Mehmet Atilla

25.01.1959’da Bodrum'un Turgutreis beldesinde doğdu. İlköğrenimini aynı yerde tamamladı. Turgutreis Ortaokulu'nun 1972'deki ilk mezunlarındandır. Lise öğrenimi için İzmir Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi'nin tesviye bölümüne kayıt oldu ve 1975 yılında bu okulu bitirdikten sonra aynı yıl girdiği Ankara Yüksek Teknik Öğretmen Okulu'nu 1979 yılında bitirdi.

İlk görev yeri olan Samsun Teknik Lise ve Endüstri Meslek Lisesi'nde teknik öğretmen ve müdür yardımcısı olarak iki ayrı dönemde toplam 11 yıl görev yaptı. Bu sürecin ortasında bir yıl kadar da Yozgat Akdağmadeni Endüstri Meslek Lisesi'nde (1984-1985) çalıştı ve 1990 yılı sonunda İzmir'e atandı. Mithatpaşa Endüstri Meslek Lisesi'nde sürdürdüğü öğretmenlik yaşamından 2003'te emekli oldu.

2009 yılından sonra da çoğunlukla Turgut Reis’te yaşamaya başladı. Evli ve bir çocuk babasıdır.

Edebiyat dünyasına şiirle adım atan Mehmet Atilla'nın ilk çalışması 1984 yılında Milliyet Sanat dergisinin "genç şairler" köşesinde yayımlandı. Daha sonra değişik dergilerde şiirler yayımladı ve 1999'da "Arkadaş Zekâi Özger Ödülü"nde seçici kurul özel ödülüne değer bulunan dosyası "Beşinci Tat Şiirleri" adıyla Mayıs Yayınları'nca yayımlandı (2004).

Bu arada öykü çalışmalarına da ağırlık veren Atilla bir yandan da çocuklar için yapıtlar üretmeye başladı. Bilgi Yayınevi'nce düzenlenen "e-kitap" yarışması "öykü" ödülünü alan "Sancı Yılanı" adlı dosyası daha sonra basılı kitap olarak da yayımlandı (Bilgi Yayınevi, 2003).


Bodrum'un 1940'lı yıllardaki yaşantısını kurmaca bir aşk hikâyesi ekseninde anlatan ve İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkemize sığınan insanları konu edinen "İsKanDil" adlı romanı ise aynı zamanda köy eğitmenlerinin edebiyata aktarılmasına katkıda bulundu (Şenocak Yayınları, 2009).


Ayrıca Heyamola Yayınları'nın semt kitapları dizisinde İzmir'in "Karabağlar" semtini yazdı (Heyamola Yayınları, 2011).

Mehmet Atilla Dil Derneği, Çocuk Ve Gençlik Yayınları Derneği ile Türkiye Yazarlar Sendikası üyesidir.


Çocuk ve İlk gençlik Edebiyatı Alanındaki Çalışmaları Mehmet Atilla çocuk ve gençlik edebiyatına Bu Yayınevi'nce yayımlanan "İngiltere'den Gelen Konuk" adlı kitabıyla girdi (1997), daha sonra arka arkaya kitaplar yayımladı, ödüller aldı.

İlk gençlik edebiyatı olarak ele alınsa da her yaştaki okura seslenebilen iki kitabıyla ilgi çekti:
Yüzümde Kırlangıç Gölgesi (Bilgi Y. 2000 - Tudem 2010)
Gözlerinde Gece Yok (Bilgi Y. 2002)


Çocuklar için yayımladığı kitapları:
İngiltere'den Gelen Konuk (roman) Bu Yayınevi, 1997
Benim Adım Zeybek (roman) Bilgi Yayınevi, 1997
Defterim Işık Saçıyor (şiir) Bilgi Yayınevi, 1997
Bir Bayram Günü (öykü) Özgür Eğitim Yayınları, 1998 - Bilgi Yayınevi, 2003
Dalgalar Nereye Gidiyor (roman) Bilgi Yayınevi, 1999
Uzaydaki Karanfil (öykü) Bilgi Yayınevi, 1999
Bilgisayardaki Saklambaç (öykü) Bilgi Yayınevi, 2001 - Tudem 2010
Balıklar Tiyatroda (roman) Bilgi Yayınevi, 2003 - Tudem 2012
Formik İle Mirmik (roman) Bilgi Yayınevi, 2004
Büyülü Irmak (çağdaş söylence) Bilgi Yayınevi, 2005
Uçan Dalgalar (roman) Tudem, 2009
Tuhaf Yaratıklar Çiftliği (roman) Tudem, 2009
Kafesteki Çikolata (şiir) Tudem, 2010
Parktaki Gergedanlar (roman) İş Kültür Yayınları, 2010
Havlayan Harfler (roman) Tudem, 2011


Ödülleri
1) TARİŞ Edebiyat Ödülleri Öykü ikinciliği (1993)
2) Kıyı Dergisi A. Selim Teymur Köşe Yazısı ikinciliği (1995)
3) Mevlüt Kaplan Çocuk Öyküleri birinciliği (1996)
4) P.E.N. Edip Cansever Şiir Yarışması Özel Ödülü (1996)
5) Arkadaş Z.Özger Jüri Özel Ödülü (1999)
6) Ankara Öykü Günleri Leyla Erbil Öykü Ödülü (2000)
7) Bilgi Yayınevi “e-kitap" öykü Ödülü (2002)
8) Abdullah Baştürk İşçi Öyküleri birinciliği (2007)
9) Tudem Edebiyat Ödülleri Çocuk Şiirleri ikinciliği (2009)
10) ÇGYD Yılın Kitabı Ödülü (Parktaki Gergedanlar) 2011



İkinci Dünya Savaşından bir kesit - İsKanDil romanı

Düşlerin kurulduğu, aşkların yaşandığı Akdeniz’in kışında savaş çığlıkları...

Kimi yerler var ki geçmişten anlamlı izler taşırlar günümüze. Acıları, sevinçleri, coşkuları, hüzünleri, umutları, yazgıları, kederleriyle... Kimi yerler var ki yaşanmış öyküleri, savaşları, olaylarıyla duyururlar adlarını tarihin derinliklerinden.

Düşlerin kurulduğu, aşkların yaşandığı, güneşin batışının izlendiği bir çok yerde, nice yoğun olayların yaşandığını düşünmeyiz, usumuza getirmeyiz belki de. Kimi deniz kasabalarının, kentlerinin kıyılarında acılı, sıkıntılı, kanlı, kıyımlı öykülerin yaşandığını, tarih kitapları yazmaz; ama yıllar sonra anlatılardan, söylencelerden, ağızdan ağza aktarımlardan bir romanın sayfalarında buluşmak olası.

Desem ki Bodrum'da yaşayan nice insan da oturdukları, söyleştikleri, düş kurdukları, seviştikleri denizin kıyısında bir savaşın izlerinin bulunduğunu düşünürler mi? İkinci Dünya Savaşı'nın bir bölümünün Bodrum açıklarında yaşandığı gerçeği bilinse..." nasıl şaşırır kim bilir genç ve orta yaştaki Bodrumlular. İşte bu unutulan, hatta bilinmeyen gerçeği şair, öykücü, roman yazarı Mehmet Atilla tarihin derinliklerinden çıkarıp seriyor önümüze. İskandil (*) romanıyla ayrı anlamlar içeren üç sözcükle doğup büyüdüğü, yaşadığı bu kıyıların 67 yıl önce yaşanmış öyküsünü tarihsel olgular ışığında ve kurmaca örgüyle hem savaşın sıcaklığını, hem aşkın ateşini duyumsatıyor okuruna. İsli, karanlık, kanlı dehlizlerden geçerek, denizin karanlık gecelerine kandil tutarak yeniden deşiyor geçmişi. Mehmet Atilla'yı bilenler bilir; ama kısaca tanıtayım istiyorum. 1959 Bodrum doğumlu olan Atilla, ilköğrenimini doğduğu kasabada, liseyi İzmir'de okur. Ankara'da Yüksek Teknik Öğretmen Okulunu bitirir. Samsun, Yozgat ve İzmir'de öğretmenlik yapar, 2003 yılında emekli olur. Şimdi İzmir - Bodrum arasında değişmeceli olarak yaşamını sürdürüyor. Mevlüt Kaplan Çocuk Öyküleri Yarışması'yla (1996) ilk ödülünü alan Atilla, Ankara Öykü Günleri'nde Leylâ Erbil Öykü Ödülü (2000), Bilgi yayınevi e-kitap Öykü Ödülü (2002), Abdullah Baştürk İşçi Öyküleri birinciliği (2007) ile ödül sayısını artırdı.

Şiir alanında ise 1996'da PEN Edip Cansever Şiir yarışması ile 1999'da Arkadaş Z. Özger Şiir Yarışmasında özel ödüllere değer görüldü. Mehmet Atilla'nın 15'e yakın çocuk ve gençlik yazını alanında kitabı yayımlandı. Beşinci Tat Şiirleri adlı şiir kitabıyla, Sancı Yılanı adlı bir öykü kitabı da bulunuyor.

Yunanistan'ın İstanköy adasıyla Bodrum'un Akyarlar (Eski adı Kefaluka) beldesi arasında yaşanan olaylara, İkinci Dünya Savaşının yakınımıza dek gelen seslerine, kaçışlarına, kanlı sahnelerine bir pencere açar Mehmet Atilla İskandil le. Eylül 1943... Bodrum o günlerde nasıl da suskun! Gündüzleri neyse de gece olunca tuhaf bir tıslama kaplıyor ortalığı. Yağ kandillerinin, gaz lambalarının kederli ışığı değişik bir giz katıyor bu sese; iyi ki çocuklar var, onlar da olmasa ağır bir örtünün altında kımıldama zorluğu çeken yaratıklar gibi dolaşacak insanlar."

İkinci Dünya Savaşı topraklarımıza girmese de yakınımızdaki Yunan adalarında İngilizler ve Almanlar tarafından paylaşım savaşı yaşanmaktadır. Her ikisi de bu adaları basamak olarak kullanmak ister. İşte bu savaşın gelişimi içinde, Ege denizinin güz dalgaları kıyılarımıza çok sayıda cesedi getirmektedir. Sadece cesetler değil elbette, İstanköy'den kaçan sığınmacılar da yeni bir yaşam savaşına katılırlar bu kıyılarda. Bir bakıma sığınmacılarla savaşın etkilerinin duyumsandığını vurguluyor yazar.

Yunus Bey, Merih ve Burcu'yla güncelleşen romana geçiş yaptıktan sonra, Bodrum'u üne kavuşturan, önemini çoğaltan, Bodrum la özdeşleşen Halikarnas Balıkçısı çıkıyor karşımıza. Romanın geçtiği yılları düşündüğümüz zaman, Balıkçı’nın savaşın yaşandığı yıllarda Bodrum'da yaşadığını anlıyoruz. Yazarın böyle bir rastlantıyı kaçırmadığını, romanda anlatıldığı gibi Halikarnas Balıkçısı'nın halk ile dış dünya arasındaki bağlantıyı sağlamasının etken olduğunu sanıyoruz. Üstelik bu olgu romanın kurmaca yapısına bir gerçeklik, bir varsıllık da katıyor. "Cevat Şakir, kahvenin sürekli gelenlerinden. Evi yakın nasılsa, halkın da dört gözle yolunu beklediğini biliyor. Ellisini aşmış ama coşkulu tavırlarıyla, gürül gürül konuşmasıyla gittiği her yere öyle bir enerji taşıyor ki, söze başladığında ateşe gaz dökercesine parlıyor dilindeki sözcükler." Balıkçı hem savaş haberlerini radyodan dinliyor, hem de sabırla, yüksünmeden yanındakilere anlatıyor. Balıkçı yorumluyor olanı biteni. Savaş eğer bize de sıçrarsa, Bodrumlular için de balık, sünger işi bitik!

Roman, kurmaca bir yapı içerse de savaşın yaşandığı yıllardaki olaylar, geçişler, aşklar gerçekçi dil ve anlatım olanaklarıyla anlamlı bir boyut kazanıyor. Eğitmen olgusunu da yeniden anımsatıyor romanın kahramanlarından önemli birisi olarak. Böylece Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan döneminde başlayan, Hasan Âli Yücel'li Köy Enstitüleri'ne giden yolu açan "eğitmen'' olgusunu heyecanla yeniden izliyoruz.

Eğitmen Yücel'le karşı adadan Kefaluka'ya kaçıp gelen Halil Amca'nın kızı ganimetçi, batakçı, kaçakçı Necmi'nin karısı Elif arasındaki ilişki merakımızı kamçılayıp duruyor. Elifin babası Halil amca da çok şikâyetçi Necmi'den. Elifse büsbütün uzak ve yaban kocasına karşı. Böylesine bir durumda onu çıkmazdan kurtaran ise eğitmen Yücel oluyor. Kararsızlık, utangaçlık, pişmanlık açmazına karşın tutku, istek, sevgi, aşk üstün geliyor.

Kurmaca olaylar, anlatılar romanın tarihsel kimliğine farklı bir tat katarken, romanın kendi gerçekliğini de ana karakterlerle, yaşanan aşklı sahnelerle, beklenmeyen bir cinayetle, bağlantılarla, araya giren küçük ayrıntılarla da yakalıyoruz. Konya'dan gelen Çerçi İsmet i buluyoruz romanın bir yerinde. Çerçi'yle Yücel'in dostluğu cinayete giden bir yolu da açıyor sanki. Eğitmen Yücel'in Elifin kocası Yücele yönelik korkutma, sindirme, ürkütme planının bir cinayete dönüşmesinde çerçinin istemeden destek çıkmasını şaşkınlıkla izliyoruz. Ne var ki aşkın insanın gözü nasıl kör ettiğini, dahası aşk adına nelerin göze alındığını bu acıklı sahnelerle bir kez daha anlıyoruz.

Mehmet Atilla roman dilini de yakalamış. Şairliğinin dil ve anlatım ustalığını romanında da başarıyla sergiliyor. Ege havasını, akışını, sürecini iyi izliyor. Sıkmıyor okurunu. Anlatımındaki sıcaklığı, rahatlığı sonuna dek sürdürüyor. Sözcüklerini iyi seçiyor, tümceler sırıtmıyor. Türkçeye gösterdiği özeni seviyorsunuz. Şairliğini olur olmaz yerde işine karıştırmıyor. Ancak şiirin sessiz kıpırdanışlarını da zaman zaman duyumsuyorsunuz. Atilla, romancı kimliği ile işini sağlıklı biçimde yerine getiriyor. Bence sıkılmadan okuyabileceğiniz bir roman olmuş. Heyecan, merak olgusunu da yansıtmış.

Oğuz TÜMBAŞ


İkinci Dünya Savaşı’nın Bodrum kıyılarına vuran dalgaları,
“İS KAN DİL”

Söyleşimize böyle bir ortamda bulunmaktan çok mutlu olduğunu ve tüm yazarların bu havayı yaşamasının gerektiğini ifade ederek başlayan Mehmet Atilla “Hesap vermek için okurun karşısındayım.” sözleriyle sorularımızı içtenlikle yanıtladı.

“Yücel karakteri, gerçekte var olmayan ama gerçek bir eğitmen.”

“Bu kitabı yazarken unutulmuş olan “eğitmen” kavramına dikkat çekmek istedim.”

Türkiye’de 1936 yılından sonra bu uygulamanın ortaya çıktığını, eğitmenlerin askerler arasından okuma yazma bilenlerden seçilip 1, 2 ve 3. sınıfları eğittiğini böylece eğitimin hız kazandığı bilgisini bizlere aktardı.

“Vefa duygumu canlı tutmak için Bodrum’u yazdım.”

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Coğrafya insanların bir kaderidir.”sözünün önemli bir anlamı var benim için. “Benim de bu kadere uymam, bu coğrafyaya katkı sağlamam gerekiyordu.” Bodrumluyum, tanık olmasam da büyüklerimden, yöre insanından İkinci Dünya Savaşı’nın Bodrum kıyılarına nasıl yansıdığını dinledim, öğrendim: Batan gemiler, kıyıya vuran cesetler, sağ kurtulan karşı yakanın insanları… Bunları yazma gibi bir sorumluluğum vardı.

“İskandil’i yazmak için birçok araştırma yaptım. Bu araştırmaları romanımda Merih yapıyordu. Bu yüzden adeta Merih bendim.” dedi.

Karakterlerin kurgusal ancak gerçekliğe yakın olduğunu belirtti. Bu dönemdeki tarihi gerçekleri dönem gazetelerinden yararlanarak aktardığını söyledi.

“Tarihi sevmiyoruz; çünkü tarihi bilgimiz yok”

“İskandil”in yazarı Atilla, tarihi sevmemizi bilgimiz olmadığına ve yeteri kadar araştırma yapmadığımıza bağlamaktadır.

“Benim için yazarın dünya görüşü değil, edebi kişiliği önemlidir.”

Bu sözlerini desteklemek amacıyla, farklı düşüncelerle yazılmış eserleri de ilgiyle okuduğunu söyledi.

“Yan karaktersiz roman çiğ olur”

Kitabında bulunan karakter çeşitliliğini “Romanı, roman yapanın ana karakterin dışında yan karakterlerdir.” diyerek savundu. Genellikle yazar karaktere istemeden de olsa kendinden bir şeyler katar. Karakterlerin azlığını zayıflık olarak gören yazar daha fazla karakter koymak istediğini söyledi.

Kitabının satır aralarında gizlenen klasik müzik eser adlarının var olma nedenini ise edebiyat metinlerindeki tek düzeliği kırmak istemesi olduğunu söyledi.

Romanında geçen mekânların gözümüzde canlanabilmesi için anlatımını resimlerle destekleyerek kurguladığı gerçekliğin yaşandığı yerleri anlattı.

Katılımcılardan neden köy hayatını ayrıntılarıyla işlediğine dair soru gelince kendisinin de köy hayatından geldiğini ve buradaki gözlemlerini kitaba yansıttığını ifade etti.

“Kitabın kaç sattığı değil, ne yaptığı önemlidir!”

Mehmet Atilla, kitabının ilgi görmesinden çok okuyucuya bir şeyler katması ve öğretici olması esastır, görüşünü de vurguladı.


Çocuk ve İlk gençlik
Çocuklar için yayımladığı kitapları
Yüzümde Kırlangıç Gölgesi (2000)
Gözlerinde Gece Yok (1982)
İngiltere'den Gelen Konuk
(1997)
Dalgalar Nereye Gidiyor (1999)
Bilgisayardaki Saklambaç (2001)
Balıklar Tiyatroda
(2012)
Uçan Dalgalar
(2009)
Çocuklar için yayımladığı kitapları
İzmir
Tuhaf Yaratıklar Çiftliği (2009)
Kafesteki Çikolata
(2010)
Parktaki Gergedanlar (2010)
Havlayan Harfler
(2011)
Uçan Dalgalar
Sancı Yılanı
Karabağlar