13 Aralık 2013
Sayın Davutoğlu'nun 'U' dönüşü

Sayın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bir televizyon konuşmasında şöyle diyor; “Türkiye- Irak arasındaki sınırın anlamsızlaştırılması, AB'de olduğu gibi insanların geçerken fark etmeyeceği hale getirilmesi gerekir. Enerji aksın, Türk baksın istiyorlar. Artık gözümüz açıldı, enerji akacak ama Türk bakmayacak. O enerji Türkiye'den akacak. O yüzden provoke edecekler, terör yapacaklar, bu coğrafyada kardeş halklar birbirine girsin ve enerji kaynaklarını birileri istediği gibi parsellesin  ya da enerji fiyatları tırmansın isteyecekler ki şu veya bu ülkeler karlı çıksın. Bizim hedefimiz ise ne kadar çok barış olursa, o kadar çok enerji çıkacak ortaya. Bunun için biz tansiyonun düşmesini isteriz Irak'ta da, Suriye'de de.”

Bu konuşmadan çıkacak sonuçlar ve analizler:
1- Bu konuşmayı yani komşularla barış önerisini yılın mizah olayı olarak görebilirsiniz. Ancak ben öyle değerlendirmeyeceğim. Dış politikaya mizahla yaklaşmak istemiyorum. Çünkü dış politika ülkemizin yakın ve uzak geleceği için son derece önemlidir.

2- Bu sınır Türkiye ile merkezi Irak hükümeti sınırıdır ve ancak Irak hükümeti ile görüşerek çözebilirsiniz. Kuzey Irak ile yaptığınız enerji anlaşmasının hiçbir işe yaramadığını gördünüz. ABD bile merkezi Irak ile anlaşmanın yapılması gereğini size hatırlattı. Ayrıca daha geçenlerde Erbil'e gitmek isteyen Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın uçağının sınırı geçemeyip, gerisin geriye döndüğünü unutmayın.

3-  Irak merkezi hükümeti petrol anlaşmasına karşılık Fırat ve Dicle suları kozunu ortaya attı. 

4- 'Enerji akar, Türk bakar' lafı Türk halkına yapılan bir hakaret gibi görünüyor. Daha öncede sizin gibiler 'Su akar Türk bakar' lafını çok ediyordunuz. Oysa bu millet, İngilizler başta olmak üzere pek çok ülkenin karşı çıktıkları, kredi vermedikleri barajları Fırat ve Dicle'de altın kolye gibi gerçekleştirdi. En son hidroelektrik santrallerde yaptığınız uygulamaya karşı on binlerce vatandaşımız mücadele etti. Sularına sahip çıktı. Bu tür yaklaşımlarla Türk milletini rencide etmeyiniz.

5- Komşularımızla barış çok ama çok önemlidir. Ancak çok geç kaldınız ve Suriye ile aranızı düzeltmek için  Katar'a gittiniz, barış için destek istediniz. Ancak bu gidişinizi kamufle etmek için, doğalgaz  anlaşması yaptınız. Mısır ise Türkiye ile ilgili tüm diplomatik ilişkilerini kesti. Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan bile sizinle görüşmeyi reddetti.

6- Komşularımızla barışın kolay olmayacağı kesin. Özellikle sizinle olmayacağı da.

En iyisi azledilmeden görevinizi bırakın ve Malezya'daki akademik görevinize dönün. 

İHEB'in 65. yıldönümü
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin (İHEB) kabulünün 65 yılını kutluyoruz. (10 Aralık 1948)  Bildirgenin yıldönümünde hala tüm dünyada hak ihlalleri yaşanıyor. Bu bildirgeye Birleşmiş Milletler (BM) daimi üyelerinin sahip çıkması gerekiyor ancak baktığımızda dünya halklarına dayatılan en büyük acıların sorumlusu onlar değil mi?

65 yılda, vahşi kapitalizm ve onlarca açgözlü uluslararası şirketler, ikinci dünya savaşından daha çok insanı öldürmedi mi?

- Afrika halen yağmalanıyor. Madenleri yağmalanıyor, toprakları yağmalanıyor. Yine BM raporlarına göre her yıl milyonlarca çocuk açlıktan ölmüyor mu?
- Irak, Afganistan, Libya gibi ülkeler hangi amaçla yağmalandı. Ve ülkesi yağmalanan bu insanlar, sadece yaşamak için çocukları ve bebekleri ile Akdeniz'in sularında boğuluyorlar. Ve kucağındaki bebeği ile birlikte son nefesini verirken bile yavrusunu korumaya çalışan annenin dramını veya evladıyla beraber son nefesini veren babanın acısını, yüreğinde hissedecek uygarlık ve insan hakları nerede?

Türkiye'nin de bu konuda notu çok düşük, ancak ben buna değinmeyeceğim. Çünkü ülkemiz için bu notu verenler, öncelikle kendi ülkelerinin evrensel suçlarına bakacaklar.