05 Şubat 2016
Savaş, şakaya gelmez!

Rusya ve Türkiye arasındaki gerginlik gittikçe tırmanıyor. Bu süreçte konu ile ilgili yapılmış açıklamalardan sadece ikisini vermek istiyorum:

1. "Rusya ve Türkiye, bugün bir savaşın eşiğindedir." (Rus askeri uzman Alexander Golz - DW Rusya Servisi, 1 Şubat 2016).

2. "Erdoğan’ın hedefleri ılımlı değil, bu hedefler için yeterince çılgınsa -ki öyle görünüyor- yeni bir Osmanlı Devleti oluşturma takıntısı ile, yeni bir dünya savaşına yol açabilir." (Amerikalı politika uzmanı, gazeteci yazar William Engdahl).

Peki biz bu noktaya nasıl geldik?..
Şimdi bir yıl geriye gidelim, Putin ülkemize geldi ve şu teklifleri getirdi:

. Bulgaristan’ın karşı çıktıgı Güney Akım Projesi’nin adı, “Türk Akımı” olacaktı. Ülkemiz, Avrupa’ya gidecek gazın terminali haline gelecekti. Ayrıca Türkiye’nin kullanacağı gaz fiyatına, özel bir indirim uygulanacaktı.

. Avrupa’ya gidecek turistleri Türkiye’ye yönlendirecekti.

. Taze sebze ve meyve ve diğer gıda ihtiyaçlarını, ülkemizden tedarik edecekti.

. Türkiye, döviz darboğazına girerse; ülkemize Türk Parası ile petrol ve doğal gaz satacaktı.

. Rusya’da yapılacak olimpiyatların tüm müteahhit hizmetlerini Türkler’e verecekti.

Bugünkü durum nedir?..

. Rus şirketlerin rezervasyon iptalleriyle birlikte; turizmde uğradığımız zarar, tüm seçeneklere rağmen giderilemiyor. Son duyumlara göre, şimdiden 1300 adet otel satılığa çıkarılmış. 

. Rusya, Türk gıda maddelerinin ithalini yasakladı; üretici, perişan.

. Rusya’dan tedarik ettiğimiz gaz konusunda sıkıntı yaşamamız olasılığı karşısında, yeni arayışlar peşinde oradan oraya savrulmaktayız.

. Mevcut müteahhit hizmetleri sonlandırıldı, yeni teklifler de gelmeyecek.

Şu halde tekrar soruyorum: Rusya’yla yıllardır en yüksek düzeyde yürütülen mevcut ekonomik ve siyasi stratejik işbirliği, son bir yılda nasıl bu hale getirildi?! 

Soruyorum çünkü; bu durumun sorumlularının kimler olduğu, içine çekildiğimiz çıkmazın asıl sebepleri ve tüm açıklığıyla gerçekleri öğrenmek, milletimizin en doğal hakkıdır! 


 
Yeri gelmişken, Engdahl’ın “Osmanlıcılık” hastalığını da hatırlayarak düşünelim: Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu kentin adını taşıyan spor kulübünün adını "Osmanlıspor" yapmak, hangi hastalıklı ruhun davranışıdır?.. Arnavutluk’tan Sırbistan’a, Hırvatistan’dan Romanya’ya, Bulgaristan’ı, Yunanistan’ı ve tüm Arap ülkelerinin Osmanlı’dan ayrılarak bağımsızlıklarını ilan ettikleri bilinmiyor mu?!

Bugüne gelindiğinde, bu “oyun” sahası; Osmanlıspor’dan sonra, Amedspor’u da gördü. Bundan sonra, sözümona Lazspor, Çerkezspor, Boşnakspor ve akla gelen/gelmeyen diğer isimlerle karşılaşırsak şaşıracak mıyız?.. Bizler, ülkemizde her daim coşkuyla yaşanan futbol tutkusunu bütünlük, beraberlik amacına hizmet için kullanalım dedikçe; birileri, bu sporla da ülkemizin birliğine kastetmek, birlikteliğimizi bölmek istiyor gibi geliyor bana.

Anlaşılacağı üzere, oyunların bile oyun olmaktan çıkarıldığı günümüz dünyasında, savaşın hiç şakası olmuyor, olmayacak. Olası bir Türk-Rus savaşında, NATO’nun Türkiye’ye yardım edeceğini sananlar, kesinlikle yanılıyor. ABD de şimdiye kadar olduğu gibi, bundan sonra da bizim adımıza kesinlikle risk almayacaktır.

İnanmayanlar, Batı’nın “büyük dostları” Gürcistan ya da Ukrayna’nın düşdüğü duruma bakabilirler. Bu tecrübeler ışığında, ilgililere son bir ikaz: Ne Batı’ya, ne NATO’ya güvenerek bir maceraya atılın -hatta bu çılgınlığı, aklınızdan bile geçirmeyin.