30 Ağustos 2013
Türkiye'nin sorunlu dış politikaları ve Kılıçdaroğlu'nun Irak gezisi

Bir ülkenin başka bir ülke ile sorunlarının kalıcı olması için ülkenin üç temel yapısında ortak hareket etmesi gerekir.

Demokrasi gibi yönetilen ülkelerde (sandık demokrasilerinde)
1. iktidar 2. muhalefet 3. halk ve medya olarak 3 yapı taşının çevremizdeki ülkelere bakışını yorumlayacağız. Sadece iktidarın tek başına aldığı kararlar, iktidar partisinin, iktidarda kaldığı süre ile sınırlıdır.

Sayın Kılıçdaroğlu'nun Irak'a yaptığı ziyaret, eksik olsa bile geç olsa bile çok yararlı olmuştur. Ziyareti Irak Devlet Başkanı Maliki'nin açıklaması ile değerlendirelim

- Irak'ın Türkiye ile sorunu iktidar ve Erdoğan'dan kaynaklandığı, Türk halkı dostumuz ifadesini kullandılar.
- Irak'ın Türkiye'nin tüm petrol ihtiyacını karşılayabilecek. Barzani ile yapılan anlaşma anayasaya aykırı, bu bizi rahatsız ediyor.
-Önümüzdeki 10 yılda yıkılan altyapımızı yeniden inşa edeceğiz. 500 milyar dolarlık yatırım yapacağız. Türkiye'nin tecrübeli şirketleri ile çalışmak istiyoruz.
- Ortak bir komisyon kuralım. Türkiye'nin Irak'taki şirketlerinin sorunlarını çözelim. 

Bunların dışında Maliki'nin Türkmenleri de kolladığını bir tarafa not edelim.
İşte bu nedenlerle Sayın Kılıçdaroğlu'nun Irak merkezi hükümetini ziyareti geç olmakla birlikte çok başarılı olmuştur.

Suriye'ye de neler olabilir?
Suriye'deki rejimi batılılar Baas'ın son kalesini de yıkmak için hedefe oturttular.  Esad'la bir sorunu yok. Çünkü batılıların en korktukları oluşum Arap ulusalcılığının tüm Arap dünyasına yayılması, o zaman Arapları başta petrol olmak üzere sömüremezler. Bizdeki iktidara ise orada rejimin Şii rejimi olduğu tezgâhına soktular. Bizim Davutoğlu da bu tezgâha balıklama daldı.

İktidarın bu tutumu, ana muhalefetin yaklaşımının yetersizliğine rağmen bu kez Türk halkı başta Hatay olmak üzere büyük kitlelerle rejime sahip çıktı. Esad bu nedenle Türk halkına dost olduğunu açıkladı. İktidar değişikliğinde iki ülkenin stratejik işbirliği (o bölgede dünyanın her yerinden gelen terör örgütlerinin temizlenmesi sonrası) iki ülke için çok yararlı olabilecektir. Suriye sorunu AKP iktidarı ile sınırlıdır. 

Avustralya'dan, Letonya'ya kadar 37 ülkeden oluşturulacak bir koalisyon ile Suriye'ye saldırı düzenlenirse, ülkemiz için de felaket olur.

Mısır'da durum
Mısır'da ise Türkiye için çok olumsuz bir tablo vardır. İktidar yönetime karşı savaş açmış, muhalefet iktidarın baskısı ile sessiz kalıyor hatta zaman zaman Mısır'daki yönetime darbe demekte iktidar ile yarışıyor.

İktidarın ve yandaş basının tahrikleri ile halk özellikle camilerde tepkilerini ve bazen de ipin ucunu kaçırıp “Demokrasi değil şeriat isteriz” dile getirirken, Cumhuriyetçi, laik, Türk halkı ise sessizliğini koruyor.

Oysa Mursi'ye sahip çıkmak veya en azından suskun olmak demek, onun uygulamalarını kabullenmek demektir. Birkaçını sıralayalım;
-Kadınların denize girmesi yasaktır.
-Kızlar 9 yaşında evlenebilirler
-Ölmüş eşle 8 saat sonra bile ..........
İşte bu uygulamaları yasallaştıran Mursi'ye sahip çıkma veya Mursi'yi devirenlere darbeci demek bu uygulamaları kabullenmektir.

Mısır'ın Türkiye için stratejik önemi
Mısır'ın Doğu Akdeniz'de Türkiye ile dostluğu iki ülke için çok önemlidir. Münhasır ekonomik bölgede (ki burada çok zengin hidro-karbon yatakları vardır)  çok önemli stratejik çıkarlarımız vardır. 

Ülkemiz Doğu Akdeniz'de kıyıları olan bütün ülkelerle sorunlu olmuştur. Bunlar Suriye, Lübnan, İsrail- Gazze, Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan. Bu arada İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi eylül ayında Doğu Akdeniz'de büyük bir hava tatbikatı yapacak.

Türkiye'nin münhasır ekonomik bölge ilan ettiği 10-11-12 nolu parsellerde yapılacak. Yani ülkemize karşı yapılıyor. 

Halen Mısır münhasır ekonomik bölge için Türkiye'nin yanında. (bu karar Mursi zamanında alınmıştı)
Şimdi yapılması gereken ana muhalefet partisinin Mısır'daki rejimi tanıması ve gerekirse, Mısır'a gitmesidir. Böylece Mısır'daki rejime düşmanlık, iktidar partisi ve yandaşları ile sınırlı kalabilir ve iktidar sonrası ikili dostluk kurmak koşulları yaratabilir.

Ve diğer ülkeler 
Kuzey Afrika ülkelerine gelirsek Libya önümüzdeki aylarda tekrar Kaddafi benzeri milli bir yönetime kavuşacak ve teröristleri ülkesinden kovacak. Ancak Türkiye'yi hiç bir zaman affetmeyecek.

Tunus’ta da Nahda'nın suyu ısınıyor Burgiba'nın ruhu dolaşıyor. Ancak Tunus laik halkı da Türkleri affetmeyecektir.

Cezayir ise 60 sene önce Bağımsızlık Savaşı'nda Türkiye'nin yanında yer almayışını hala unutmuyor. 
Yani Türkiye'nin Kuzey Afrika'da sağlam ve kalıcı dostluklar kurması çok zor.

Not: Münhasır ekonomik bölge olarak anılan alan kıyıdan 200 millik bir alandan yararlanma hakkını ifade etmektedir.