Afrin Harekâtı
Değerli okuyucularım; bu yazımı aslında hafta sonu yazmam gerekirdi ancak gerek ülkemiz için gerekse Ortadoğu coğrafyası için çok önemli olan ve hatta küresel güçlerin (Rusya, ABD ve AB) çıkar çatışmalarında belirli sonuçları olabilecek Türkiye’nin Afrin harekâtındaki gelişmeleri takip etmek için yazımı 21 Ocak gününe ertelemek zorunda kaldım.
Ben bu müdahaledeki ülkemin haklılığına inanıyorum ancak beni ilgilendiren Afrin’in esas sahibi Suriye yönetiminin tepkisi. Medyaya yansıyan son haberler Suriye yönetiminin bu harekâta karşı olduğu yönünde.
Ben gencecik askerlerimizin (O şanlı Çanakkale destanındaki gibi, kimisi evli, kimisi nişanlı ama hepsi analarının kuzuları yiğit gençlerimiz) dondurucu soğuklarda vatanın selameti için savaşırlarken sıcacık odalarda çeşitli yayın kuruluşlarının yayınlarını izlemeyi içime sindiremedim. Bu nedenledir ki Afrin harekâtı konusunu burada noktalıyorum.
Küresel siyasetin çürümesi
Bir zamanlar dünyada diplomasi denilen bir erdem bir ahlak vardı, simdi bu diplomasi kültürü yerlerde sürünüyor.
ABD Başkanı Trump “Ben sadece ülkemin çıkarlarına bakarım, ticari çıkarlarım her şeyden önce gelir” diyor.
Ancak şimdilerde tüm ülkeler sadece kendi ülkelerin ticari çıkarlarını düşünüyorlar. Fransa, Almanya, İngiltere ve diğer ülkeler hepsi ticari çıkarları varsa karşısındaki ülkenin demokrasisini hiç önemsemezler.
Liberal ahlaksızlığın bu kadar çöküşüne dünya hiç tanık olmadı.
Önümüzdeki günlerde neler olacak
1- İran’ın ekonomisi; İran’ın petrolünün en önemli alıcıları Çin, Hindistan ve Japonya’dır. Bu ülkeler İran petrolünün %20 sinin karşılığı ile İran ekonomisini düzeltebilirler. Bizim için önemli olan İran ile sınır ilimiz Van’da yapılacak sınır ticaretimizin potansiyelini değerlendirmeliyiz.
2- Suriye’nin altı yıl süren savaştan sonra yeniden imarına Çin resmen talip oldu. Eğer ülkemiz Suriye ile ilişkilerini düzelte bilirse müteahhitlik hizmetlerinde çok büyük avantajları olabilir.
3- İngiltere; bugüne kadar ABD’nin en yakın müttefiki olarak bildiğimiz İngiltere, ABD’den çok farklı bir siyasi çizgi izliyor. ABD son ulusal strateji belgesinde Rusya’yı ve özellikle Çin’i suçlarken, İngiltere Çin ile yakın ilişkiler kuruyor. Özellikle Çin’in “Bir kuşak bir yol” projesine yatırım yapıyor. Aklıma şu geliyor, ABD başkanı Trump’dan bu yana gerek Kanada ile restleşmesi gerekse Avustralya ile sıkıntılı ilişkileri Anglo Sakson birlikteliği dağılıyor mu? Türkiye ile fazla ilgilenmesini nasıl değerlendirmeliyiz. Mesela Abdullah Gül cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili olabilir mi? zamanla göreceğiz.
4- Fransa; bu yazı yazılırken Birleşmiş Milletlere Türkiye’nin Afrin harekâtını taşıdı. Sonucu az çok biliyorum. Fransa 1789 ihtilali ile tüm dünyanın aydınlanmasının ülkesi iken son yıllarda çok kapasitesi düşük başkanlar yetiştirmiş. Mesela bir önceki cumhurbaşkanı eşinden boşanmak için Libya lideri Kaddafi’den borç almış. Senesi bile gelmeden Libya’yı bombalatmış, Libya’nın malını mülkünü yağmalatmış bir ülkedir. Şu anda Libya’dan Avrupa’ya giderken Akdeniz’de çocukları ile sularda boğulan insanların sorumluluğu vardır. İşte bu ülke 100 sene Sykes Pikot anlaşmasının bahanesi ile Suriye üzerinde hak iddia edecek.
5- Mısır; tekrar olursa özür dilerim Türkiye en kısa zamanda Mısır ile yakın ilişkiler kurmalıdır.
Türkiye mizah ülkesi oldu
Yaklaşık 20 yıl önceden, kurgusu bana ait olan fıkradan söz etmek istiyorum.
Bir gün Fransa’da uluslararası mizah birliği adlı bir dernek kurulur ve Aziz Nesin derneğin en ünlü mizah yazarı olarak onur kurulu başkanlığına seçilir. Derneğe bir heykeli dikilir ve eserleri sergilenir. O dönem Fransa cumhurbaşkanı derneği ziyarete gelir, çalışmaları takdirle karşılar. Dernek başkanı bundan sonra uluslararası toplantımızı Sayın Aziz Nesin’in ülkesi Türkiye’de yapacağız der.
Aradan bir süre geçer cumhurbaşkanı tekrar ziyarete gittiğinde bakar ki Aziz Nesin’in ne heykeli var ne de eserleri. Dernek başkanına ne olduğunu sorar, dernek başkanı şöyle açıklar;
“Biz kendisini yaratıcı bir mizah yazarı sanmıştık ama ülkesine gittiğimizde gördük ki adam ülkesinde olan biteni yazıyormuş.”
Bu olay 20 yıl öncesine ait, şimdi gelelim günümüzün mizah ustalarına. Mesela Sayın Yılmaz Özdil (ben kendisini rahmetli ağabeyimin Yeni Asır gazetesi genel müdürlüğü döneminden tanırım) gerek basında gerekse televizyonlarda olağanüstü yazılar yazıyor ve programlar yapıyor. Çünkü malzeme çok bol, hele bol keseden Prof. unvanı verilenler her ağızlarını açtığında bir mizah konusu oluyor. Tabii ki her gün bir değil onlarca yazı yazabilirsin. Peki, size şu soruyu soruyorum, “Siz İsveç’te veya Norveç’te yaşasaydınız yılda bir tek mizah yazısı yazabilir miydiniz?”
Son sözlerim iç politikada mizah tamam da, dış siyaset mizah da şaka da kaldırmaz.
İklim değişikliği
Son hafta içinde gerek ülkemizin gerekse de dünyamızda en çok haber iklim değişikliği oldu. Sadece manşetler
a) Türkiye barajları alarm veriyor, İzmir barajları dahil,
b) Su kıtlığı hızla gıda kıtlığını tetikliyor,
c) Fakıbaba; kırsal kalkınma her şeyden önemli diyor ve devam ediyor “cumhuriyetin ilk yıllarında ulu önder M. KEMAL ATATÜRK’ün milli ekonomisinin temeli ziraattır. (Benim Anadolu’yu yeniden keşfetmek projemi destekliyor gibi)
d) NASA’nın kar uzmanı Dr. Thomas Painter’in makalesindeki ülkemizi ilgilendiren çarpıcı sözler şöyle;
Önümüzdeki yüzyılda savaşların ana nedeni temiz suya erişim olacak.
İstanbul’daki ani hava değişikliğinin iklim değişikliği.
Türkiye’de bazı bölgelerde sel yaşanırken diğer yerler ise kuraklık çekecek.
Ve bu da daha fazla orman yangını demek.
e) Trump’dan geri adım; ülkesi bir yılda 350 milyar dolar iklimsel değişikliğinden zarar görünce Paris iklim sözleşmesine dönme kararı verdi.
f) Bu haber bir İzmir gazetesinden; DSİ 2. Bölge Müdürü Ali Fuat Eker, Manisa’da barajların doluluk oranlarında sıkıntı olduğu, çözüm önerisi için hep beraber duaya çıkalım dedi.
ÇOK ÖNEMLİ NOT: Sayın Osman Akbaşak son yıllardaki yazılarımı topladı. İlgilenen dostlarım şuradan ulaşabilirler:
http://www.osmanakbasak.com/Konuklarim/Orhan_Ayber/Orhan_Ayber_Yazilar.html |