Bahri KARADUMAN

 
"ARŞİPEL" Ege'nin antik çağlardaki adıdır. Ege Denizi'nin iki yanındaki Batı Anadolu'yu, Yunan anakarasını, irili ufaklı tüm Ege adalarını da kapsar. Homeros'un "Şarap renkli deniz" dediği Ege'nin kıyıları, kalıntıları günümüze dek uzanan uygarlıkların da altın beşiğidir. O uygarlıklar, ansiklopedilerde, tarih kitaplarında kalmıştır ne yazık ki.

Köy enstitüleri kapatıldıktan sonra öğrenciler, yerelden evrensele ulaşmayı hedefleyen çağdaş bir eğitim anlayışının ışığından yoksun bırakılmış; ezberci eğitim sisteminin kurbanları olmuşlardır. Toplumsal sorumluluğunun bilincinde olan yazarlar, bu açığı kapatmak için yazınsallıktan ödün vermeden araştırmaya dayalı bilgilendirici yapıtlara da imza atarlar. "Geçmiş, tarih kitaplarından değil; roman türü edebi kitaplardan öğrenilir" tezi günümüzde de geçerliğini koruyor. Bunun en güzel örneklerinden biri de Osman Akbaşak'ın son romanı: Taş Devrine Düş Yolculuğu

Yazar, okuru 2035 yılı İzmir'ine götürüyor. Mekân Agora'dan başlayıp Kadifekale sırtlarındaki antik tiyatroyu içine alan İzmir Arkeopark. İzmir, kentlilik bilinciyle donanmış muhteşem ötesi bir şehir. Aşkın da dostluğun da en güzelini yaşayan İzmirli roman kahramanları ve 8.500 yıl öncesine yapılan gizem dolu bir zaman yolculuğu. İzmir'in tarihini 3.500 yıl daha geriye taşıyan Yeşilova taş devri köyünde yaşamın sürdüğü günlere yapılan düşsel bir gezi.

Kitap, Halikarnas Balıkçısı'nın "Pembe sabahlar, mavi öğlenler, altın ikindiler, menekşe akşamlar diyarı" dediği Ege'nin, İzmir'in romanı. Merak ve heyecanla okunacak bu roman, günümüzden geleceğe uzanan; yer yer fantastik öğelerle gelecekten de bu günlere seslenen, sorgulayıcı üst düzeyde bir yapıt. Çok farklı bir konu ve değişik, ilgi çeken bir kurgu. Her kitaplıkta bulunması gereken bu romanın yayımlandığında gündemde kalacağına, hatta kitabın gündem yaratacağına inanıyorum.