Çoğunluğu Suriye'den gelen yaklaşık 2,5 milyon mültecinin ülkemize sosyal, alt yapı maliyeti ne olacak?
Su gereksimi: En az 5 adet, içme suyu barajı.
İsale hattı: Yaklaşık 350 km, kullanılan suyun kanalizasyonu, arıtılması ve boşaltılması.
Elektrik ihtiyacı: 4-5 adet, orta büyüklükte termik santral, enerji hatları ve yaklaşık 100 adet trafo binası.
Atıklar: Çöplerin toplanması, imha edilmesi hizmetleri için, yaklaşık maliyet en iyimser tabloyla 20-30 milyar Avro'dur.
Ayrıca her yıl 4-5 milyar Avro, kamunun işletme giderleri oluşacaktır ki; bu rakamlara, sağlık ve eğitim hizmetleriyle, beslenme ve giysi gereksinmeleri dâhil edilmemiştir. Topraklarımıza taşınacak olası hastalıkların, ülkemizde giderek yaygın görülmesinin bedeli ise, bu hesaba dâhil edilmemiştir.
O halde, aklımıza şu soru geliyor: "Biz bu bedeli neden ödüyoruz?.." Avrupa Birliği'ne girme vaadi mi, bazı seçkinlere AB'ye vizesiz gitme ayrıcalığı mı? Ben, bizim siyasetçilerin bu ihtimallere inandığını sanmıyorum. Merkel ne demişti? "Biz Türkiye'yi -en aptalın anlayacağı bir üslupla- AB'ye almayacağımızı söyledik."
Bir de eski Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin dünkü sözlerine bakalım: "AB içinde serbest dolaşımı düzenleyen Schengen Anlaşması ölmüştür." Sarkozy ayrıca; Hristiyan kimliğinin Avrupa Anayasası'nda yer almayışını, korkaklık olarak nitelendirdi.
Şu halde geriye, sadece vicdan kaldı. Gerçi işsizliğin doruğa çıktığı ülkemizde; mültecilerin işe yerleştirilmeleri sonucu, bizim işçilerimiz işsiz kalacaklar, çoluk çocukları aç kalacak ama "Olsun; ötekiler misafir, onlara duyduğumuz vicdan öncelikli olmalı." diyorsanız eğer, buna sözüm yok.
Ben sadece, vicdanımızın cüzdanımıza ne oranda yansıyacağının basit bir hesabını yaptım... |