11 Şubat 2016
Türk diplomasisi'nin çöküşü...

Orta Doğu’da iki küresel güç Rusya ve Amerika, bölgede kıyasıya mücadele ediyor. Öncelikle her ikisinin anlaşarak Suriye ve Irak’ı paylaştıkları safsatalarını bir kenara bırakalım. Her ikisi arasındaki mücadele, amansızca devam edecek -Rusya, 300 yıllık sıcak denizlere ulaşma hayalini gerçekleştirmiştir; Batılı güçlerse, bu durumu hiçbir zaman içlerine sindiremeyeceklerdir. Biraz tarihe göz atalım:

1945 yılında İkinci Dünya Savaşı sonrası Rusya’nın Türkiye’ye karşı sergilediği yanlış tutum, Türkiye’yi ABD’nin kucağına itti. Rockefeller’in Truman’a yazdığı mektupta belirttiği şu sözler, bu döneme damgasını vurdu: "Oltaya düşen balık, yem istemez." Batılı emperyalistlerin tuzağına düşmekse, ülkemize çok pahalıya mal oldu:

1. Ulusal kimliğimizi önemli ölçüde yitirdik,

2. Türkiye’yi yönetenlerin bugün bile bilmediği pek çok ikili anlaşmaya imza attık,

3. On binlerce gencimiz, aynı adresten gelen silahlarla birbirini öldürdü. 

4. Kurmamıza izin verdikleri montaj sanayi dışında, ulusal sanayimizi kaybettik,

5. Üretim ekonomisinden tüketim ekonomisine yönlendirildik,

6. Türkiye’yi bölmek için yıllardır uğraşıyorlardı, şimdilerde de milletimize bölücü anayasayı dayatıyorlar.

Peki biz bu kadar ağır bedel ödedik de; bizi gereksiz taleplerle Batılı emperyal güçlerin kucağına iten Sovyetler, yok yere yaptığı hatanın bedelini ödemedi mi? Ödediler, Türkiye'nin de en önde yer aldığı “Yeşil Kuşak Teorisi” ile dağılıp gittiler.

Putin'e, bu bilgiler ışığında akıllıca davranarak, Türkiye’yi ABD ve NATO’nun kucağına itmemesini öneririm. Aksi halde bu inatlaşma, Karadeniz’e NATO’nun sokulmasıyla sonuçlanır ki, Rusya için de bu "felaket" demektir. Bunun dışında bugün, ülkesinde PKK'nın yürüttüğü dernek faaliyetlerini de ivedilikle durdurmalıdır, yoksa yarın Kırım meselesiyle uğraşacak saçma sapan bir dernekle karşılaşmayı göze almalıdır.

"Muhtarlar" toplantısında "küresel" politikalar tasarlanadursun; gelin, çevre ülkelerin diplomatik girişimlerine bir göz atalım:

Mısır; hem ABD ile hem de Rusya ile sıcak ilişkiler kurdu. Ayrıca Çin ile büyük yatırımlar konusunda anlaştı. Suudi Arabistan ile  ilişkileri de çok iyi. Türkiye dışında tüm ülkelerle üst düzey diplomatik ilişkileri var. Üniformalı Sisi, bu coğrafyada diplomasinin en çok kazananı oldu.
 
İran; Rusya ve Çin ile ilişkilerini daima yüksek düzeyde devam ettirirken, ABD'nin yaptırım tartışmaları sürecinde hiç baş eğmedi. Şimdilerde de Avrupa ülkeleri ile çok iyi diplomatik ilişkiler kurdu. Esad konusundaki kararlı tutumu nedeniyle ise Türkiye ile ilişkilerinde risk alabilir.

Irak Merkezi Hükümeti; bölgesindeki mücadelede küresel ilişkileri çok iyi değerlendirdi. Bugün dünya, Irak'ın ulusal bütünlüğünden söz ederken, Türkiye ve Barzani kaybedenler arasındadır.
 
Suriye'de; Türkiye dışında hemen hemen tüm ülkeler, Esad'ın varlığında hemfikirler -Türkiye'yle birlikte, şimdilik yalnızca ABD, Fransa, Suudi Arabistan ve Katar direnç göstermekteler.
 
Yunanistan; Türkiye'nin bıraktığı boşluğu doldurmakta. Mısır ve diğer ülkelerle vardığı uzlaşmalar sonucu, münhasır ekonomik bölgemizi kaybettik. Hukuksuzca ele geçirdiği 16 adamıza iyice yerleşerek, Ege Denizi'ni Yunan Gölü'ne çevirmek üzere epey mesafe aldı.

Haftanın sözü: Millet meclisimizdeki parti başkanlarının her konuşmasına, milletin sorgulamaksızın yükselttiği alkışlar kulakları sağır ederken; uluslararası arenada, itibarımız büyük bir gümbürtüyle yerle bir olmaktadır -gözünü kulağını açıp seyirci kalmak istemeyenlere, saygı ve kaygıyla duyurulur.