06 Kasım 2015
Türkiye’de yeni dönem

1 Kasım’da yapılan seçimler sonucu halkımızın iradesi belirlendi. Ben seçim öncesini yargılamak istemiyorum. Bu ülkenin aydınları, yazarları için artık tek bir gündem olmalı o da Cumhuriyetimizin doğru rotasını belirlemek ve toplumu aydınlatmak olmalıdır. Çünkü ülkemiz de, dünyamız da çok riskli bir süreçten geçiyor. Kaldı ki yaklaşık 10 ay kadar devam eden seçimler sürecinde; neleri kaybettik, dünyada neler oldu. Bundan böyle kayıplarımızı nasıl telafi edebiliriz? Bunları bu sütunda inceleyeceğiz.

Bu arada dünyada neler oluyor?
Güney Çin denizi, dünyanın en kritik bölgesi oldu. Geçen günlerde Amerikan savaş gemisi, Çin’in kendi ekonomik bölgesi olduğunu ilan ettiği bu bölgede rota çizdi. İki ülke arasında gerilim yükseldi. Sonra da iki ülke Savunma Bakanları bir araya geldi ve istenmeyen bir çatışmaya meydan vermeme adına bir anlaşma yaptılar. Peki, bu arada bölgede aynı günlerde ne oluyordu. Çin, Güney Kore ve Japonya üçlü bir ekonomik uzlaşma sağladılar ve karşılıklı gümrük anlaşması imzaladılar. Çin ve ABD, bölgede stratejik bir mücadele içinde iken, ABD’nin himayesindeki iki ülkenin Güney Kore ve Japonya’nın Çin ile uzlaşmasını nasıl yorumlayacağız?

Orta Doğu’ya gelirsek, ne diyorduk, ABD’nin en birincil görevi İsrail’in güvenliği idi ve bölgede en güçlü rakibi ise Rusya idi. Peki, ne oldu? İsrail Rusya ile stratejik bir anlaşma yaptı ve ayrıca Avrasya ekonomik bölgesi ile bir dizi anlaşmaya imza attı. Bu açıdan sadece bir iki gelişmeye bakarsak, Türkiye, Avrasya ve Rusya’ya hatta Çin’e yaklaşım gösterince bize sopa gösteren Amerika, bu kadim dostları Rusya ve Çin ile ekonomik uzlaşmalara girince neden suskun ve Mısır şimdiye dek ABD parası ile varlığını sürdürürken, şimdi Rusya ile yaptığı silah ve ekonomik uzlaşmaya karşı neden sessiz?

Bu gelişmelerden şu sonucu çıkarabiliriz: Ekonomik kaygılar, stratejik çatışmaların önüne geçti. Biz bu konuda yeni bir siyaset anlayışını geliştirmeliyiz hem de en kısa zamanda.

Batı’nın Türkiye’ye saldırıları
Bu arada Edelman’ın Türkiye’yi tehditlerini hiç ciddiye almıyorum. Zaten Edelman biraz uçuk, biraz da kaçık bir adamdır.

Fakat ABD Dışişleri eski baş danışmanlarından James Carden, The Nation gazetesine yazdığı, “Seçimlerden sonra ABD ve NATO, Türkiye’ye nasıl tepki vermeli” başlığını taşıyan makalede, Türkiye’nin PKK ve PYD ile savaşını bahane ederek hükümetine Türkiye’ye savaş malzemesi satmamasını, gerekirse NATO zirvesine çağrılmamasını ve hatta NATO’dan Türkiye’nin çıkarılmasını önerdi.(Benim kişisel fikrime göre; Türkiye NATO’DAN çıkarsa tam bağımsız ve saygın bir ülke olarak dünya siyasetindeki yerini alır.)

Ve yine tüm ABD’nin özellikle Yahudi lobisinin basınında yer alan ve Türkiye’yi hedef alan haberler ne anlama geliyor, bunların izini arayalım. Bu arayış bizi Orta Asya’ya götürdü. Geçtiğimiz günlerde ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Orta Asya ülkelerini tek tek ziyaret ediyor. C5+1 Semerkant Toplantısı kapsamında yaptığı görüşmelerde, özellikle Rusya’nın Ukrayna ve Kırım’ın ilhakı nedeni ile bize de olur mu diyen ülkeleri, Rusya karşıtı bir oluşuma ikna etmeye çalışmak. Böylece Suriye’de ve Ukrayna’da kaybettiği mevzilere karşılık Rusya’nın yumuşak karnına darbe indirmek amacını taşıyor. Ve bir süre sonra hedef Hazar Bölgesi olacak. İşte ABD Türkiye’ye sopa gösterirken, bu bölgede ülkemizi kullanmak isteyecektir. Çok dikkatli olmalıyız.

Bu arada Dışişleri Bakanımızın, Kuzey Irak’a yaptığı ziyareti onaylamıyorum. Türkiye’nin Cumhuriyet tarihimiz boyunca izlediği siyaset, Irak’ın toprak bütünlüğüdür. K. Irak, Kürt Bölgesi’ni bağımsız devlet olarak gören Batılılar, aynı zamanda ülkemizi de bölmek isteyenlerdir.
En kısa zamanda Irak devleti ile ilişkilerimizi toprak bütünlüğü özünde geliştirmeliyiz.

G20 TOPLANTISI
G20 toplantısının ülkemiz ev sahipliğinde yapılması Türkiye için çok önemli bir şans. Tabi ki ülkemiz bu şansını değerlendirebilirse. Dünyada jeopolitik, jeoekonomik mücadelenin zirveye çıktığı bir zamanda yapılıyor. 

Ajansların yorumlarına bakarsak gündemin yine birinci sırasında iklim değişikliği var. Bu ay sonunda Paris'te yapılacak ve bağlayıcı kararların alınacağı iklim zirvesinin, dünyamızın kurtuluşu için son bir şans olarak niteleyen bilim ve siyaset adamları da çoğunlukta. 

Not: Bu uyarılara, benim yazılarımda bolca rastlarsınız. Gözlem bu konuda uyarı görevini sürekli yerine getirmiştir. 

Şimdilik tek bir örnekle yetinelim. Geçtiğimiz günlerde dünyanın sayılı zenginlerinden Bilgates bir açıklama yaptı. "Kapitalizm bizi iklim değişikliğinden kurtaramayacak. Özel şirketlerin enerji alternatifleri yaratma konusunda yetersiz ve bencil davrandığını söyledi. 

Tabi ki Bill Gates ideolojik bir sosyalizmden söz etmiyor. Ancak kapitalizmin aç gözlülüğünü işaret ediyor. Ve önümüzde yıl servetinden 2 milyar doları yenilenebilir enerji kaynaklarına ayıracağını ifade etti. 

G20'nin gündeminin ikinci konusu ise Suriye krizi olacak. Bizim ülkemizi de yakından ilgilendirecek olan bu konuda, ülkemizin Sünni İslam dayatmasından derhal uzaklaşarak çözümün yanında yer almalı Esad’lı veya Esad’sız olur. 

G20'nin son önemli gündemi ise Çin denizindeki gerilim olması ve çözüm önerileri olacaktır.