28 Ağustos 2015
Zafer Bayramı

Türkiye 1 Kasım’da seçime gidiyor. Ben bugünlerde gerek küresel düzeydeki gelişmeler gerekse ülkemizin içinde bulunduğu koşullarda bir erken seçimin yapılmasını anlamakta güçlük çekiyorum.

Doğu ve Güneydoğu’da askerlerimiz ve güvenlik güçlerimiz ulusal bütünlüğümüzü, ulusal onurumuzu kurtarmak için canı pahasına mücadele ederken emperyalizm tüm gücü ile ülkemize yüklenirken daha iki ay önce seçilen milletvekillerinden yeteri kadar yiğit insan parti başkanlarına başkaldırarak bir hükümet kurma girişiminde bulunamazlar mıydı? Yapacakları sadece siyasi geleceklerini feda etmekti.
Şimdi sözde bir seçim hükümeti kuruluyor. Seçilen bakanlar hükümet üyesiymiş gibi yapacaklar. Bakanlık yapmayacaklar, yapamayacaklar. Bakanmış gibi hava atacaklar.

Diğer ülkeler ise bu hükümeti yine ciddiye almayacaklar. Ayrıca 1 Kasım, ülkemizde bir seçimin yapılamayacağı koşullarını da içinde barındırıyor. Ben ayrıca seçim sonucunun değişeceğini sanmıyorum. Peki, o zaman ne olacak?
Ben iç siyasete pek akıl erdiremiyorum. (Her zaman iddia ediyorum: Türkiye’de siyaset yıllardır yapılmıyor. Yapılan ise particilik. Bu nedenledir ki ülkemizde yıllardan beri siyaset adamı yetişmiyor. Particiler gerçek siyaset adamını içlerine sindirmezler. Zaten siyaset yapma yeteneği olanlar da temelinde yalakalık, fırıldaklık olan particiliğe ilgi göstermezler.)

Peki, yine dış politikaya dönelim diyeceğim ama şu anda seçime kilitlenmiş olan ülkemizde dış politika ilgi alanı oluşturabilir mi? Pek sanmıyorum.

Mesela; son olarak Hopa’nın bilinen tarihsel dönemin en fazla yağışını aldığı ve pek çok yurttaşın yaşamını yitirdiği olayın, küresel iklim değişikliğinin öncü bir göstergesi olduğu, bundan sonra daha sert yağmurlar, seller, heyelanların olacağı konusu bir haber değeri taşıyor mu?

Mesela; iklim değişiklikleri sonucu ülkemizde ürün envanterimizde yüzde 30’a yakın kayıp olması, tüm dünya gerekli önlemleri alırken, ülkemizin duyarsızlığı bir haber değeri taşır mı?

Mesela; küresel güçlerin mücadelesinin yarattığı fırsatlar heba olurken, Mısır Devlet Başkanı Sisi, Moskova’da Putin’le masa başında çok önemli anlaşmalara imza atarken, Batı Avrupalı ülkeler İran’ın sanayi ihtiyaçlarını paylaşıp, bir dizi anlaşmaya imza atarken, İsrail ve Hindistan çok önemli askeri anlaşmalara imza atarken, Merkel Brezilya’da, Çin Lideri ABD’ye giderken, Türkiye’nin hükümetsiz kalmasının sonucunda telafisi olmayan kayıplar yaşamasının haber değeri var mıdır?

Mesela büyük güçlerin Kuzey Kutbunda mevcut doğalgaz ve petrol yatakları için kıyasıya mücadele etmesinin Türkiye’yi nasıl etkileyeceği yorumları ülkemizin bugün ki koşullarında haber değeri olur mu?

Ülke içindeki sorunlarda ilgilenmek istemiyorum. İçimi acıtıyor. Dış politikayla ilgilenmeyi de bugün gerekli görmüyorum. Ancak bugün yazılacak tek bir şey var.

Güvenlik güçlerimiz, başta silahlı kuvvetlerimiz olmak üzere, ülkemizin ulusal bütünlüğü için savaşırken ve Türk halkı onları yürekten desteklerken,

TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’NİN VE TÜRK HALKININ ZAFER BAYRAMI KUTLU OLSUN!