Eralp Adanır

  Barışın Renkleri  

Osman Bey merhabalar. Kitabı bitirip paylaştım. Tek kelimeyle harika bir roman olmuş. Kaleminize yüreğinize sağlık, beni 20 Temmuz'da 10 yaşında bir çocuk olarak esir düştüğümüz Limasol'a götürdü. Savaşın o acısını insanlık boyutu o yaşlarda anlamış ve tanımış oldu.

Belki bundan sonraki ikinci romanım bu konuyla ilgili olur diye planlıyorum. Tekrardan yüreğinize sağlık, gitgide bölünmekte ve ayrışmakta olan bu adadan, bir gün "barış"a yasemin dizeceğimiz umuduyla selamlıyorum sizi. Sağlıkla dostlukla kalınız.

Kitaptan Notlar:
"Sonsuza kadar gitmeyecek zavallı bir yelkenli. Bilmeliyiz ki bir gün rüzgâr bitecek ve hepimiz aynı okyanusun ortasında kaldığımızda, birbirimizin elleri özlenecektir."

"Eğer çiçeklerin tükenmesini, eğer sevdaların yok olmasını istemiyorsak, Eğer dostlarımıza 'Kalbiniz gibi geçsin hayatınız! demek istiyorsak,  Eğer onlara 'Artık ayağa kalkmak, yürekliliğimizi yitirmemek gerekiyor ' demek istiyorsak, Yaşamı anlamı kılalım; paylaşmanın dayanışmanın, sevginin gücünü anımsatalım birbirimize; bıkmadan!"

"Ne diyor Max Stirner; "Büyük, önünde diz çöktüğünüz için büyüktür. Ayağa kalkın!"

"Ben de bir söz bekleyebilir miyim?" Diye araya girdi Sibel, bakışlar üzerine dönünce de devam etti: 'Bertolt Brecht'i bilirsiniz. Brecht, 'Her savaşta geriye üç ordu kalır. Ölüler ordusu, yas tutanlar ordusu, hırsızlar ordusu' der. Hangisine hayır diyebiliriz ki."

(M. Osman Akbaşak "Barışın Renkleri")