Türkiye'nin jeopolitiğinin (coğrafyasının) dokunulmazlığı
Aslında bugün son yazımda sizlerle paylaştığım iklim değişikliği konusuna devam edecektim ancak pek çok okuyucumun "Uluslararası yorumlarınıza gereksinim duyuyorum" taleplerinden cesaret alarak öncelikle gelişmelerden önemsediğim konulara değineceğim. Daha sonra yine değerli arkadaşım yüksek İnş. Müh. Dursun Yıldız'ın COP23 toplantısındaki gözlemlerinden söz edeceğim.
Geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler genel kurulunda Kırım ile ilgili bizim basınımızın da pek ilgi duymadığı oylamayı paylaşmak istiyorum.
Oylamada temel konu Kırım Özerk Cumhuriyeti ve Ukrayna'nın Sivastopol kentinde insan haklarının ihlal edildiği kararı veya daha açıkçası "Kırım Rusya'nın mı, yoksa Ukrayna'nın mı?" oylaması diyebiliriz.
Oylama sonucunda 73 ülke Ukrayna'nın yanında yer alırken ki bu ülkeler arasında ABD, İngiltere, Polonya, Romanya, Moldova ile birlikte ne yazık ki Türkiye de var.
Gerçi daha önceleri gerek Sayın Cumhurbaşkanımız gerek Başbakan Binali Yıldırım Kırım'ın Ukrayna'nın malı olduğunu ifade etmişti. İşte o zaman (Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova) "Kırım Rusya'nın malıdır ve Kırım'ı Rusya'dan almayı düşünenlerin nükleer savaş dâhil her şeyi göze alması gerekir" demişti.
Ancak sadece ülkemize yönelik olarak "Türkiye'yi hariç tutuyoruz, bu sözleri onların iç siyasetine dönük bir tavır olarak düşünüyoruz, yani yok hükmündedir" demesi, bir ülkenin yetkililerinin sözlerinin böyle değerlendirilmesi, ciddiye alınmaması ne yazık ki çok acıdır.
Ben işte bunun için diyorum ki; "TÜRKİYE'NİN, COGRAFYASINDAN KAYNAKLANAN DOKUNULMAZLIGI VARDIR."
Bu arada Başbakanımızın İngiltere Başbakanı'nın daveti ile İngiltere'ye gitmesi de son zamanlarda ABD ile İngiltere'nin arasının açık olması ile ilgili olabilir. Şimdilik ayrıntıya girmiyorum.
Sözün özü Türkiye'nin coğrafyasının küresel mücadelede çok önemli bir yeri vardır, kimse kendinde mucize aramasın.
Türkiye bu durumda NATO'dan çıkabilir mi?
Ülkemiz insanları hiç bir zaman bugünkü kadar ABD ve NATO karşıtı olmamıştır ama çıkabilir mi, hiç sanmıyorum. Bugün ülkemizde uyuyan veya uyuyormuş gibi yapan Atlantikçi çıkar gurupları var.
Ben şu açıklamayı yapmak zorunluluğunu duyuyorum, siyasete ilgi duyduğum yaklaşık 50 yılı aşkın sürede ABD'nin, NATO'nun, Avrupa Birliğinin, Gümrük Birliği'nin karşısında olduğum gibi bu güçlerin Irak'tan, Libya'dan ve Afganistan'dan daha fazla ülkemize zararı olduğuna inanırım. Ülkemizde hızla artan hırsızlık, yaygın rüşvet ve ahlaksızlığın nedeninin batılı kurumlar olduğuna inanır ve ülkemizin kurtuluşunun derhal ve en kısa zamanda NATO'dan çıkmak ve de ABD'nin tüm kurumları ile ülkemizden kovulması gerektiğine inanırım.
Mısır siyasetimiz ve bir fırsat
Bir ibadet merkezine yapılan ve IŞİD tarafından yapıldığı kabul edilen çirkin saldırı ülkemizin yetkililerince en güçlü şekilde kınanmasını ve bir gün yas ilan edilmesini çok doğru buluyorum.
Şimdi önerim, Türk diplomasi bu fırsatı değerlendirmeli, çünkü Mısır bizim için Suriye'den de Irak'tan da daha önemli.
Daha 3 gün önce Mısır, Yunanistan ve Güney Kıbrıs yönetimi ile ortak Türkiye'yi Doğu Akdeniz'den dışlayan bir toplantı yaptı. Oysa Mısır halkı Müslümandır ve Müslüman bir ülke olan Türkiye yerine Ortodoks ülkeleri (Yunanistan ve Güney Kıbrıs) ile stratejik dostlukları kabullenmeyeceklerini sanıyorum. Bu fırsat değerlendirilmeli.
İklim değişikliği
Bugünkü yazımda hidropolitik derneği başkanı İnş. Yük. Müh. Dursun Yıldız'ın Almanya'nın Bonn kentindeki COP23 toplantısındaki gözlemlerini ve yorumlarını paylaşacağım.
Konferansın sloganı "Hep beraber, daha hızlı ve daha ileri" idi. Konferansta ileri doğru iki önemli adım atıldı. Kömürden çıkış ve hâlihazırda ortalama 1 dereceyi geçen küresel ısınmayı 1,5 derecede tutma hedefine kilitlendi.
Bu hedefi tutturmak için iklim mücadelesi ekseninin enerji kaynaklarına doğru kaydığı görülüyor. Bunun için öncelikle kömürden elektrik üretiminin AB ülkelerinde 2030'a kadar, bütün dünyada 2050'ye kadar tamamen terk edilmesi gerekiyor.
Fosil yakıt kullanılmasının alternatifinin %100 yenilenebilir enerjiye geçiş olduğu öngörülüyor. Kömürün yerine doğal gaz da temiz enerji kaynağı değildir (Benim özel notum; küresel hava kirliliğinin sınırları olmaz.)
Avrupa ülkelerinin kapattıkları kömür santrallarını Türkiye'ye satmaları doğru bir davranış değildir. 10-30 yıl arasında tamamen terkedilmesi gereken kömür santrallarının (ekonomik ömrü 40-50 yıl) mevcutlarının bile yenileme çalışmalarının askıya alınması gerekirken yeniden yapılması akla aykırıdır.
İlgili bakanımız Türkiye'nin cari açığını kömür santralları sayesinde kapatacağını söylüyor. Kömür santralları şu anda hava kirliliği tüm kentlerimizi ciddi şekilde etkiliyor. Yani halkımızın sağlığını pazarlıyorlar.
Yarattıkları cari açık için Sayın Dursun Yıldız, yorumlarında "Doğal gaz, petrol ve petrodolarlar dünya için çok riskler taşır" diyor.
Bernard Russel'a atfen söylenen bir söz vardır "Kan kokusu almış köpek balıklarından daha tehlikeli olan petrol kokusu alan ABD emperyalizmidir."
Sözün özü tek çıkış yol YENİLENEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARINA YÖNELMEKTİR ve ülkemiz bu konuda en elverişli coğrafyaya sahiptir.
|