18 Mart 2016
Guernıca'dan Çanakkale’ye dün, Samarra'dan Lazkiye’ye bugün...

Değerli okuyucularım; her şeyden önce, Ankara'daki hain saldırıda yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına büyük sabırlar, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Yüce Türk Ulusunun başı bir kez daha sağ olsun. Tüm bu karanlık içinde, gelişmelere kendimce ışık tutmaya devam edeceğim, zira mücadele bunu gerektirir...

Bugün Rusya'dan gelen bir haber, Orta Doğu'daki tüm dengeleri sarsacak gibi görünüyor: Putin, Dış İşleri Bakanı Sergey Lavrov ve Savunma Bakanı Sergey Şoygu ile görüştükten sonra, Suriye'deki hava güçlerinin bir bölümünü geri çekme kararı aldı. Bu âni kararın bölgemizi ve ülkemizi ne yönde etkileyeceğini yorumlamak için zamana ihtiyacımız var...

Ben, Rusya ve Türkiye ilişkilerini çok önemserim, iki habere dikkatinizi çekmek istiyorum: İlki, Rusya Parlamentosu'nun Ermeni Tasarısı'nı geri çekmesi, diğeri de Dış İşleri Bakan Sözcüsü Maria Zakharova'nın -ki aynı zamanda Rusya derin devletinin sözcüsü olduğunu tahmin ediyorum- ülkemize sunduğu teklif:

Moskova Ankara'ya,  Suriye sınırına uluslararası gözlemciler dâvet etmeyi önerdiğini bildirdi. "Bunu Ankara'ya iyi niyet göstergesi olarak sunuyoruz. Ankara'nın dedikleri doğruysa, bütün dünyanın inandığı yasa dışı sevkiyat iddiası ve ülkenize yapılan suçlamalar sona erdirilecektir."

Bu teklifin ciddiye alınması gerektiğine inanıyorum. Uluslararası gözlemcilere tüm demokratik ülkelerde rastlayabiliriz. Ayrıca, Ankara saldırısından hemen sonra Rusya'nın yayınladığı mesajı da dikkate aldığımızda, Rusya ile ilişkilerimizin düzeltilmesinde bir fırsat doğabilir diye düşünüyorum.

Türkiye'nin dış politikada diğer komşularıyla ilişkilerini düzeltme çabaları:

Hep söylediğim gibi, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler aslında hiç bozulmadı. Bilindiği gibi, o ünlü Davos Toplantısı'ndaki "Van Minit" şovu, tarzına da yakışır biçimde tam bir Amerikan tezgâhı idi. O güne kadar İran Cumhurbaşkanı, her sabah "İsrail, haritadan silinecek!" diyordu ve bu meydan okuma, Sünni dünyada İran'ın itibarını arttırıyordu.

İşte Davos toplantısı, böyle bir ortamda tezgâhlandı ve dönemin başbakanı Erdoğan'ın İsrail'e hakareti, kısa sürede amacına ulaştı: Orta Doğu'da hemen her köşe başında "One Minute" birahaneleri açıldı, sonrasında tezgah anlaşıldıysa da,  AKP'nin uzun yıllar iktidarda kalmasına hizmet eden, en bereketli araçlardan biri bu oldu.

Tüm bu savaş oyunları gündeminde, dikkatinizi çekeceğini düşündüğüm bir konuya daha değineceğim:
 
Geçmişte, silah şirketleri fuarlar düzenler ve alıcı ülkelere ürünlerini tanıtmaya çalışırlardı. Anlaşılan bu fuarlar yeterli olmamış ki, şimdilerde bu silahların canlı hedefler üzerinde denenmesine karar verildi. Örneğin Suriye, bu yeni nesil ileri teknoloji "ürünlerin" test edilmesi için oldukça müsait bir alandı: Her çeşit teröristin cirit attığı, rejimin güçsüzleştirildiği bu ülkeye bir-iki tanesinin dışında tüm emperyal güçler çöreklendi.
İpini koparan, İncirlik Üssü'ne konuşlandı. Üretici ülkeler, geliştirdikleri silahları Suriye üzerinde alabildiğine denerken, alıcı ülkeler de bu performansları İncirlik'ten kılları kıpırdamadan izliyordu. Ülkeme ve milletime âşık biri olarak ve de içim kan ağlayarak söylemeliyim ki; İncirlik Üssü'yle dünyanın katillerine yaptığımız yardım ve yataklık, tarih boyunca silinemeyecek kapkara bir leke olarak alnımıza yazılacaktır.

Haydi biraz gerilere gidelim ve hatırlayalım:

Nazi Almanya’sı ve faşist İtalya, yeni savaş uçaklarının gücünü test etmek isterler. Bunun üzerine, sosyalist rejimi yıkmak için isyan eden Franco'ya başvururlar. Franco, Alman ve İtalyan Hava Kuvvetleri'ne iç savaşın kritik kenti Guernica'yı hedef gösterir.

Savaş uçaklarına karşı hiçbir savunması olmayan bu kent acımasızca bombalanırken, sayısız sivil yaşamını kaybeder. Savaş sonunda Almanlar, bu katliamı teknik güçlerini denemek amacıyla yaptıklarını itiraf ederler ki bugün bu acı olay, Almanlar'ın tarihinde de vicdanlarında da silinmez utançtır.

İspanyollar'ın ünlü ressamı Picasso, tablosunu yapar Guernica'nın... Ve bu ünlü tablonun bir kopyası, Birleşmiş Milletler Binası'nın Güvenlik Konseyi Toplantı Salonu'nun duvarında asılıdır. Soruyorum: "O günden bugüne, ne değişti sizce?!"

Düzeltmenin Notu:

Bugün 18 Mart; Çanakkale Zaferimiz'i, başta Mustafa Kemâl ATATÜRKümüz olmak üzere, tüm gazilerimizi ve aziz şehitlerimizi  minnetle anıyorum. Hepimiz "insan olmadığımız" gerekçesiyle, askerlerimize atılmasında bir sakınca görülmeyen ve aslında savaş suçu sayılan zehirli çivileri acıyla hatırlarız. İşte Batı'nın bu icatları, teknolojiyle birlikte değişim gösterirken; değişmeyeni, iğrenç ikiyüzlülüğü... Dün Çanakkale, Guernica ve bugün Lazkiye, Samarra; aynı insanlık suçu, aynı insanlık utancı:

Yukarıda sözü edilen salonun başköşesinde, herkese açık sergilenmek üzere dev boyutlarda sunulan Guernica tablosu; bu asil(!) insanların gözü önünde, 2003 yılının şubat ayında büyük bir perdeyle örtülmüştür. Tozlanmasın diye mi?.. Yoksa ışıktan korumak için mi?.. Korkudan desem? Evet evet dünyanın belki de en bilinen eseri, görünmesin diye sansürlenmişti. Bu kutsal(!) çatı altında demokrasi ve özgürlük(!) nutukları uçuşmaktayken, dışarıda ne olmuştu ya da olacaktı da bir kopya resim bu koca koca(!) insanları korkutmuştu?..
.