Handan GÖKÇEK

1968 doğumlu.. İlk öyküleri, Bahçe, Kum, Deliler Teknesi, Karakalem, Öykü Teknesi, gibi edebiyat dergilerinde yayımlandı. Daha sonra Ünlem, Varlık, Adam Öykü, İmge Öyküler, Karakalem, Almanya da yayımlanan Arta Zeitschrift für Kunst und Literatur, Psikeart” gibi edebiyat dergilerine yazdı.

İlk öykü kitabı “Düş Hırsızı” 2002 yılında Kum Yayınları tarafından yayımlandı. İkinci öykü kitabı “Sır Dökümü” 2008 yılında Ara yayınları tarafından yayımlandı.

İlk romanı “Ah Mana Mu” 2010 yılında Pupa yayınları tarafından yayımlandı. Romanın ikinci baskısı yine Pupa yayınları tarafından Eylül 2011 de yapıldı. 2014 yılında ikinci romanı "Elenika" Yakın kitabevi tarafından yayınlandı.

İlk çocuk romanı “Gökyüzü Perileri ve Yeryüzü Çocukları” 2012 yılında Yakın Kitabevi Yayınları tarafından yayımlandı. "Piri Reis" adlı çocuk romanı ise Çizmeli Kedi Yayınları tarafından 2012 yılında yayımlandı.

Çeşitli senaryo çalışmaları da oldu Çanakkale savaşı cephe gerisi uzun metraj sinema senaryosu… Kara Fatma’nın yaşam hikâyesini senaryolaştırdı.

BEBEK-ler adlı tiyatro oyunu Tolga Yeter tarafından 2011 de İstanbul’da sahnelendi Egeli Haber Gazetesinde bir süre kültür sanat sayfasını hazırladı. Egede Son Söz ve Kamuoyu gazetelerinde köşe yazdı. Son Kitabı Ah Mana Mu İzmir Saint Joseph lisesinin ve on beş okulun katıldığı okuma günlerinde yılın en iyi romanı ödülünü aldı. Romanından alınan bir bölüm İlköğretim Vatandaşlık Ve Demokrasi kitabında okuma parçası olarak yer aldı.

Eserleri:
Öykü: Düş Hırsızı (2002), Sır Dökümü (2008)
Roman: Ah Mana Mu (2010), Elenika (2014)
Çocuk kitapları: Gökyüzü Perileri ve Yeryüzü Çocukları (2012), Piri Reis (2012)
Oyun: Bebek-ler (2011)


Elenika bir dönem romanı

Handan Gökçek'in Yakın Kitabevi tarafından yayımlanan son yapıtı Elenika, okuru artık nostaljiye dönüşen kantonun yanı sıra 6, 7 Eylül olaylarının da yaşandığı bir döneme götürüyor.
Yakın Kitabevi'ne girdiğimde Elenika kitabı, hem ismi hem de kapağı ile hemen dikkatimi çekti. Elenika, İzmir'de yaşayan Handan Gökçek'in son romanı. Romana adı verilen Elenika hem işine hem de Niko'ya aşık bir kadın. Ancak kendisine sahip çıkan Toma da, baba gibi sevdiği bir adam. Elenika, çok sayıda erkeğin düşlerini süslüyor çünkü Toma'nın gazinosunda kantoları söylemekten öte yaşıyor. Roman okuru kantonun yanı sıra 6, 7 Eylül olaylarının da yaşandığı bir döneme götürüyor. Romanın büyüsünü bozmadan yazarı Handan Gökçek ile bir röportaj yaptık. Romandan yaşama sınırları kaldırdık. Ancak röportajdan evvel, Gökçek'i kısaca tanıyalım.

Öykülerini edebiyat dergilerinde yer alan Handan Gökçek'in ilk öykü kitabı Düş Hırsızı 2002 yılında Kum Yayınları, ikinci öykü kitabı Sır Dökümü de 2008 yılında Ara Yayınları tarafından yayımlandı. 2012 yılında Gökyüzü Perileri ve Yeryüzü Çocukları adlı çocuk romanı Yakın Kitabevi, Piri Reis adlı çocuk romanı ise Çizmeli Kedi Yayınları tarafından yayınlandı. Ah Mana Mu 2010 yılında Pupa Yayınları, son romanı Elenika da içinde bulunduğumuz yıl Yakın Kitabevi tarafından yayımlandı. Çanakkale Savaşı cephe gerisi uzun metraj, Kara Fatma'nın hikayesi gibi çeşitli senaryo çalışmaları oldu. Bebekler adlı tiyatro oyunu Tolga Yeter tarafından 2011'de İstanbul'da sahnelendi. Egeli Haber gazetesinde kültür sanat sayfası hazırladı. Ege'de Son Söz ve Kamuoyu gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı.Yazınsal türlerin ortak noktaları üzerinden Yakın Kitabevi'nde atölye çalışması yapıyor. Bu yılki atölye çalışması Ekim ayında başlayacak.   

Yazma tutkusu nasıl başladı?    
Yazı ile uğraşmak bende ilk olarak ortaokulda günlük yazarak gelişti. Günlük yazarken farkına vardım ki; kurduğunuz cümleler sadece size ait kalmıyor. Sürekli bir değişim dönüşüm içerisinde oluyor. Ortaokul yıllarımda günlük ile birlikte bu aidiyetlik durumunu keşfettim. Bir süre sonra kendimin de yazıya ait olduğunu hissettim. Derken şiirlere ve öykülere de yöneldim. Yazmayı çok sevdiğimi anladım. Çocuklarımın küçük olduğu dönemlerde yazıdan kopma zamanlarım oldu ancak bu tutkudan hiç vazgeçmedim.

Öykü ile başlayıp romana yönelmişsiniz. Öykü ve romanı kendi seçtiğiniz sözcüklerle sözlüklerden farklı olarak tanımlamanızı istesem…
Öyküyü fotoğrafa benzetirim çünkü ânın fotoğrafını çeker. Minyatüre de benzetirim. Minyatür de Latince minyare sözcüğünden gelir. Anlamı kırmızıya boyamaktır. Öykülerimde kırmızı imgesi de sanırım bu yüzden çok fazladır. Roman, o anların bir araya gelip de zamanı oluşturduğu yerde akıp gider. Uzun solukludur. Uzun bir yaşam kesitini kapsar. Hayatla biraz daha fazla örtüşür.

Romanınızın başlangıcında Akgün Akova’nın Eleni şiiri ile karşılaşıyoruz. Ece Ayhan, Cemal Süreya, Cansever Eyüboğlu’nun şiirleri ile de ritmi hızlanan Elenika, kantolarla ilerliyor. Günümüzde nostaljiye dönüşen kantoyu canlandırma düşüncesi ile mi roman doğdu?
Evet biraz da ondan kaynaklandı. Kanto, Türkiye’nin müzikal tarihinde önemli bir yerdedir, ilk popüler müziğidir. Ancak hak ettiği değeri göremiyor. Son Osmanlı’dan Cumhuriyet’in ilk yıllarına İstanbul’a yerleşen Fransızlar, İngilizler ve Çingeneler’in ezgilerinin bir araya gelip Türk ezgileri ile harmanlanmasıyla ortaya çıktı. Tamamen bize has bir müzik. En önemli özelliği de; kadın ilk defa bu müzikle ‘Ben de varım’ demiştir. Kantoyu kadının bilinçlenmesi ve aydınlanmasının başlangıcı olarak da görüyorum. Her ne kadar ilk sahneye çıkan kantocular yabancı kökenli olsalar da, Türk kadını da yer aldı. Şoför Nebahat filmleri hep kantodan sonra çekildi. Dünya garip bir yer. Çok sevilen bir şey zamanla kaybolabiliyor. Elenika’yı yazmadan önce araştırmalarımda kantocuların hayat hikayelerinin çok ilginç olduğunu gördüm. Keşke kanto üzerine daha çok kitap yazılsa, film çekilse… Saraca bir kantocunun hayatını anlatan bir filmi izlemeyi çok isterim.

Ah Mana Mu'da  1924 Mübadelesini, 'Elenika'da da 6-7 Eylül Olayları'nı işliyorsunuz. Bu trajik noktalara değinmenin alenizde de yansımaları var mı?
Ah Mana Mu, ailemde hep anlatılan bir hikayeydi. Büyükannem ve büyükbabamın hikayesiydi. Bizim alemizde de kaybolan bir bebek var. İkiz bebeklerden biri. Gemi yolculuğu esnasında evlatlık verilmiş. O bebek benim halamdır. Roman yazabilmek için yazıya biraz daha hakim olmayı bekledim. Teknik kitaplar okuyup belli bir birikimi oturttuğumda Ah Mana Mu'yu Elenika'dan daha rahat yazabileceğimi düşündüm. Çünkü tanıdığım iki karakteri yazacaktım. O döneme, hikayelere hakimdim. Sadece 1919-1924 yılları arasında Yunanistan'ın ekonomik, siyasi yapısı, geçim kaynakları ile ilgili bilgiler gerekiyordu. Onların üzerine bir okuma yapıp hazırda bulunan hikayeyi, yazdım. Ah Mana Mu, İzmir Saint Joseph Lisesi'nin ve 15 okulun katıldığı okuma günlerinde yılın en iyi romanı ödülünü aldı. Romandan bir bölüm İlköğretim Vatandaşlık ve Demokrasi kitabında okuma parçası olarak yer aldı. Dönem romanı olmasına rağmen gençlerin bu ilgiyi göstermesi beni mutlu etti.

Romanınızın en renkli kişisi Eleni, Toma'nın seslenişiyle Elenika, sevgi, sadakat, aşk gibi yaşama güç veren temel duyguları önemsiyor. Bu duyguları mesleği ve aşkına eşit şekilde hissediyor. Bu karakterin yaratılış ve romanın merkezinde yer aldığı süreci sizden dinleyelim.
Sır Dökümü adlı ikinci öykü kitabımda, Film Bitti adlı bir hikayem vardı. Hem yazma disiplinini oluşturmak hem de deneysel bir çalışma yapmak için bazı hikayeler kendiliğinden gelir. Bazen de siz planlarsınız. Erkek bakışı ve düşüncesinin hissedileceği bir erkek karakteri yazmayı düşündüm. O hikayenin içinde Elenika sadece bir paragrafta geçen çok küçük bir karakterdi. Ancak Elenika'yı o kadan içselleştirdim ki, benim içimde kaldı. Ah mana mu adlı romanımdan sonra Elenika'ya başladım. Kantonun doğuşu, gelişimi, kantocuların hayatı, Cumhuriyet'in ilk yıllarında İstanbul'daki güncel yaşam, direklerarası ve 6-7 Eylül olaylarını kapsayan araştırmam ile okumalarım iki yıl sürdü. Döneme ait filmler de izledim.

Elenika çoğu erkeğin sahip olmak istediği ancak toplumsal tabular doğrultusunda da hem erkekler hem de kadınlar tarafından hor görülen, ötekileştirilen bir kadın. Yıllar sonrasında da bu ötekileştirmeyi yaşıyor. Yaşadığı evin alt katına kiracı olarak gelen Birgen de bu ötekileştirmeden pay alıyor. Aslında kendi halinde, kimseye zararı olmayan Elenika ve Birgen'den yola çıkarak günümüz Türkiyesi'ne de bu anlamda bir gönderme mi yaptınız?
Evet bu göndermeyi bilinçli yaptım. Çünkü biz diğerini ötekileştirdiğimiz taktirde aslında kendi yaşam alanımızı daraltıyoruz ki, bunun farkında değiliz. Bunun farkına varsak ötekileştirmeyiz. İnsanlar yarım düşünüyor. Belki de en başta kendileriyle yüzleşmekten korkuyorlar. Kendi hataları ile yaşamayı öğrenemeyip kabullenmeyenler toplumsal hatalarla da yaşamıyor. İşte romanın akışı buralara gitsin istedim. Ah Mana Mu'da da aynı noktaya değindim.

Elenika ve Birgen'i buluşturan bir nokta da ikisinin de ölümü beklemesi. Ancak yaşam da bir şekilde sürüyor. Roman karekterlerinden de yola çıkarsak; insan hayattan niye vazgeçer?
O çok ilginç bir durak. Hayatın akışı içerisinde bazı duraklarda takılır kalırız. İşte bu takılıp kalınan durulan noktada geçmiş bütün değerini, gelecek de önemini yitirir. İnsanlar kendisini ölümü daha yakın hisseder. Oysaki bir adım atsalar hem geçmişin hem de geleceğin yükünden kurtulma olasılığı vardır. Bunun düşüncesi bile insanı rahatlatır. Her insan ölümü düşünür. Alt beyin ve üst beyin mekanizmasının bozulması bazı insanları intihara, yaşayan ölüye dönüştürür. Bazı insanlarda ise gelecek yeniden önem kazanır. Elenika ve Birgen de az bir zamanları kalsa da geleceğin ne kadar önem taşadığını, birbirleri ile olan iletişimleri ile fark ediyor. Ancak yaşam beklenmedik bir yerde beklenmedik şekilde son bulabiliyor.

Elenika'ya dair okurların tepkisi nasıl oldu?
Güzel tepkiler aldım ancak bir okurumun yazdıkları beni çok etkiledi. Çorum'da Hukuk Fakültesi öğrencisi bir genç kız, "Romanızı okurken sizi kendime o kadar yakın hissettim ki... Sizinle konuşmak, dertleşmek istedim. Romanlarınızla çocuklarımı nasıl yetiştireceğimi öğrendim" diye uzun bir yazı yazmış. Çocuklarını yetiştirmekten bahsetmesi beni çok duygulandırdı. Çocuk yetiştirmeye dair her iki romanımda da bir bölüm yok. Nasıl bu duyguya sahip oldu, merak ettim. Keşke görüşebilsek ve konuşabilsek. Yine Ankara'dan bir öğretmen, öğrencilerinin Elenika'yı okumasını istediğini belirtti. Bir sualtı arkeloğu bayan okurum, Ah Mana Mu için "Başucu kitabım" demişti. Elenika'nın da ikinci başucu kitabı olduğunu söyledi. Bu sözler benim aldığım en büyük ödüldür.

Yeni bir çalışma var mı?
Elenika'dan sonra beni daha fazla zorlayan bir romana geçeceğim. Bu romanım biraz daha kavramsal okumaya açık bir yapıt olarak düşündüm. Konusu daha çok bugünlerde geçecek. Ancak geçmişe de bir aynası olan bir karakter yer alacak. O karartma günlerine, 1972 ile 1980 arası çalkantılı döneme gidip geleceğiz. Baş karakterim erkek olacak. İstanbul'da çok büyük gökdelenlerin altında varoşlar vardır. Çok farklı iki dünya birbirinin içindedir çünkü gökdelenlerdeki daireleri temizleyenler varoşlardaki kadınlardır. Ancak bir o kadar da birbirlerine uzaktır. Bu bizim bize yaptığımız ötekileştirmeye yeni romanında değineceğim.

Röportaj: Neslihan PERŞEMBE


Handan Gökçek ve kitapları üzerine yazılanlar


Handan Gökçek’in Piri Reis kitabına dair – Nevzat Süer Sezgin

Çizmeli Kedi Kitaplığı çocuklarımız ve gençlerimiz için değerli yapıtları yayınlamaya devam ediyor. Dahiler Kulübü dizisinin ikinci kitabı olarak çocuklarımıza armağan edilen Piri Reis yetişkin dünyasının öykü ve romanlarıyla tanıdığı Handan Gökçek’in ikinci çocuk kitabı.

Kitabın kapağı Murat Kara tarafından Piri Reis’in görkemli kimliğini çağrıştıracak bir biçimde hazırlanmış. ‘Al beni hemen oku’ diye çağıran bir sesi var. İç resimlerde de aynı titizliğe hayran olmamak mümkün değil. Arka kapakta kitap biyografi diye tanımlansa da bence ‘biyografik roman’ tanımı daha iyi olurdu.


Handan Gökçek beş yüz yılı aşan bir süredir yaptıklarıyla kendisinden söz ettiren bu büyük denizcinin yaşamını gerçek bir roman tadında okurlara sunmuş. ‘Gözlerinin önünde alabildiğine uzanıyordu iki farklı mavilik, biri gökyüzü diğeri deniz. Çok uzaklarda bir yerde gökyüzü aşağı iniyor, deniz yükseliyor ikisi birlikte incecik bir çizgi halini alıyordu.’ cümleleriyle başlayan 96 sayfalık kitap okuru hemen edebi bir tatla kavrıyor. 10 yaşındaki Muhiddin Piri ‘nin denizcilik ve kaptanlık hayalleri ilk sayfadan başlayarak merak duygusunu uyandırıyor. Hayaller o kadar canlı anlatılıyor ki ‘ne olacak bu çocuğun geleceği?‘ sorusuyla kitabı hemen bitirmek arzusu uyandırıyor.

Küçük Piri babasının ısrarıyla Hoca efendiden aldığı derslere, kaptan amcasının anlattığı denizcilik öyküleriyle ilgili hayaller kurarak katlanabiliyor. Hayallerini geceleri kandil ışığında oluşan gölgelerden yarattığı ejderha biçimindeki dostuyla paylaşıyor. ‘Ben bir rüyayım, hikâye kahramanı olduğumda doğru. Sen hikâyelere inandığın için ben burada varım. Masallara inanmayanlar gerçekleri bulamazlar.’diyerek kendisini tanımlayan ejderha yaşamı boyunca Piri Reis’e cesaret veren iç sesi oluyor ve yoldaşlık ediyor. Osmanlı yükseliş döneminde denizlere hâkim olma gücünü, gezdiği gördüğü yerleri yazarak anlatma ve çizme becerilerini hep bu hayali kahramanıyla konuşarak gerçekleştiriyor. Kitap boyunca deniz tutkusunu, yalnızlığı, düşmanlarla baş etmeyi kendi iç sesine kulak vererek başarabilen bir dehanın görkemli yaşamını okuyoruz. Ejderha ile betimlenen fantastik kahraman anlatıya farklı bir coşku ve heyecan katıyor.

Handan Gökçek ‘ehli hürmet’, ‘Alesta tramola’ gibi sözcükleri yer yer akıcı anlatımına yerleştirerek, okura denizcilik deyimleri ve on beşinci yüzyılın gündelik dili hakkında fikirler veriyor. O çağın mekânlarını sanki içinde yaşamış gibi anlatarak okuru yüzyıllar ötesine götürmeyi başarabiliyor.

Zorlu bir araştırmayla ve zengin bir edebi yetkinlikle yazılmış bu eseri çocuklara ve gençlere armağan ettiği için sevgili Handan Gökçek’e teşekkür ediyor ve bu kulvarda yeni yapıtlarını bekliyorum.

Kitabın ikinci baskısında hedeflenen yaş grubunun kapakta yer almasını, eserin hazırlanmasında kullanılan kaynakların belirtilmesini ve severek okuduğumuz Handan Gökçek’in eserlerinin tamamının yazılmasını dileyerek Çizmeli Kedi Kitaplığına da başarılar diliyorum.

Nevzat Süer Sezgin
16.04.2013

Kitabın Künyesi
Piri Reis
Handan Gökçek
Çizmeli Kedi Yayınları / Dahiler Kulübü Dizisi
2013, 1.basım
96 sayfa


İzmirli yazar Elenika’da unutturmayacak!
29 Nisan 2014 Salı 
İlk romanı “Ah Mana Mu”da, mübadil bir ailenin dramını konu edinen Gökçek’in ikinci romanında ise sahneye, Türkiye müziğinde kapanmış bir dönem olan kanto ve kantocular çıkıyor. Romanın bir bölümü, tarihteki yerini, “azınlıkları linç etme ve yağma hareketi” olarak alan  6-7 Eylül 1955’te geçiyor. Bir adam ve bir kadının, ömürlerinin sonuna doğru aşka, müziğe, insanlığa, yaşlılığa ve dünyaya bakışı, Handan Gökçek’in derinlikli ve şiirsel dilinden yansıyor. Roman, 1950’ler ile 2000’ler arasında gidiş gelişlerle sürüyor.

Eserlerinde toplumsal yaralar ve baskıların insan ruhunda bıraktığı hasarların izini süren Handan Gökçek, “Elenika’da meselem, unutturulmaya çalışılan yakın tarih ve unutulan bir müzik... Unutmalara izin vermemek, meselem... İlk romanım gibi ikincisinde de, ‘Bir dakika durun! Bakın, bunlar da vardı’ demek istedim” şeklinde konuştu.


“YILIN EN İYİ ROMANI” SEÇİLDİ

Edebiyat dünyasında adı, 2000 yılında dergilerde yer almaya başlayan öyküleriyle duyulan Handan Gökçek’in ilk kitabı “Düş Hırsızı”, 2002’de Kum Yayınları’nca basıldı. Öykülerini topladığı ve Ara Yayınları’nın yayınladığı ikinci kitabı “Sır Dökümü” için altı yıl bekleyen Gökçek, birikimlerini ardı ardına kitaplaştırmaya başladı.
Öyküleri, eleştirmenlerden takdir gören Gökçek’in, 2010’da Pupa Yayınları’ndan çıkan ilk romanı “Ah Mana Mu”, ertesi yıl bir baskı daha yaptı. İzmir Saint Joseph Lisesi ile 15 okulun katıldığı okuma günlerinde “yılın en iyi romanı” ödülünü alan romanın bir bölümü, “İlköğretim Vatandaşlık ve Demokrasi” kitabında okuma parçası olarak yer aldı.

ÇOCUK EDEBİYATININ SEVİLEN İSMİ
Yakın Kitabevi’nin 2012’de yayınladığı “Gökyüzü Perileri ve Yeryüzü Çocukları” romanı ile çocuk edebiyatına giren Gökçek’in ikinci çocuk romanı “Piri Reis”, aynı yıl Çizmeli Kedi Yayınları’ndan çıktı. Yazar, çocukların düş gücünü besleyen bu iki kitabıyla Türkiye’nin pek çok yerindeki ilkokullar tarafından davet ediliyor.

Senaryo ve oyun türlerinde de ürünler veren Handan Gökçek’in “Bebek-ler” adlı tiyatro oyunu, Tolga Yeter tarafından, 2011’de İstanbul’da sahnelendi. Çanakkale Savaşı cephe gerisini anlatan uzun metraj sinema senaryosu çalışmalarında da yer alan Gökçek, Kara Fatma’nın yaşam hikayesini senaryolaştırdı.

ELENİKA’YI İMZALIYOR
Son romanı “Elenika”, Yakın Kitabevi tarafından yayınlanan İzmirli yazar Handan Gökçek, 7 Mayıs Çarşamba günü okurlarıyla buluşuyor. Gökçek, Yakın Kitabevi’nde düzenlenecek ve sunumunu gazeteci Duygu Yayman’ın yapacağı söyleşide okurlarının sorularını yanıtlayacak, ardından da kitabını imzalayacak.

Diğer kitapları
Roman
Öykü kitapları
Çocuk kitapları
Oyun
Ah Mana Mu
(2010)
Sır Dökümü
(2008)
Düş Hırsızı
(2010)
Gökyüzü Perileri ve Yeryüzü Çocukları (2012)
Piri Reis
(2012)
Bebek-ler
(2011)