Uğur Belger
Barışın Renkleri...
Değerli dostum kardeşim,
Kitabı alır almaz bir nefeste okudum. Elinize aklınıza ve dilinize sağlık, çok güzel olmuş. Sizi kutlarım. Türk edebiyatında enformatif türde ne kadar roman vardır bilemiyorum ama sizin son üç eseriniz bu dâhil bu konuda bence lokomotif eserler.
Sizin anlatımınızla Lefkoşa'yı gezdik, tanıdık; birinci ağızdan Kıbrıs Türkü'nün acılı öykülerini içinde yaşıyormuş gibi dinledik. Kitabınız aynı zamanda barışa yönelik içten ve dürüst bir adım olarak önemli bir insanlık görevi üstleniyor. Keşke barış yanlısı görülen birçok insan sizin gibi böyle bir halisane yaklaşımı üstlerine bilse ve eser verse.
İzin verirseniz bir küçük önerimi de bilvesile sunmak istiyorum. O da şu; romanın akışı içinde geçen diyaloglar/ mükalemeler biraz fazla kitabi ve edebi. Ayrıca çok düzgün bir Türkçe ile. ("8500"de de "Aristonikos - Güneşe Çağrı"da da) hâlbuki birçok diyalog günlük dilde ve biraz savruk bir tarzda cereyan eder. uzun ve düzgün Türkçe ile konuşmalarda yer alan fikirler söyleyenin zihni çerçevesinde yer almalıydı ve bu daha uygun olurdu diye düşünüyorum.
Barış konusunu Kıbrıs yakın tarihi bağlamında ele almışsınız. İyi bir seçim. Bu gelişmedeki haklı ve haksızı tefrik edebilmek çok kolay değil. Bunun için tarihsel seyri iyi bilmek ve incelemiş olmak gerekiyor. Sizin kitabınız buna katkıda bulunuyor. Ondan dolayı çok önemli.
Barışçılık çığırtkanlığı yapanlara gelince, onlara bir çift sözüm var (Bu konuda sizi ve samimi ile halisane çabalarınızı tenzih ederim. Barış'a giden her samimi adım bir ümit ışığı taşı.)
Savaş "kendi neslini sürdürme" içgüdüsünden kaynaklanan bir gerçektir.
Savaş bir sonuç; kaynağı ihtiras, kibir, sahibiyet güdüsü, cinsel dürtüler, kıskançlık (tamah), haset. bu dürtüleri kontrol edebilen yaratık (insan) yapabildiği kontrol oranında uygardır.
Yüzde yüz kontrol mümkün olamayacağından savaş gerçeği kaçınılmazdır. Savaş nasıl bir gerçekse savaşta bir haklı bir de haksız taraf bulunması da bir gerçektir, olgudur. Her savaşın bir galibi vardır ama bu haklı olan taraf olmayabilir Ancak her savaşta her iki taraf da ciddi zarar görür. Çünkü savaş kendi sınır ölçüleri gaddarlık, acı, gözyaşı, korku ve iğrençlik manzumesidir. Savaşlarda hasmının sahip olduğu varlığı gasp etme niyeti ile hareket eden taraf haksız (emperyalist!), sahip olduğu ve emek ve zamanla meydana getirdiği varlığın koruma çabasında olan taraf haklıdır. Savaşa karşı duracağım savı ile ortaya çıkanlar, bu savlarını savunurken her iki tarafı eşit kabul etme ve böylece barış sağlama gayreti ile siyaset hatasına düşerler. Her savaşın sonunda barış vardır, ancak her barış şerefli ve haysiyetli değildir. Sevr şerefsiz bir barıştır, Lozan şerefli ve haysiyetli bir barıştır. Birincisi 1. Dünya harbini takiben, ikincisi İİstiklal harbini takiben yapılmıştır. İkisinin de kaynağı savaştır.
Esas barışçılık haklı ile mazlumu her ne pahasına olursa olsun, cesaretle savunmak ve adil olmaktan geçer. Hasmını ezerek onu köleleştirmeye çalışan tarafı, galip de gelse savunucu olan mağlup ile eşdeğer tutanlar, en az onlar kadar haksızdırlar ve bu sonuç ile sağlanan barış bir utanç vesilesidir. Şunu da unutmamak gerekir ki, kişiler için İnsanoğlu toplumunda başkalarının omuzlarına basarak yükselme, kendine önemli mevkilere edinme, varlık ve etki sahibi olma çabaları gibi eylemler de birer mikro savaştır ve büyük savaşların tohumudur.
Kitabınız için hem kendi adıma hem Türk toplumu adına teşekkür eder esenlikler dilerim,
Takdir ve dostlukla
|