Aslında bu hafta dış dünyada oluşan ve doğrudan ülkemizi tehdit eden gelişmelerden söz etmek istemiyordum.
Çünkü kırgındım.
Halkıma kırgındım.
- Ne Irak, Suriye, Libya ve Mısır'daki yanlış siyasetimiz sonucu ekonomimizin milyarlarca dolarlık kaybı.
- Ne Kıbrıs'ı adım adım kaybetmemiz.
- Ne kahraman denizcilerimizin kumpasla hapsedilmesi.
- Ne de Suriye'deki teröristlere yardım ettiğimiz iddiaları ile kaybedilen itibarımız.
- Ne de seçimlerden sonra Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da özerklik ilanı ve bölünme riski.
- Ne de iklim değişikliği, kuraklık sonucu tarım üretimindeki kayıplar
Hiçbiri ülkenin insanlarını ilgilendirmiyordu. Varsa yoksa yerel seçimler.
Ve liderlerin gerçekten birbirlerini seviyesizce suçlamaları. Bu nedenle halkıma da, siyasetçi geçinenlere de kırgındım.
Bir ara düşündüm. Acaba bende yerel seçimlerle ilgili yazı yazayım mı diye. Siyasi parti başkanlarının konuşmalarını izliyorum. Her gün bir başka kentte konuşuyorlar ancak ortada tek bir siyasi düşünce kırıntısına bile rastlamıyorum.
İstanbul'un adaylarını izliyorum. Öyle ya İstanbul'un dünyadaki 130 ülkeden daha fazla nüfusu var. Komşumuz Yunanistan'ın bile iki katı. Mevcut belediye başkanı kentin yönetimini başbakana devretmiş, konu mankeni gibi ortalarda dolaşıyor. Muhalefetin adayının ise yıllarca belediyecilik ve siyaset hayatı var ancak belleklerde kalabilen ülkemiz için söylediği tek bir cümle yok.
Diğer kentlerin örneğin İzmir'in Ankara'nın adaylarının mesajlarına bakıyorum. Onlar da farklı değil. Basın ise ya bu adayları şişliyor ya da bir balon gibi şişiriyor.
Bu yöntem bana uymaz. En iyisi seçimlere kadar yazılarıma ara mı vereyim diye düşündüm.
Oysa Gözlem Gazetesi internet editörü Mümin Derviş hızla artan tıklanma takibinde dış politika haberlerinin ilgi alanının fazla olduğunu rapor ediyordu.
İşte tamda bu anda Karadeniz'in kuzeyinde, Ukrayna ve Kırım'da beklenen fırtına koptu.
Öyle bir fırtına ki sadece bizim kuşağı değil, gelecek kuşaklarımızı etkileyecek bir fırtına.
Hatta bana sorarsanız önümüzdeki günler, yerel seçimlerin bile ertelenmesini gerektirecek gelişmelere tanık olabiliriz.
Aslında küresel güçlerin çatışmasının Pasifik Bölgesi'nde ve Doğu Akdeniz'de olacağı tahmin ediliyordu.
Fakat İkinci Dünya Savaşı'nın sona erdiği (Yalta Konferansı) Kırım'da küresel savaşın çanları çalıyor.
Şimdi en kritik ülke ise Türkiye.
Siyasi ve askeri varlığı batıya, ekonomisi ise Rusya ve İran'a bağımlı olan ülkemiz için çok zor bir sürece girdik.
Ne Rusya Kırım'dan geri adım atabilir, ne de ABD ve AB, Ukrayna'dan.
Karadeniz'deki gerilim Doğu Akdeniz'deki gerilimi de tetikleyebilir.
Küresel güçlerin çatışması sıcak savaşa dönüşmeden soğuk savaşa dönerse ülkemiz ya bundan en olumsuz etkilenen ülke olur ya da bu soğuk savaştan en çok yaralanan ülke oluruz ki bugünkü iktidar ve muhalefet partileri kadroları ile çok zor.
Ve en kötü haber, komşu ülkelerimiz ile ilişkilerimizi sıfırlayan Dış İşleri Bakanı Davutoğlu Ukrayna'ya gitti. Ve darbe ile gelen yönetimle ilişki kurduğu haberlerini aldık.
Görüşlerime hiçbir zaman Allah'ı karıştırmam ama bir seferlik Allah'ın adını anacağım.
“Allah bir ülkeyi cezalandırmak istiyorsa, Ahmet Davutoğlu'nu o ülkeye Dış İşleri Bakanı yapar.”
|