11 Temmuz 2014
1930'ların Türkiye’si

Son günlerde 1930'ların Türkiye’sine yapılan saldırılara karşın bu yazıyı yazmak benim için vatan borcu oldu.

Şimdi size 1930'ların Mustafa Kemal'in Türkiye’sinden sadece birkaç olayla söz etmek istiyorum.
Türk siyasi tarihinin en parlak günleri idi 1930'lar. Biraz o dönemin ayrıntılarından söz edelim ve bugünle kıyaslayalım.

1930'da Yunanistan'la Barış Antlaşması imzaladık. Yunanistan başbakanı Atatürk'ü Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterdi. Bugün ise Lozan'da aidiyeti belli olmamış 15 adayı Yunanlılara kaptırdık. Ve hatalarımız sonucu Doğu Akdeniz, Yunanlıların kontrolüne geçti.

1932'de Türkiye, Milletler Cemiyeti'ne pek çok ülkenin davetiyle, coşkulu alkışlarla katıldı. Bugün ise 40 yıldır mücadele ettiğimiz, AB'ye verdiğimiz pek çok tavize rağmen giremedik, giremiyoruz, giremeyeceğiz de.

1930'ların Türkiyesi'nde, Mısır hariç Arap ülkeleri ile ve Balkan ülkeleri ile ittifaklar kurduk. Bugün ise tüm komşularımız ile kavgalıyız ve hiçbirine güven vermiyoruz.

Kuşadası olayı
1934 yılında İngiltere Donanması, Ege Denizi'nde manevra yapar. Bu arada bir İngiliz subayı ve  üç er Kuşadası sahilinde Kanavice koyuna gelirler. Balıkesirli er Musa Şaşmaz, İngilizleri uyarır; burası yasak bölgedir. İngilizler bu uyarıya kulak asmaz. Görevli asker bunun üzerine İngiliz subayına ateş eder ve İngiliz subay ölür; diğerleri ise kaçarlar. Ortalık gerginleşir. İngiliz Donanması Türk askerinin kendilerine iadesini ister. Devreye Mustafa Kemal girer. İngiliz büyükelçisini uyarır ve kısmi seferberlik ilan eder. Mustafa Kemal kararlıdır. Bir Türk askeri için İngilizlerle savaşmayı göze alır. Üzerinde güneş batmayan imparatorluk olan İngiltere, Türkiye ile savaşmayı göze alamaz. Çünkü o günler, tüm İslam dünyası Mustafa Kemal'in arkasındadır.

Bugün ise Türkiye, Musul'da bebeklere kadar rehin tutulan diplomatlarına bir şey yapamamaktadır. Üstelik ne olduğu belli olmayan bir terör örgütü tarafından rehin alınmışlardır. Başbakan ve ana muhalefet başkanı ve onların bonusları olan, Davutoğlu ve Loğoğlu. Yüreğiniz varsa konsolosluğumuzdaki rehineleri kurtarın da görelim.

Dünya büyük bir savaşa hazırlanmaktadır. Türkiye'ye ise tarafsızlığı konusunda tüm dünya güven duymaktadır. Boğazlar Türk ordusuna Montrö Sözleşmesi ile devredilir. İkinci dünya savaşında, bütün denizler savaşta gemi enkazlarına dönerken, Karadeniz'de Struma gemisi dışında herhangi bir olay olmaz. Şimdilerde ise Nato'nun emri ile büyük bir manevra yapılır. Türkiye ise 4 gemi ile katılır. Rusya ise aynı günler karşı manevraya başlar. Karadeniz suları ısınmaktadır. 

Türkiye, enerji bağımlılığımız olan Rusya'nın ise gittikçe güvenini kaybetmeye başladı.

Sonuç
İşte 1930'ların Türkiye'si tarihimizin en onurlu günleri; bütün dünyanın güvenini kazandığımız günler.
Bugün ise ABD'nin Nato'nun emrindeki ülkemiz, zor günlerimizde bize en çok destek veren Libya'yı bombaladı. Irak'ın yağmalanmasına ve parçalanmasına neden oldu. Suriye'nin iç savaşına müdahil oldu.

Siz siyasetçi geçinenlere, siyasi parti başkanlarına.
Lütfen 1930'ların Türkiye’sini eleştirmeyin. O DÖNEM, YÜZYILLARCA TÜRK NESİLLERİNE ÖRNEK OLACAKTIR.

3 kuruşluk oy almak için, birkaç yalakanın alkışını almak için, bir avuç vatan haininin desteğini almak için, o görkemli Mustafa Kemal'in dönemine sataşmayın.

Ayıptır ayıp.