Kore, Japonya, Singapur, Almanya, İngiltere, Fransa, Polonya gözlemci statüsünde. Türkiye nedense fazla ilgi göstermiyor oysa Rusya Türkiye’yi davet edebilirdi çünkü Sibirya özel bir önem kazanacaktır (bu ayrı bir yazı konusudur).
Bu arktik konseyde sorunlar çözülmez ise savaş çıkması olasılığı var.
 2) Güney kutup bölgesi (Antarktika) Burası dünyada hiç bir ülkeye ait olmayan kıtadır. Bu kıta “Antarktik Paktı” tarafından yönetilir. Bu kıtada sadece barışçıl ve bilimsel amaçlı çalışmalar yapılabilir.
Türkiye de bu kıtada görev alan bir kadro ile temsil edilmektedir. Bu ekibimizi bir televizyon kanalında izleme şansım oldu çok gurur verici idi. Bu kıtada zenginliklerinin tüm insanlığın ortak malı olması dünyamızın geleceği için bir şans olabilir mi?
Mesela Büyük Sahra; 10 milyon km2’lik alanı olan bu arazide sadece Sonar (güneş) enerjisi ve rüzgâr enerjisi ile dünyada hava kirliliğinin ve iklim değişikliğinin sebebi olan kömür santrallarının tamamının kapatılmasını sağlayabilir.
Son söz: Fazla değil önümüzdeki 5 yıl içinde başta Çin ve ABD olmak üzere tüm dünya ülkeleri dünyamızı kurtarmak için hareket etmek zorunda kalacak.
İstanbul seçimleri
Ülkemizde iki adayın televizyonda tartışması iki gün kala gündemi meşgul etmeye başladı. Tartışma günü ise sadece seçimlerin yapılacağı İstanbul değil tüm ülke de heyecanla izledi.
Fakat iki gündür tartışmanın sonuçları gündemi meşgul ediyor. Ben kimin kazanacağını biliyorum. Bence halkımızın %90’ı da biliyor. Ancak bugünü de sayarsak seçime daha beş gün var.
Ben bu tartışma sonucu daha çok İstanbul için adayların vaatleri üzerine yoğunlaşmak istiyorum.
Seçimlerden önce adayların vaatleri bir ölçüde doğaldır ancak abartmamak kaydı ile.
Bu seçimleri büyük ölçüde etkileyen koşulları ekonomik kriz, çığ gibi büyüyen işsizlik, hayat pahalılığı gibi nedenleri sayabiliriz.
31 Mart’taki seçim sonuçlarının koşulları aynen ve artarak devam ettiğini görüyoruz, o halde;
1) İstanbul’da işsizlik sorununu çözemezsiniz, kısa ve orta vadede mümkün değil.
2) İstanbul’un trafik sorununu kısa ve orta vadede asla çözemezseniz ülkemizin ekonomisinin durumu buna izin vermez.
3) İstanbul’un kentsel yenilenmesi sorununa çözüm getirmeniz sadece orta vadede değil uzun vadede bile söz konusu olamaz.
4) İstanbul’da sadece Suriyeliler değil Afganistan’dan ve Afrika ülkelerinden gelenler de ülkelerine geri gönderilmelidir.
5) Anadolu dünyanın en büyük zenginliklerine sahiptir, işsizliğin de, üretimin de çözümü Anadolu’dur.
6) Kazanacağını tahmin ettiğim sayın aday sakın bu eleştirilerimden dolayı beni kınama. Çünkü sen sadece İstanbul’da değil tüm ülkemizde umut oldun. Bu ülkede sana umut bağlayanları sakın hayal kırıklığına uğratma.
Biliyorum bu yazılarım ve uyarılarım nedeni ile bana kızanlar olabilir. Ben 60 yıldan beri siyasetle iç içe yaşıyorum. İnandığımı düşünmekten ve bunu yazmaktan asla taviz vermeyeceğim.
Son söz: 23 Haziranda kazanacağını tahmin ettiğim aday, sana sonsuz başarılar.
ÇOK ÖNEMLİ NOT: Sayın Osman Akbaşak son yıllardaki yazılarımı topladı. İlgilenen dostlarım şuradan ulaşabilirler:
http://www.osmanakbasak.com/Konuklarim/Orhan_Ayber/Orhan_Ayber_Yazilar.html |