Paketin içeriğine baktığımda, 'acaba çağdaş demokrasinin bir kırıntısını bulabilir miyim' diye umutlandım. Ama bulamadım.
Sayın Başbakan'ın söz ettiği ileri demokrasi (!)'nin ne olduğunu bilmediğim için o gözlükle de bakamadım.
Basından gözlediğim kadarı ile yandaş basın bu paketi göklere çıkardı. Öyle de yapmak zorunda. Yoksa patronunun da yazarının da defterini dürüverirler. Baskılara direnen ulusalcı laik basından da izledim.
Benim üzerinde duracağım konu başka;
Avrupa Birliği, pakete açıklandığı gün sahip çıktı, iktidarı övdü; paketin yasalarla ve Anayasa ile desteklenmesini istedi.
Eğer bu paket AB ülkelerinin herhangi bir ülkesinde gündeme getirilseydi, derhal geriye çekilmesi için uyarırlar. Hatta birlikten atmakla tehdit edebilirlerdi.
Peki neden kendilerinin asla onaylamayacağı bir paketi ülkemiz için uygun görüyorlar? Çünkü hiçbir zaman Türkiye'yi AB'ye almak istemiyorlar ve almayacaklar.
Geçmişte İsveç Başbakanı, AB'nin Genişlemeden Sorumlu Başkanı ve son olarak da Almanya Başbakanı Merkel çok açıkça söyledi: "Biz Türkiye'yi AB'ye tam üye olarak alamayacağımızı en aptal kişinin anlayabileceği bir şekilde ifade ettik."
AK Parti iktidarı başlangıçta AB'yi kullanarak, hedeflerindeki şeriatçı yapının önündeki en büyük engel olarak gördüğü ordunun tasviyesini başardı. Bundan sonraki süreçte AB ligine ihtiyaç kalmadığını biliyor.
Yoksa diplomasi yeteneği en düşük olan kişiyi AB'den sorumlu bakan yapmazdı. Benim burada sözüm Brüksel'de büro açan CHP'ye.
Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet Halk Fırkası ikinci kurultayında, "Fırkamızın esas kuruluş günü 4 Eylül 1919" der. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Dernekleri'nin bir çatı altında toplanması kararının alındığı günden sonra 'Cumhuriyet Halk Fırkası' da 'Cumhuriyet Halk Partisi' oldu.
CHP'nin bazı sayın milletvekilleri Anayasa'nın ilk 4 maddesini savunurken, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş iradesi olarak ifade ederler.
Ya CHP'nin kuruluş iradesinde ne vardır.
4 Eylül 1919 Sivas Kongresi'ne gidelim: "Himaye ve manda kabul edilemez."
ABD, AB'nin ve NATO'nun himayesine sadakat gösterenler, sizler Atatürk'e layık mısınız?
Kuzey Irak seçimleri
Kuzey Irak bölgesel yönetiminin kotalı seçimleri geçtiğimiz hafta tamamlandı. 100 milletvekilinin seçimini yine Barzani'nin partisi kazandı. Kuzey Irak'ta paraya hakim olan KDP Partisi'nin Lideri Barzani, tüm petrol gelirleri ile hatta merkezi hükümetten aldıklarıyla ile sadece kendi aşiretine yardım ediyor. Erbil, Paris gibi olmuş. Ancak diğer bölgeler Ortaçağ görüntüsü veriyor. Peki o kadar itiraza karşın Barzani, neden seçimlerin galibi olabiliyor?
Çünkü aşiretlerin egemen olduğu ülkelerde sandıktan sadece paranın gücü çıkar.
Barzani'nin gittikçe Irak Merkezi Hükümeti ile arası açılıyor. İşbirliği yapabileceği tek ülke Türkiye.
Ülke olarak yandaşlara müteahhitlik hizmetleri karşılığında petrol geçiş hakkını tanıyoruz.
Çıkarılacak dersler
1- Aşiret, derebeyi, tarikatlardan oluşan ülke ve bölgelerde sandıktan sadece paranın gücü çıkar.
2- ABD bölgeden çekiliyor ve de çekilmek zorunda. Arap halkı, kendilerine yapılan zulüm için yataklık yapanları asla affetmeyecektir.
3- Yaşadığımız yüzyılda, 4 Kürt bölgesinden bir devlet çıkarma şansı hiç yoktur.
4- Türkiye'de yaşayan; doğuda, kuzeyde, batıda, güneyde yaşayan Kürt kökenli yurttaşlarımız, Türkiye Cumhuriyeti bütünlüğünden sizi koparmak isteyen iç ve dış mihraklara karşı direnin. Tek şansınız Türkiye Cumhuriyeti'nin yurttaşı olmaktır.
5- ABD çekilince İsrail'in de bölgede etkinliği kalmayacaktır. Zaten o da sizi bölgede korkuluk olarak kullanmak istiyor.
6- Kandil'in partisi son seçimlerde hiçbir varlık gösteremedi.
Hava savunma sistemi ihalesi
İhalenin ABD, Fransa, Rusya tekliflerinin kabul edilmeyip, Çin'in teklifinin kabul edilmesi, batıda çok ciddi tepkiyle karşılandı.
Türkiye batıya ve NATO'ya bağlı iken bu tür ihaleleri, Rusya ve Çin'e vermeyi bırakın kendi teknolojisini bile geliştirmeye izin vermezler.
Geçmiş yıllarda Türkiye'nin Avrasya'ya açılımını öneren komutanlar ömür boyu hapis cezası yediler.
Kendi gemimizi yapmak için harekete geçen ve bu konuda başarı gösteren teknisyeninden en üst düzey komutanına kadar hepsi tutuklu, hepsi hapiste.
Milli savunmamız konusunda yerli teknolojiler için çok önemli araştırmalar yapan genç bilim adamlarımız intihar ettiler (Ya da gizli servislerce öldürüldüler).
NATO'ya karşı çıkmanın ne demek olduğunu Sayın Başbakanımız Kaddafi gerçeği ile öğrendi.
Önceleri "NATO'nun Libya'da ne işi var" deyip bir süre sonra Libya'nın NATO tarafından yağmalanmasında İzmir'i karargâh yaptı. Bu deneyden sonra Sayın Başbakanın böyle bir ihaleyi Çin'e, üstelik yasaklı bir firmaya verilmesinin ciddiyetine inanıyor musunuz?
Gerçi tepkileri dindirmek için Cumhurbaşkanı Gül, karar kesin değil diyerek devreye girdi. Ama ondan önce ilk tepki CHP Milletvekili Erdoğan Toprak'ın, “Biz NATO ülkesiyiz, bu ihale iptal edilmelidir” demesi ve bunu Faruk Loğoğlu'nun tepkileri izledi.
|