02 Ağustos 2013
Türkiye’de zor meslekler

Mesela şu açılım günleri, Güneydoğu’da asker olmak gibi ülkemizde genellikle, teröre karşı oluşan birliklerde, gönüllülük esasına göre başvurulur. Yiğit Anadolu çocuğu vatanın bölünmez bütünlüğü ve şanlı bayrağının sınırlarımızın her noktasında dalgalanması için şehitlik mertebesine ulaşmayı göze alır. Köyüne döndüğünde ailesinin, arkadaşlarının, yavuklusunun kendisiyle ne kadar gururlanacağını hayal eder. Ancak bugün o yiğit delikanlılar teröristlerin sanki savaş kazanmış gibi törenlerle Kuzey Irak’a gidişlerine gözcülük yapıyorlar. Bugünlerde o bölgelerde askerlik de komutanlık yapmak da çok zor bir görev.

Peki, o bölgede kaymakamlık yapmak kolay mı? Bazı gazete haberlerine göre o bölgeye tayin olan kaymakamlara birileri gelip o kasabayı kendilerinin idare edeceğini tebliğ ediyor. O kaymakamlar kukla yerine konuyor. 

O bölgede kaymakamlık yapmak da bu sıralar zor meslek doğrusu.

Peki, bugünlerde toplum polisi olmak nasıl bir meslek? Çoğu genç polisler doğal olarak henüz çoluk çocuk sahibi değillerdir. Ya amirleri onların mutlaka direnişe katılan gençler kadar çocukları vardır. Direnen gençliğe gaz bombası atmak, gözlerini kör etmek zorunda bırakılıyorlar. 
Şu ara toplum polisi ve amirleri olmak da zor meslek. 

Peki, maliye müfettişliği nasıl bir meslek? Cumhuriyet kurulduğunda toplu iğne bile yapamayan bu ülke büyük sanayiciler de yetiştirdi. Bunlardan biri de Koç Grubu. 
Direnişçilere yardım etti diye o holdinge ait şirketleri denetlemek bu da çok zor bir meslek.

Peki, Balyoz, Ergenekon gibi davaların savcısı ve hâkimi olmak nasıl bir meslek? Galiba en zoru da bu meslek. Eski Donanma Komutanı Orgenaral Nusret Güner dün basında çıkan bir haberde diyor ki tek başına Kardak’ı alan Üsteğmen Ali Türkşen hapiste. (Şuanda bize ait olan 16 adanın işgal altında olduğunu hatırlatalım)

Ve diğerleri örneğin Apo adım adım özgürlüğüne kavuşurken onu yargılayan komutan Atilla Uğur, dünya tıp tarihine karaciğer nakli ile öncülük eden bilim adamı Dr. Mehmet Haberal’ı yargılamak çok zor görevler.

Bugünlerde namuslu gazeteci olmak da zor bir meslek. Her an kapı önüne konmak riski de var, her an terör listesine alınıp hapsi boylamak riski de var. Bir de kalemini, fikirlerini satanlar da var. Bu da aslında çok kötü bir tercih. Bedelini çocukların ve torunların öder. 

Benim mesleğim de zor
Benim meslek de zor meslekler arasına girdi. Gerek televizyon programlarında gerekse gazete köşesi yazılarımda, eskiden ülkem ile ilgili bir kötü haber alıyorsam, birkaç da iyi haber alıyordum. Kötü haberler ise iyi haberler arasında kaybolup gidiyordu. Gel gör ki bugün hiç iyi haber alamıyorum. Sayın Dışişleri Bakanımız Ahmet Davutoğlu geldiğinden beri, ABD basınına bakıyorsun hiç iyi haber yok. AB basınına bakıyorsun yine iyi bir haber yok, Arap dünyasına bakıyorsun yine iyi haber yok. Okuyucularıma ve izleyicilerime sürekli kötü haber vermek de hoş bir şey değil. 
Bizim meslek de zor bir meslek oldu.

Peki ya esnaflık zor meslek değil mi? Kepengi ne zaman indireceğinin hesabını yapıyorlardır. Çiftçiden hiç söz bile etmiyorum. Babalık da zor bu dönemde, cepte para bitince kredi kartı da limiti aşınca çocuğuna bayram hediyesi alamamak nasıl bir duygu acaba?

Analık da zor artık. Hamile kalınca (estetik bozuluyor diyerek) dışarıya çıkmasını bile istemeyen zevat devletin televizyonunda boy gösteriyor.

Kolay meslek var mı?
Sözün özü her meslek zor bu dönemde. 

Peki, sorunsuz meslek yok mu?
Var tabi. Bu dönem milletvekili olmak en kolay meslek. İster iktidar, ister muhalefet olsun fark etmez. Nasıl olsa Sayın başbakanımız yanında bir grup danışmanı ile hem iktidarın hem de ana muhalefetin görevini yapıyor. Parmak kaldırmak ve indirmek dışında bir görevleri yok. Onların da sorunları yok değil. Gece yarısı torba, çuval gibi geçirilen yasalar sırasında uykusu gelen mebus efendiler banklar üzerinde uyuyup kalıp gazetecilere malzeme oluyor.

Sayın Meclis Başkanımız meclisin içine 7 yıldızlı bir otel yaparsa bu sorun da çözülebilir.

Ana muhalefet partisinin çok konuşan grup başkan yardımcısına da bir sözüm var. Sayın Başbakan’la kim tankın önüne önce atlar yarışına gireceğine bu meclisten ayrılma iradesini göster de yiğitliğini anlayalım. Boş palavralara milletin karnı tok.

1920’den bu yana Büyük Millet Meclisi Kurtuluş Savaşı’nı kazandı, Lozan’da emperyalistleri dize getirdi. Kemalist devrimlere kanat gerdi. 1936 yılında Boğazlar’ı, 1939 yılında Hatay’ı aldı. 1974 yılında Kıbrıs’ı aldı. Şimdi ise ülkemizin büyük bölümünde göz göre göre yeni bir devlet kuruluyor. İktidarı ile muhalefeti ile hepiniz sorumlusunuz. Var mı bir yiğit halkına geri dönecek?