Kader Utansın

1982 Yılında o zamanlar İzmir’in havaalanı olan çiğli havaalanı apron ilavesi işinin toprak dolgu ve sıkıştırma işlerini taşeron firma olarak yapıyoruz. Zemin oldukça kötü. Önce zemindeki bitkisel toprağı kaldırıp sıkıştırıyoruz. Sonra 20 cm’lik tabakalar halinde malzeme seriyor, suluyor ve sıkıştırıyoruz. Çok zor bir şartname ile çalışıldığı için ciddi bir özen göstermemiz gerekiyor. Her tabakanın sıkıştırılması donrasında DLH’nın laboratuar sorumluları geliyor, sıkışma deneylerini yapıyor, uygun görür ise üstteki tabakanın  dökülmesine ve serilmesine izin veriyor. Bu şekilde yaklaşık beş – altı tabakamız var. İş çok büyük olmadığı için kiralık arazöz ve silindir kullanıyoruz. Sıkışma kontrolü tamamen dolu bir kamyon yardımı ile yapılıyor. Kamyon deney yapılacak noktanın üzerine park ediliyor. Hidrolik bir düzen kamyonla toprak arasına yerleştiriliyor, belirli aralıklarla basınç uygulanıyor ve zeminde süreye bağlı batma ölçülüyor. En alt tabakada % 90 olan sıkışma oranının üst tabakalarda % 95 olması gerekiyor.

İlk birkaç tabakada bayağı zorlandık. Sıkışma oranında yeterli sonuç alamamışsak, yeniden suluyoruz ve tekrar sıkıştırıyoruz. Sulamanın miktarı ve süresi çok önemli, optimum bir nokta bulunması gerekiyor. Daha az yada daha çok sularsak silindirin hiç faydası olmuyor. Artık son tabakaya geldiğimizde kendimize güveniyoruz. Malzeme serilmesi tamam, greyderle zemini düzenledik, arazöz geldi, göz kararı sulamayı tamamladık, kiralık traktöre bağlı kiralık vibrasyonlu silindir kurallarına ve süresine uygun bir biçimde sıkıştırmayı tamamladı. Yüzeyin sertleşmesi için bir süre bekledik, sonra deney kamyonunu laborant arkadaşların belirlediği noktaya çıkardık, deney başladı. Hepimiz kamyonun altına doluştuk. Kamyonun altı tıkış tıkış kalabalık. Deney yapıldı, sonuç % 94, son tabaka olduğu için hiç hoşgörü yok, Alt tabakalar olsa 95 yerine 94 kabul edilebiliyor. Her şey sil baştan başladı. Yeniden ve çok ölçülü bir sulama, arkasında vibrasyonlu silindir, ertesi gün tekrar hazır olduk. Düzen tekrar kuruldu, kamyonun altına doluştuk. Nefesimizi tuttuk desem yeridir, heyecanlı ve gergin izliyoruz. Öyle ya tamam denirse kiralık araçlarımızı göndereceğiz ve son hakedişimizi yapacağız. Diğer yandan beton ekibi bizi bekliyor. Deney sonuçlandı, sonuç 95, yani tamamdır. Kontrol mühendisimiz Musa bey’le bakıştık anlaştık, deney tutanağı 95 olarak yazıldı imzalandı. Tamam mı, tamam dedik laboratuar takımlarını topladı geri döndü. Ben kiralık araçların saatlerini ve alacaklarını hesapladım, imzalarını aldım ve hepsini geri gönderdim. Bir saat sonra kontrolluğa gittim, tutanağı alacağım ve iş bitecek. Musa bey kapıda karşıladı beni, yüzüme bir hoş bakıyor. Ben de boş boş bakıyorum. Sonunda baklayı çıkardı ağzından. Betondan bir önceki tabakanın sıkışma oranı % 98 olmalı imiş, şartname öyle yazıyormuş. Bende bir panik ki sormayın, nasıl olmasın aynı ekibi bir daha toplamayı mı düşünürsün, yoksa betonculara ne anlatacağını mı ? Musa bey yüzünde mahcup ama bir o kadar da  muzip bir ifade ile söylediği bir söz 25 yıldır aklımda. “Ne yapalım Osmancığım, KADER UTANSIN” 

İşte sonradan çok iyi dost olduğumuz Musa Bey hâlâ buralarda çalışıyor, yeni emekli olmadı ise. Kulakların çınlasın Musa kardeşim.


Katkım olan kitaplar sayfası