Bu yazımı 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitler gününde yazıyorum. Manisa Saruhanlı'dan Çanakkale'ye giden ve 22 yaşında şehit düşen dedem Halil Emiroğlu'nun; zaferin büyük komutanı MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'ün ve tüm şehitlerimizin anısı önünde saygı ile eğiliyorum...
Bu yazımda yine jeopolitik savaş ve sonrasında neler olabileceği ile ilgili öngörülerimi yazacağım... Tabii ki geleceği yazarken risk alacağımı biliyorum... Jeopolitik yani coğrafyamız üzerindeki savaş büyük güçler tarafından kurgulanır... Küresel güçlerin paylaşım savaşlarında küçük ülke yöneticileri ve muhalefetler sadece savaşın ayrıntılarıdır. Türkiye'nin 60 yıldır bağlandığı batı bloğundan kopması Doğuya yönelmesi dünyada yeni bir çağa girişi tetikleyebilir. Fakat bu süreç son derece sancılı olur ve belki de gerçekleşemez... Gelecek kuşaklarımız bu süreçten yararlanamazsak bizleri sorgulayacaktır. Önümüzdeki (yapılırsa eğer) oylamada İzmir'de yüzde 70 dolayında hayır oyu çıkar. Ancak aynı seçmene şu soruyu sorsak ülkemiz batı bloğunda mı yer almalı, doğu bloğunda mı?.. Sonuç tam tersi çıkar yani seçmenimiz batı da kalmayı seçer...
Özellikle kulakları küpeli gazeteciler yani bugünün yandaşları Çin'le ilişkilerimizde Sincan - Uygur özerk bölgesine Doğu Türkistan demesi ve Kırım'ın Ukrayna'ya iadesi gibi yaklaşımlar da Türkiye'nin doğuya yönelmemesinde etkili olabilirler... Türkiye'deki siyasetçilerin sözlerinin yok hükmünde olduğunun en belirgin örneğine Kırım konusunda tanık olduk. Geçtiğimiz günlerde ABD başkanı Trump Kırım'ın Ukrayna'ya iadesini talep etti; Rusya'dan çok ağır bir yanıt aldılar... Rus Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Zaharova Kırım'ı bizden alacak olanın bir dünya savaşını göze alması gerekiyor demişti. Oysa bizim başbakanımız da Ukrayna başbakanına aynı sözü söyleyerek Kırımın iadesini istemişti. Ve daha sonra İçişleri Bakanı da aynı görüşü tekrarladı... Fakat Rusya bu yaklaşımı ciddiye bile almadı. Daha çok Astana'daki görüşmelere yoğunlaştı. Türkiye'yi yönetenlere güvenen yok... Sonuç şu Türkiye'yi yönetenler bu jeopolitik savaşı lehimize çeviremiyorlar...
Şimdi yakın geleceğe bakalım
1- Türkiye Münbiç'te kısmen görülse bile Rakka'ya asla gitmeyecek, Suriye ve Rusya tarafından engellenecek.
2- Hollanda ile olan ilişkiler karşılıklı özür dileyerek düzelecek. Bizim medyamız "Hollanda özür diledi" diye günlerce yazacak, Hollanda medyası "Türkiye özür diledi" diyecek. Siyasette kazan kazan değil ama toplumda kazan kazan sağlamayı yaratacaklar...
3- Türkiye - Almanya ilişkileri düzelecek ama hiçbir zaman eskisi gibi olamayacak...
4- Türkiye İngiltere'nin kucağına itilecek ve İngiltere Ortadoğu'da daha etkin göreve gelecek...
5- İsrail de bölgede etkinliğini arttıracak...
6- Türkiye NATO'nun baskısı ile Rusya'dan yeni nesil S400 füzelerini alamayacak...
Peki, bu olayların ülkemiz insanlarına faydası olmadı mı? Tabii ki oldu. Bizde bir söz vardır, "Bir musibet, bin nasihatten evladır" derler. Şimdi Avrupa'nı gerçek yüzünü gördüler. Biz yıllar boyu Avrupa'nın hatta en başta Hollanda'nın emperyal yüzünü Kara Afrika'yı acımasızca nasıl sömürdüğünü anlatmaya çalıştık ve Avrupa'nın faşist yüzünü de şimdi her halde anlamışlardır.
Türkiye'nin en anlamlı sürecinde hiçbir işe yaramayacak olan Anayasa tartışmaları nedeniyle ülkemizin geleceği feda ediliyor.
Ben bir süre jeopolitik savaş yazılarımı sonlandıracağım, çünkü ülkem için iklim değişikliği gibi, kuraklık gibi başka tehditler de söz konusu. Biraz da bu konulara yoğunlaşacağım. |