12 Ekim 2013
Çin Füze Sistemi İhalesi

Türkiye’nin Çin’den FD-2000 Füze savunma sistemini alma kararı tartışmaları uluslararası boyuta uzandı.

Obama’nın 2 kez Başbakan Erdoğan'ı aradığı ve alınan karardan rahatsızlık duyduğunu ifade ettiğini basından öğreniyoruz.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu ise “Bu, nihai bir tercih değil. NATO ile çelişkili bir savunma yapısına girmemiz hiç bir şekilde söz konusu olmaz” diye düşüncelerini açıkladı.

Çinli uzmanlar ve yetkililer ise bu ihaleyi Çin’in Rusya ve ABD’ye karşı teknoloji zaferi olarak ilan etti.

Şayet bu ihale; CHP ve AKP’deki NATO'cu kafaların veya ABD’nin baskısı ile iptal edilirse Türkiye’nin itibarı büyük kayba uğrar.

Daha bir süre önce ABD işgalini yaşayan Irak merkezi hükümeti ve hatta Kuzey Irak Kürdistan bölgesi bile Rusya ve Çin ile pek çok ikili anlaşmalar yapabildiğini hatırlayalım.

Çin ile yapılan anlaşmaya ait söz konusu füze teknolojisini eski planlama uzmanı kimya yüksek mühendisi Haluk Dural’ın hazırladığı bir makalenin özetini sunalım.

“Eğer, Çin yapımı HQ-9 yüksek irtifa hava savunma sistemi alınmaz ve bunun yerine ABD teklifi Patriot PAC-3 sistemi alınırsa, Türkiye’nin millî imkânlarıyla parasını ödeyerek alacağı bu sistemin komutası her durumda ABD’li generallerin elinde kalacaktır. Nitekim NATO Avrupa Füze Kalkanı kararlarının alındığı 2010 Lizbon NATO zirvesi öncesinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan tarafından yapılan açıklamaların aksine Türkiye’ye Kürecik’e yerleştirilecek olan AN/TPY-2 cephe radarı ve bu proje kapsamında Türkiye’nin almayı düşündüğü Patriot PAC-3 yüksek irtifa füze savunma füzelerinin tetiklerinin NATO’da olacağı açıklanmıştır. Wikileaks belgeleri arasında yayınlanan ABD Ankara Büyükelçiliğinin belgesinde; Ankara’ya gelecek diplomatlara verilen bilgilerde bu husus “Türklere, Rusya’nın Türkiye’nin rolüne karşı olmadığı konusunda güvence verilmelidir. Ancak, PAC-3 bataryalarının NATO’nun komuta ve kontrol mimarisi içinde olacağı hatırlatılmalıdır” şeklinde net olarak ifade edilmektedir. 

Yaşadığımız somut gerçek göstermektedir ki, şu anda Türkiye’ye yerleştirilmiş olan ABD, Alman ve Hollanda Patriot bataryalarının tetikleri, Almanya’nın Rhine eyaletindeki Ramstein Amerikan Hava Üssündeki generallerin parmaklarındadır.http://www.gozlemgazetesi.com/UserFiles/images/Habericerik/12-10-2013_13-18-07_2.png

http://www.gozlemgazetesi.com/UserFiles/images/Habericerik/12-10-2013_13-18-07_1.png 
Füzelerin entegrasyonu
Çin yapımı HQ-9 yüksek irtifa füze savunma sistemi ifade edildiği üzere NATO için kullanılamaz. Çünkü NADGE sistemi ile entegre edilmesine gerek yoktur, bu füze bataryalarının radarları müstakil ve bağımsız çalışırlar. Alınması halinde komuta ve kontrol tamamen TSK’nın yetkisinde olacaktır. Bu nedenle ABD Dışişleri Sözcüsünün ve NATO genel sekreterinin endişe duyması çok doğaldır.

Ancak hatırlanması gereken önemli bir husus vardır. Kıbrıs Rum kesiminin Rusya’dan aldığı S-300 füze bataryaları, Türkiye’nin baskısı ile Yunanistan’a devredilmiş ve Girit adasına konuşlandırılmıştır. NATO’nun NADGE sistemine entegre edilmemiş olan bu bataryalar halen Yunan ordusu tarafından aktif kullanımda tutulmakta olup, bu bataryalara ABD ve NATO’nun hiçbir itiraz lmamıştır.

Sonuç
Yüksek irtifa füze savunma sistemi ihalesi henüz nihaî karara bağlanmamıştır. İhalenin Çin’e verilmesi durumunda ifade edildiği gibi Türkiye’ye teknoloji transferi yapılması ve sistemlerin bir kısmının Türkiye’de üretilmesi halinde, ülkemizde bu teknolojiyi geliştirecek bilgi altyapısı ve gelişmiş insan gücümüz mevcuttur. 

Gelişmeler üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı anlaşmanın kesin olmadığı açıklaması, ABD ve NATO’nun Türkiye’ye açık baskısının ifadesidir. Bu baskı giderek artacak ve büyük olasılıkla AKP hükümeti bu ihale kararını iptal edecektir. Ancak yüksek irtifa hava savunma sisteminin Çin’den alınması konusu esas itibariyle TSK’nın silah sistemlerinin çeşitlendirilmesi, batıya bağımlılığın kırılması isteğinden kaynaklanmaktadır. Böyle bir anlaşmanın Çin’le kesinleşmesi Türkiye’yi Avrasya’ya yaklaştıracaktır. Çünkü TSK, Türkiye’ye yönelik bölünme tehdidinin, ABD-NATO kaynaklı olduğunu yıllar önce tespit etmiş olduğundan dolayı ulusalcı subaylarının tasfiyesine gidilmektedir. Çin füzesi konusu da gizli Türk-Amerikan savaşının bir cephesidir ve eninde sonunda bizlerin lehine sonuçlanacaktır.” http://www.gozlemgazetesi.com/UserFiles/images/Habericerik/12-10-2013_13-18-07_4.png
http://www.gozlemgazetesi.com/UserFiles/images/Habericerik/12-10-2013_13-18-07_3.png 

Stratejik ortaktan “stratejik kazık”
ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Suriye Lideri Esad’ı övdü. Böylece Suriye işine ülkemizi bulaştıran ABD de çark etmiş oldu.

Suriye konusunda Sudi Arabistan ve Katar ile tek başımıza kaldık. Yakında onlar da çark edecek; kabak bizim başımıza patlayacak.

İşin özü şu: ABD Neo-Con’ları İslam’a yeni bir anlayış kazandırmak. ABD çıkarlarını savunan İslam dinini liberalizmle bütünleştirmek için, düşünce laboratuarlarında yeni bir İslam anlayışı üretti.

Kod adı “Müslüman Kardeşler” olan bu düşünceyi İslam dünyasının en zayıf halkası olan bir ülkeye uyguladılar.

Sonrada diğer İslam ülkelerine uygulama atağına geçti. Arap Baharı için düğmeye basıldı.

Tunus, Libya, Mısır ve Suriye'de yüz binlerce insanın yaşamına ve yüzlerce milyar dolarlık kayba sebep oldular.

Ancak Suriye direnişi büyük güçlerin (Çin ve Rusya) etkisi ile başarıya ulaşınca, sırasıyla Mısır’da ve son olarak Tunus’ta Müslüman Kardeşler projesi çöktü.

Böylece Neo-Con’ların projesi başarısızlığa uğradı ve ABD projeden geri çekildi.
Yani oyun bitti.

http://www.gozlemgazetesi.com/UserFiles/images/Habericerik/12-10-2013_13-18-07_5.png

 

 

Putin APEC'te hata yaptı
Endonezya'da yapılan, 21 ülkenin temsil edildiği Asya Pasifik (APEC) toplantısına Çin Lideri'nin "Asya Pasifikte güzel bir gelecek yaratalım" sözleri damga vurdu. Oysa bölge ülkeleri Çin'in gittikçe artan silahlı gücüyle Hint, Çin ve Pasifik denizlerinde egemenlik alanları yaratması girişimine karşı, ABD'ye sarılırken; ekonomik olarak da Çin'e muhtaç duruma geldiler. Putin ise Suriye zaferini APEC toplantısına taşıdı. Oysa APEC ülkelerinin, Suriye ile hiç bir ilgisi yok. Putin'in, Suriye zaferini tüm uluslararası toplantılara taşıması dünyadaki büyük güçler arasındaki gerginliği artırır. Bana göre Putin hata yapıyor. Obama zaten bu toplantıya katılmadı sadece Dışişleri Bakan Kerry'yi göndermekle yetindi.