"Elitist" derken kimler kastediliyor? Ne istiyorsunuz rakı sofralarındam?


Bir söylem çıktı son günlerde, Partiyi rakı sofralarında konuşan adamlardan ve “Elitist”lerden temizlemek. Önce “Elitist”in sözlük anlamına bakalım, çeşitli sözlükler bir paragrafta birleşiyor; “(seçkincilik) ilkesini savunan kimse, bir elitin liderliğini savunan kimse”. Zamanı geldiğinde bazı partiler veya topluluklardan örnek verebilirim, bu örneği verişim anılan partinin veya topluluğun görüşlerine katıldığım ve savunduğum anlamına gelmez. Görüşlerimle taban tabana zıt bir grubun bazı ilkeleri gerçekten takdire şayansa onu anmaktan geri kalmam. 

Bugün hangi parti Elitist görüşle yönetilmemektedir ki? Mecliste temsilcisi olan partilerden biri dışında (bir miktar) tamamı liderlerinin belirledikleri kişiler tarafından yönetiliyor. 30 Mart seçimlerini anımsayalım, onca aday adayı neden aylarca çalıştırıldı, sanki rekabet etme olanakları varmış gibi kendilerini anlatmak için çırpındılar, hatta yırtındılar. Sonunda ne oldu? Her partiden bir kişi ya da grup çıktı karar verdi, “şunlar şunlar adaylarımız” dediler son derece “elit bir şekilde” adaylarını belirlediler. Ön seçimlerden hiç söz etmek istemiyorum, delege sisteminin ele alınacak tarafı yok. Zaten bu haliyle bile delegelerin tercihini soran da yok. 

Hep demokrasi diye feryat ederiz, hangi demokrasi? Kimlerin demokrasisi? Özünde demokrasi bugünkü uygulama şekliyle asla halkın yönetimi değil, halkın esamisi bile okunmuyor. Bugün demokrasi mevcut yöneticilerin kendi arasında yarışmalarından ibaret. Geri kalanı için ya çaresizce boyun eğmek ya da “Allah devlete millete zeval vermesin” düşüncesinin partiler için kullanılan versiyonu olan “Büyüklerimiz ne yaparsa doğru yapar” düşüncesini tartışmasızca kabullenmekten başka bir şey kalmaz. 

Eğer bir toplumun tamamına yakın bir kısmı eşit ya da yakın ölçekte kültür (Eğitim değil, kültür, yani okullarda öğretilen değil, merakla, ilgiyle, araştırarak edinilen bilgi ve görgü birikimi olan kültür) düzeyine sahip değilse ister istemez bazı seçkinler toplumda daima ön saflarda yer alırlar. Bu dünyanın (çok küçük istisnalar dışında) bütün ülkelerinde böyledir. Bunun da gerçek bir halk yönetimi olduğunu söylemek asla mümkün değildir.

Elitlerden kurtulacaksanız, iyi, kurtulun ama geriye kim kalıyor ki? Zaten elitlerin büyük bir kısmının görüşlerini değerlendirmiyorsunuz, elitlerin dışında kalanların görüşlerinden mi yararlanacaksınız? Ne zaman yararlandınız? Oy aldığınız kitlelerin yaşama koşullarına, yaşam kalitelerine bir bakın yeter. Burada yine hakkını verelim, bir parti toplumun her kesimiyle öyle ya da böyle her ortamda ilişki kurabiliyor ve sonuçlarından da yararlanıyor. 60’lı 70’li yılların kitleleri ve görüşleri masal oldu, hatta taban tabana zıt sonuçlar ortaya çıktı. Sadece bu bile bazı şeylerin yanlış yapıldığının göstergesidir.

Bir de “Rakı masası” konusu var, “rakı masası”ndan ne anlıyorsunuz ve ne istiyorsunuz? Rakı içen denince, rakı masası denince aklınıza hemen içip de sapıtanlar mı geliyor? İçip sapıtan, saçmalayan çok var, iyi de her içeni aynı potaya mı koyuyorsunuz? Benzeterek söylemiyorum, kulvarlar ayrı ama örnek olabilir diye söylüyorum, dinine bağlı, ibadetlerini gereğince yerine getirenle, “Allah adına” acımasızca can alanlar bir mi, hiç olabilir mi? Hepsini aynı potaya koyamazsınız, aklı başında kesimler gerçek Müslüman’la terörist Müslüman’ı ayırıyor. Buna benzer her düşüncede gereğini layığıyla yerine getirenle getirmeden getiriyormuş gibi yapanı ayırmak zorundayız. 

Rakı masası öyle kolay oturulabilecek bir masa değildir, saygı ister, sevgi ister, adap ister, edep ister, muhabbet edebilecek, en azından hakkını vererek dinleyecek kadar bilgi, görgü ister. “Rakı sofralarına Türkiye’yi kurtaranlardan partiyi temizleyeceğim. Bana çalışan adam lazım rakı sofralarında konuşan adam değil” sözü yanlıştır. Unutulmamalı ki bütün büyük düşünceler hayal etmekle başlar, hayalinizi rakı masasında paylaşmaktan büyük keyif olmaz. Birçok büyük karar bu tür masalarda başlayan düşüncelerden sonra gerçekleşir. Bunları hayatlarında hiç rakı masasının içinde ya da kenarında bulunmamış olanlar bilemez, anlatamazsınız. Ancak bunu yaşamış olanlar neden “rakı masası” lafını kötü örnek olarak gösterirler anlamak mümkün değil. Olsa olsa başka bir mücadeleyi kamufle etmek için (belki bir miktar da bazı kesimleri memnun etmek için) söylenmiş bir sözdür.

Yeri gelmişken başka bir örnek verelim, bazı mekanlarda girişte yazılar vardır. “Tesisimiz alkolsüzdür” gibi, bunu bir nebze anlamak mümkün olabilir, içki kullanmayan rahat rahat gelsin, otursun diye yazıldı denebilir. Sadece denebilir diyorum, örneğin ben rakı masasında oturmaktan büyük keyif alıyorum ama oturmayandan, içmeyenden de asla rahatsız olmuyorum. Peki, bir yolculukta gördüğüm “Tesisimiz KESİNLİKLE alkolsüzdür” ne demek? O gün birlikte olduğum kuzenim Mehmet Yavrutürk’ün dediği gibi, “Bu ne kindir, nasıl bir düşmanlıktır, nasıl bir ayrımcılıktır?” İçki içenlerle kesinlikle yan yana gelemezler demek midir bu? Bizim toplumumuz yüz yıllardır içenle içmeyen bir arada sevgiyle, saygıyla yaşamıştır. Bugün bazıları bu düşünceden nemalanacak olabilir, ya benim gibi düşündüğünü sandığım insanlar söylerse ne olacak? Et kokarsa tuzlarsın, tuz kokarsa?

Bu konuda söyleyecek, yazacak çok şey var ama okunabilmesi için daha uzun olmamalı deyip şimdilik bitirelim, devamı var.
Saygıyla, sevgiyle, sağlıkla ve de “muhabbetle” kalınız.

M. Osman AKBAŞAK
09 Eylül 2014