28 Ekim 2015
Cumhuriyet

Tüm okuyucularımın Cumhuriyet Bayramı’nı içtenlikle kutluyorum. Ancak son zamanlarda yaygınlaşan bir düşünce: “Kimseyi ayrıştırmayın, kimseyi ötekileştirmeyin” gibi… Ben konu Cumhuriyet olunca farklı düşünüyorum. Bu ülkede yaşayan, nefes alan kim olursa olsun Cumhuriyetimize sadakati yoksa inancı yoksa, beyni cumhuriyetin faziletlerini algılamaya yetmiyorsa veya 3 paralık çıkarları uğruna cumhuriyetimize saldırmaya cüret edebiliyorsa benim için onlar ‘öteki’dir ve onlara asla saygı duymam. Varlıkları da benim için hiçbir şey ifade etmez.

Cumhuriyetin, devrimlerin en önemlisi; aklın dogmaların önüne geçmesi, bilimin önünün açılması, eğitim anlayışının değişmesi, din eğitimi yapan mahalle okullarının yerine modern eğitim yapan okulların açılması idi. Bunun ne anlama geldiğini anlamak için önce bugünün İslam dünyasına bakalım sonra da tarihte biraz gerilere gidelim. Bugün son 10 yılda dünyada başta Ortadoğu ve Afrika olmak üzere 8 milyon Müslüman öldürüldü. Müslüman, Müslümanı öldürdü. Müslümanlık adına Müslüman, Müslümanın mabedini yaktı, evini yaktı.

Peki neden? Çünkü bilimden uzaklaşan İslam dünyası çaresiz kalmıştı. Devasa zenginliği olan petrolüne göz koyan emperyalistler bu savaşları tetiklediler. O zaman biraz gerilere gidelim. 11ve 12.ci yüzyıllarda İslam dünyası bilimin beşiği idi. Bildiğimiz tüm bilimlerin temeli, İslam âlimleri tarafından belirlendi. Geometri, matematik, coğrafya, tıp, astronomi, cerrahlık, eczacılık, fizik… Her türlü bilime öncülük yapanlar İslam düşünürleri idi. 

Aynı yüzyıllarda Avrupa Hristiyanlığı ise zifiri karanlığı yaşıyordu. Kilise bilimle mücadele ediyor, yasaklıyor, engizisyon mahkemelerinde işkencelere tabi tutuyor, kiliseye kafa tutanları Bruno gibi Roma meydanlarında yakıyordu. 

Sonra ne oldu? Hristiyan dünyasında kilisenin gücü ve direnişi adım adım gerilemeye başladı. İslam’ın bilimsel devrimi Hristiyan dünyasını derinden etkilemişti. İslam dünyasından elde ettiği bilimsel gelişmeyi değerlendirdiler. Bilim hızla gelişti. Önce sanayi devrimi arkasından teknolojik devrim. Hristiyan dünyası hızla gelişirken İslam dünyasında ise bilim dışlanıyor, bağnazlık hızla yaygınlaşıyordu. 

Neden böyle oldu? Kimine göre İslam dünyası İbn-i Rüşt’ü değil, İmam Gazali’yi yeğlemişti. Kimine göre Moğol saldırılarıyla İslam kentlerinin yağmalanması idi bu gerilemenin nedeni.

Bu tartışma benim bilgi sınırlarımı aşar. Bu tartışmaları İslam bilimcilerine bırakalım. 

İşte böyle bir dönemde İslam dünyasında yeni bir ışık doğdu. Türkiye Cumhuriyeti ve Kemal Atatürk. Bu ışık bütün İslam dünyasını aydınlatabilirdi. Akıl ve bilim bağnazlığın önüne geçecekti. Şimdi yazımın başına dönüyorum bu ışığa engel olanlar, olmaya çalışanlar bugün İslam dünyasında milyonlarca insanın ölümünden birinci derecede sorumludur.  

1 Kasım 1922 Saltanatın kaldırılması
Kurtuluş Savaşı’ından sonra Batılılar barış görüşmelerine hem Kurtuluş Savaşımızı engellemek isteyen, bunun için her çareye başvuran İstanbul Hükümeti’ni hem de savaşın galibi Ankara Hükümeti’ni davet etmişti. 

Bunun üzerine 1 Kasım 1922’de Ankara Hükümeti saltanatı kaldırdı. İstanbul Hükümeti artık yok hükmünde idi. Saltanatın kaldırılması epey sancılı oldu. Ancak paralel bir devlete izin verilemezdi ve öyle de oldu.

Peki Batılılar neden İstanbul Hükümeti’ni de davet etmişlerdi? Çünkü saltanatta tek kişi hüküm veriyordu, onu kandırmak kolaydı. Ancak halk hükümeti Ankara’yı kandırmak ise güçtü.bu yüzden saltanatlar çok tehlikelidir. Emperyal güçler tek kişiyi kontrol ederse, o kişinin yanlışı tüm ülkeyi felakete sürükleyebilir. Bu nedenle saltanatı ilga edenleri kutluyorum. 

1 Kasım 2015 seçimler
Sahi bir de seçimler var ya 1 Kasım’da, meclise girmesi beklenen 4 partinin genel başkanları bizleri hayal dünyasında gezintiye götürüyorlar. Önümüzdeki gerçek sorunlara pek girmiyorlar. Neyse ki, 2 Kasım’da uyanacağız ve dünyanın gerçekleri ile karşılaşacağız. Bu arada dünyada neler oluyor, onları önümüzdeki haftaya bırakıyoruz.