Küresel iklim terörü
Bu günkü yazıma güncel bir olayla başlamak isterim. İstanbul'a yağan yağmur ve sel baskını felaketinin boyutu henüz netleşmedi. Gerçi bazı yorumcular bu felaketin sorumluluğunu İstanbul'un alt yapısı ve betonlaşma olarak değerlendiriyorlar. Kısmen doğru olabilir, peki Silivri'deki felaketi nasıl değerlendireceğiz, orada yeşil alanlar daha çok. Anadolu'nun bazı bölgelerine ceviz büyüklüğündeki dolu yağması, ürünlerimize verilen zararlar derken sonuç olarak dünyamız küresel iklim değişikliğinin bedelini ödüyor.
Geçtiğimiz günlerde sürekli yazılarını takip ettiğim Engin Yıldızoğlu G20 toplantısından sonra çektirdikleri fotoğrafı Titanik kaptanının ve tüm çalışanlarının çektirdiği fotoğrafa benzetmişti. Büyük felakete yol almadan önce zaten G20 de artık işlevini yitirmişti.
Ben de küresel iklim krizini Titanik'in batması kesinleştikten sonra yolcuların davranışlarına benzetiyorum. Mesela lüks salonda asla harcayamayacakları paraları kazanmak için kumar oynayanlar gerek dünyamızda gerekte ülkemizdeki kapitalist liberal gözü dönmüş rantiyeciler benzemiyorlar mı?
Herkes can derdinde iken görev bilinci ile kemanlarını çalmaya devam eden meslek odalarımız ve gönüllülerimiz. Aldığı rüşveti rüşvetçinin yüzüne çarpıp intihar eden ikinci kaptan tipleri. Yine görevi gereği herkesi dua etmeye çağıran geminin papazını kimsenin dinlememesi. İkinci sınıf yolcularına yapılan muamele. Bütün bugün hâlâ dünyamızın bir gerçeği değil mi?
İklim değişikliğini Titanik'in son seferine benzetmeye çalıştım. Titanik'in yakınından geçen gemilerin yardım edilmesi için havaya attığı havai fişekleri eğlence sandığından yollarına devam edip gittikleri de bir gerçektir.
Diplomasi süreci
Bugünkü küresel sürece bir isim verilmesi gerekirse diplomasi süreci diyebiliriz, şu da bir gerçek ki diplomasi sadece ilgili ülkelerin diplomatlarının yetenekleri ile sınırlı değildir. O ülkenin güçlü bir ordusu olması ve bu ordusunu destekleyen milli teknolojisi olması ve hepsinden önemlisi jeopolitiği (coğrafyası) olması gerekir.
Ülkemizi bu açıdan değerlendirirsek hain saldırılara rağmen ordumuz bölge ülkelerine göre çok güçlüdür. Her yıl sürekli artan ve gelişen milli teknolojisi ve de hiçbir ülkenin göz ardı edemeyeceği jeopolitiği var. Şu anda gündemimizdeki Almanya ile ilişkilerimize göz atalım.
Almanya yüksek tekno-lojisini sanayi üretimine yoğunlaştırmış bir sanayi devidir fakat tam ba-ğımsız bir ülke değildir ve halen ikinci dünya savaşından sonra kendi-sini yenen ABD'nin dayattığı anayasa ile yönetilmektedir. Bugünlerde ABD ile ciddi sorunlar yaşıyor. Avrupa ise hızla çöküyor Almanya'nın çıkış yolu Avrasya'dadır.
Ve bu koşullar altında Almanya'nın Avrasya'nın Şanghay işbirliğinin kapısında bekleyen Türkiye'yi yok sayması söz konusu olamaz. Önümüzdeki günlerde Merkel devreye girer ilişkiler düzelme sürecine girebilir. Türkiye'nin karşılıklılık ilkesi yaklaşımını onaylıyorum. Aslında ben Alman adaletine hiçbir zaman güvenmedim. Alman gizli servisi BND'nin ülkemizdeki gayrimeşru operasyonlarını, vakıflarını, casusluk faaliyetlerini biliyoruz. Şimdilik bu kadarla yetinelim. |