.
Biraz da karakterlerden bahsedelim. Baş karakter Vatanabe karakteri sempatikti bana kalırsa. Zaten diğer kitabında da benzer bir karakterdi. Biraz içine kapanık, ama cool, okuyan, düşünen bir tip. Ölen Kizuki'nin sevgili ve Vatanabe ile bir şeyler yaşayacak olan Naoko ise kapalı bir kutu. Sessizliğinin sesi ile yaşamını sürdüren bir kız. Daha sonra yakınlaşacağı Midori ise dünya tatlısı, yaşama sevinci ile dolu, sevgisi dışarı taşan bir kız. Yan karakterlerden Reiko ise hikayesi ile ilgi çekiyor.
Naoko ve Reiko'nun kaldıkları yeri ve ordaki insanları , tam olarak ruh hastanesi diyemiyorum aslında çünkü delilik söz konusu değil, Veronika Ölmek İstiyor'u okuduktan sonra ordaki ruh hastanesine benzettim. İkisinde de orada kalan insanlar dış dünyaya göre daha farklı olan, başlarından bazı olaylar geçmiş, hayata bakışları farklı insanlar.
Vatanabe ve hayatına giren iki kıza hissettiği şeyler ise benim son zamanlarda düşündüklerime paralel. Sevgi sadece bir kişiye ait olabilir mi? Vatanabe Reiko'ya yazdığı mektupta şöyle diyor:
"Ben Naoko'yu sevdim ve hala da seviyorum. Ama Midoriyle de aramda olan şey bana ciddi gibi geliyor. Naoko'ya hissettiklerim sakin, tatlı ve saf bir sevgi. Midoriye hissettiklerim yürüyor, soluk alıyor, yürek gibi vuruyor."
Reiko ise şöyle cevap veriyor:
"Midori sıradışı bir kız olmalı. Mektuplarınızı okurken ona aşık olduğunuzu anladım. Ama Naoko'ya da aşık olduğunuzu kabul ediyorum. Ve bu sizin suçunuz değil, böyle şeyler sık sık oluyor. Çok güzel bir havada çok güzel bir gölde gemiyle gezmek kadar basit bir şey. Gökyüzü pırıl pırıl, manzara göz kamaştırıcı..."
Sevgi kadar güzel ve anlamlı bir şeyi tek bir kişiye adamak nasıl bir bencilliktir. Kendimizi kandırmayalım, hayatımız boyunca aynı anda bir çok kişiye güzel hisler besliyoruz. Hepimiz bunu kabul etsek, her şey daha kolay olabilir.
Bu şekilde düşündüğümüzde kitabın sonunda Vatanabe'nin Reiko ile bütün gece Naoko için gitar çalıp şarkı söylemelerinden sonra sevişmeleri de anlam kazanıyor. |