30 Mayıs 2014
Biden'in Kıbrıs Gezisi

ABD Başkan Yardımcısı Biden'in, dünya siyasetinin çok karmaşık bir döneminde Kıbrıs'ı ziyaretini, uluslararası kriz grubunun raporu ile bağlantılamak bizi yanılgıya götürür.

Uluslararası kriz grubunun Kıbrıs raporunu okuyacak olursanız, buradaki önerilere yabancı olmadığımızı görürsünüz. Bildiğimiz şeyler. Türk ordusu Kıbrıs'tan çekilecek, 1974'den sonra adaya gelen göçmenler geri dönecek garantörlük bitecek gibi şeyler. Oysa ABD Başkan Yardımcısı Biden'in Kıbrıs'a esas geliş nedenlerine gelirsek;

1)Kıbrıs'ın NATO'ya girişine olanak sağlayacak iradenin oluşması. Böylece Doğu Akdeniz'de Rusya'nın bölgedeki etkinliğini önlemek.

2- Doğu Akdeniz'deki hidro-karbon gazının Türkiye üzerinden Avrupa'ya götürerek, Rus gazının Avrupa'daki etkinliğini sona erdirmek.

Ayrıca Biden ziyarette Türkiye'ye ayıp etti. Şöyle ki, gerek Türkiye, gerekse Kıbrıs Türk Cumhuriyeti laik ülkelerdir. Din adamları, siyasetten uzak tutulur. Kıbrıs'ta başta Kıbrıs Ortodoks Başpiskoposu ile ve diğerleriyle görüşebilirsin. Çünkü Ortodoks Başpiskoposu'nun Kıbrıs'taki statüsü devlet başkanlarından da önemlidir. Ancak bizim ülkemizde din adamları ile siyaset yapamazsın.

Seçimler- yorumlar
Mayıs-Haziran ayları genellikle dünyada seçimlerin yapıldığı aylardır. Bu sene Türkiye için çok önemli 3 seçimi yorumlayacağız.

Ukrayna seçimleri 
Seçimlere giren fanatik AB'ci Timoşenko'nun kaybetmesi, Ukrayna halkının istikrar talebi olarak yorumlanmalı. Rusya'nın iyi niyetli yaklaşımlarını Ukrayna iyi değerlendirmeli, batının kışkırtmalarına kulak asmamalı, Kırım konusunda ısrarlı olmamalı diye düşünüyorum.

Mısır seçimleri 
Bu yazı yazıldığında henüz seçim sonuçları belirlenmemişti. Seçim süresini bir gün uzatmaları katılımı artırmak için diye düşünüyorum. Katılımın düşük olmasının, kazananın meşruluğunu tartışmalı hale getirme riski var. 

Ancak kim kazanırsa kazansın Eski Genel Kurmay Başkanı Sisi dahi,  Cumhurbaşkanımız Sayın Gül tarafından başarısı kutlanarak barış eli uzatmalıdır.

Bundan iki ay kadar önceydi. Sayın Gül İtalya'da iken Mısır için şu sözleri söyledi: “Mısır ile Türkiye bir elmanın iki yarısı gibidir. Eğer biz Mısır ile kötü olursak, Antalya Körfezi'ne sıkışırız.”

Yani açıkça dostluğumuz, Doğu Akdeniz'deki çıkarlarımız için hayati öneme sahiptir demek istedi.
Ancak Mısır'a bu dileklerini iletmedi. Mısır politikasını, Müslüman kardeşler tutkusuna feda eden Sayın Başbakan'dan izin alamamış olabilir. 

Bu kez Sayın Cumhurbaşkanı ısrarcı olmalı çünkü Mısır'la karşılıklı çıkarlarımız ülkenin geleceği için çok önemli. 

Diğer taraftan CHP Genel Başkanı da, Recep Tayyip Erdoğan korkusuyla Mısır'a gidemez. 
Müslüman kardeşler örgütü ise geçtiğimiz günlerde bir taraftan siyaset ve demokrasi olarak en kalkınmış ülke olan Kanada, diğer taraftan siyaset ve demokrasi olarak en geri kalmış olan Suudi Arabistan tarafından terör örgütü olarak eş zamanlı operasyona uğradı.

Avrupa Parlamentosu seçimleri
Bu seçimlerle ilgili basının manşeti “Aşırı sağcılar kazandı” oldu. Önce bu konuya açıklık getirelim. Sağ ve sol kelimesi bizim ülkede çok yanlış algılanıyor. Demokrasinin ilk adımı olan bu kelimeler konusundaki algımızı değiştirmeye kimse nedense gayret göstermiyor. Başta maalesef basınımız olmak üzere. Çağımızda sağ ve sol kelimeleri sosyoekonomik sözcüklerdir. Solculuk bir ülkedeki ekonomik potansiyelin geniş kitlelere dağıtımını hedefler. Sağcılık ise ekonomik gücün daha dar elit bir grupla olmasını hedefler. Bizim ülkemizde ise kıyı kentlerimizde laiklik solculuk, muhafazakârlık sağcılık, Orta Anadolu’da Alevilik solculuk Sünnilik sağcılık, Güneydoğu’da ise Kürt milliyetçiliği solculuk, Türk milliyetçiliği ise sağcılık olarak algılanır.

Bu Türkiye’mizde daha siyasetin ana rahminde ne kadar, sakatlandığının en önemli belirtisidir. Şimdi biz bu tespitimizi bir kenara bırakalım ve Avrupa Parlamentosu seçimlerini yorumlayalım;

1- Avrupa ekonomik olarak birkaç ülke hariç çöküş içindedir.
2- Avrupa halkı bu seçimleri önemsememiştir.
3- Avrupa Birliği’nin çözülme sürecine girdiğini düşünebiliriz.
4- Başka Türkiye olmak üzere göçmenlere daha sert baskılara hazır olunmalıdır.
5- ABD’nin AB ülkelerine hükmetmesi, ulusalcı yaradılıştaki insanlarda ciddi rahatsızlık oluşturmuştur.

Esas direnen ve etkili olan güç bunlardır.
Yani AB'nin değişiminin pek çok nedeni olsa da ağırlıklı olan ulusalcı ve milli değerlerin direnişi anlamlı olur.