Amasanga
Turan Ali Çağlar


Ödül kazanmış kitapları okumak zordur, ister istemez bir beklenti içine girer insan. Elinizdeki roman onca eseri geçip hem de Çiğli Belediyesi’nin düzenlediği romanımızın efsane isimlerinden biri olan Fakir Baykurt roman ödülünü kazanmışsa mutlaka güzel olmak zorundadır. Elbette beğeniler değişir ve tartışılamaz, güzel bir söz vardır, “Emek verilmiş herhangi bir eseri beğenmeme hakkınız vardır ama olmamış deme hakkınız yoktur.” İşte o zaman kendi beğeni ölçeklerinizi sınanıyormuş gibi duyumsarsınız. Baştan “güzel olmalı, beğeneceğim” önyargısıyla okumaya başlarsınız, ilk 30-40 sayfada sıkılacak olursanız önce kendinizi sorgularsınız, sonra okumaya devam edersiniz. Belli sayfadan sonra eser kendini okutmaya başlarsa iyi, okutmazsa sessiz sedasız bir kenara koyar, unutmaya çalışırsınız.

Amasanga için ben çok önceden duyumlar almaya başladım, Hidayet Karakuş ve Bahri Karaduman seçici kurulun içindeki dostlarım. Bahri ağabeyimle okuma süresince bolca konuştuk. Son güne gelene değin ser verdi, sır vermedi. Sonuç açıklanacağına yakın, artık diğer üyelerin de eğilimleri belli olduktan sonra bana konuyu anlattı. Çok ilgimi çekti, oldum olası arkeolojiyi çok severim. Hele Hititler benim için bambaşka bir değerdedir. Ülkemin dört bir yanında onlarca arkeolojik alan gezdim. İçlerinde Hattuşa bende unutamayacağım izler bıraktı. Bir kentin bütününü görmek (çok iyi korunmamış olsa bile) muhteşem bir duyguydu.

Ülkeleri tanıtma için birçok yöntem vardır, turizm bunların elbette başında gelir. Yıllar öncesine döndüm. Christian Jacq’ın Ramses dizisini okuduğum günlerde Mısır’a gidip o yılları orada izlemeyi çok istemiştim. Sonradan bu roman dizisinin bir proje olduğunu öğrendiğimde şaşırmıştım. 1990’lı yıllarda terör nedeniyle Mısır’ın turizm gelirinin azaldığı yıllarda en azından son üç kitabın ısmarlama yazıldığı konusu bana çok ilginç gelmişti. Roman dizisinin birinde Kadeş savaşı ve öncesi anlatılırken bir Mısırlı Hititleri yakından tanıyıp bilgi toplamak için Hitit ülkesine ve elbette Hattuşa’ya gider. Romandaki anlatımda Mısır ne denli uygar ve aydınlık bir ülke gibi gösterilirse üzerine basılarak Hitit ülkesi geri, Hattuşa ise karanlık bir kent olarak anlatılır. Sonuçta roman dizisinin bütün dünyada beğenilip okunmasıyla Mısır istediği turizm atağını başarmış oldu.

Roman dizisini okuduktan yıllar sonra Hititlilere ilgim artıp bilgi sahibi olunca gerçekten üzülmüştüm. Bir roman dizisi Mısır’ın kaybolmaya yüz tutan itibarını getirdiyse, neden başka bir roman dizisi Hitit ve Hattuşa’nın gerçek yüzünü ortaya koyup ülkemizin turizmine fazlasıyla hak ettiği bir kapıyı açmasın diye çok düşündüm. Sonra Hitit üzerine yazılmış kitapları okudum, belgeselleri izledim. Ancak sayıları çok azdı ve dünya çapında bir tanıtım yapmaya güçleri yetmedi zaten.

Amasanga’yı ilk elime aldı-ğımda “Bu sefer aradığımı bulacağım” duygusuna sahip-tim zaten. Elbette herkes o çağları merak eder ama az önce anlatmaya çalıştığım konulardan sonra ben daha merakla başladım okumaya. Elime aldıktan sonra zorunlu süreler dışında elimden bırakmadım. Hitit ülkesini gönlümce gezdim, kentleri tanıdım, insan ilişkilerini gördüm. Hitit ülkesinin ve kentlerin nasıl yönetildiğine tanık oldum. Ülkemin topraklarında 3200 yıl önce var olan Hitit uygarlığının Christian Jacq’ın Ramses dizisininde anlatıldığı gibi olmadığını, aydınlık ve insancıl olduğunu görmekten çok mutlu oldum.

Özellikle, kölelik, kadın erkek ilişkileri, yöneticilerin tavırları gönlümde olması gerektiğini düşündüğüm gibiydi. Burada Turan Ali Çağlar’ın daha önce halkbilimle ilgili çalışmalarının ve yazılarının romanı beslediğini duyumsamamak mümkün değil. Çok emek verilmiş, çok çalışılmış ve çok güzel bir eser çıkmış ortaya.

Hitit dönemi üzerine oldukça uzun yazdığımı düşünüyorum ama bu benim gerçekten çok önem verdiğim bir çağ ve uygarlık. Hayal ettiğim gibi dünya çapında bir romanlar dizisine dönüşmesini özlemle bekleyeceğim.

İkinci dönem olan Anadolu Selçuklu dönemi aynı incelikle anlatılmış Çavlı ile birlikte bir döneme tanık oldum, gelenek göreneklerin bugüne değin gelişini izledim. Daha önce efsanelerde, masallarda, fıkralarda tanıdığım insanlarla bir arada olmak çok güzeldi. İlk bölümde olduğu gibi yaşamlar, kentler çok güzel anlatılmış. Hep merak ettiğim birçok ayrıntının yanıtını buldum. Haçlı savaşları, işgal kentlerinde yaşamın etkilenmesi, şimdi bize kuş uçuşu gibi gelen kentler arasındaki yolculuklar, konaklanan hanlar, eşkıyalar, iyi insanlar, kötü insanlar son derece canlı olarak anlatılmış.

Günümüzü anlatan son bölümde daha önce satır aralarında görünen ayrıntılar ustaca birleştirilip bütün sorular ve bilinmezler çözümlenmiş. Kadın erkek ilişkileri, aşk yaşamları, cinsellik ince bir şekilde zarif bir biçemle anlatılmış. Bir kez daha anladım ki insan ilişkileri, özellikle kadın erkek ilişkileri bin yıllardır çok az değişerek günümüze kadar gelmiş. Şimdi insanlar biraz da cüretkâr ve aceleci, belki de en göze çarpan fark bu.

Roman ve çağlar boyunca kentlerin, bölgelerin, gelenek-lerin, yaşam biçimlerinin gelişi-mini görmek çok ilgi çekiciydi. Bugün yaşadığımız ve “atala-rımızda kalan” diye nitelenen birçok geleneğin köklerinin uygarlık farkı olmaksızın ve çok az değişerek günümüze değin geldiğini, bunların aslında Anadolu birikimi olduğunu anladım, bilgimin arttığını duyumsadım.

Ve romana adını veren “Amasanga” her çağda, kadının aslında ne denli güçlü olabileceğini, yıllar ilerledikçe özellikle toplumsal ve dinsel baskılarla durdurulmaya çalışıldığı gerçeğini çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor. Antahsum, Mahmure ve Çiğdem çağını mükemmel temsil eden kadınlara sadece birer örnek. Yan kadın kahramanlar hiç geride kalmıyorlar, bazen hangisi ana kahraman diye şüpheye düşmek bile mümkün olabiliyor. Erkek kahramanlar roman boyunca kadın kahramanların önüne pek geçmiyor.

Dinlerin toplum üzerindeki frenleyici etkileri ince bir biçemle sorgulanıyor. Bütün bunları okuduktan sonra başımızı ellerimizin arasına alıp çağlar boyunca ilerliyor muyuz yoksa en azından bazı konularda geri mi gidiyoruz sorusunun yanıtını aramalıyız.

Sayın Turan Ali Çağlar,  keyifle okuduğum Amasanga romanınızla bilgim, görgüm arttı, bazı bilgilerimi pekiştirdim ve daha düşünecek, tartışacak konular olduğunu gördüm.

Emeğinize sağlık…

20 Mayıs 2021