Bülent ŞENOCAK

29 Kasım 1954 tarihinde İzmir’de doğdu. İzmir Saint Joseph Fransız Ortaokulu ve İzmir Özel Fatih Koleji’nde okudu. 1978 yılında İÜ İşletme Fakültesi Finans Bölümü’nden mezun olarak lisans eğitimini tamamladı.

1990 yılında, 47 arkadaşı ile birlikte, kısa adı EGİAD olan Ege Genç İşadamları Derneği’ni kurdu. İki yıl bu derneğin başkanlığını yürüttü. 1993 yılında Uluslararası Genç Ticaret Odası (JCI)’nın Türkiye Ulusal Başkanlığını yürüttü. Halen Junior Chamber International ve Junior Chamber Türkiye Senatosu üyesidir.

İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Vakfı (İYTEV) ve Ege Ekonomisini Geliştirme Vakfı (EGEV)’nın kurucusu olan Bülent Şenocak, İzmir’in gelişmesi için düşünsel anlamda birçok etkinliğin de içinde yer aldı.

Yaklaşık iki yıl kadar, İzmir Tarih ve Toplum Dergisi’ni yayımladı. Ayrıca Sabah gazetesinin Ege ekinde “Körfez Vapuru” adlı köşesinde çeşitli makaleler yayımladı.

2003 yılında yayımlanan “Levant’ın Yıldızı İzmir-Levantenler, Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler” adlı kitap, Bülent Şenocak’ın ilk araştırmacı yazarlık denemesidir. 2012 yılında yayımlanan ikinci kitabı “İnsanlaştırılan Tanrı”, felsefi bir denemedir. “Düş Yollarda Kırıldı”ise, yazarın ilk romanıdır.

Evli, bir kız çocuk babası olan Bülent Şenocak, İngilizce, Fransızca ve orta derecede Almanca bilmektedir.


Düş Yollarda Kırıldı

Osmanlı derin tarihinin izinde bir roman…

Geçen yılın Nisan ayında piyasaya çıkan “DÜŞ YOLLARDA KIRILDI” adlı roman, “Levant’ın Yıldızı İzmir” ve “İnsanlaştırılan Tanrı” adlı kitaplarıyla tanınan İzmirli araştırmacı yazar Bülent Şenocak’ın ilk romanı. Yaklaşık 5 yıllık bir çalışma ve Selanik’e peşpeşe yapılan seyahatlerin ürünü olan roman, Türk tarihinde pek bilinmeyen “Selanik Konsolos Vakası”nı ele alıyor. Yazar, “Selanik Konsolos Vakası”nı araştırırken yıllarca varlığından haberdar olmadığı bir akrabasını da buluyor. “Düş Yollarda Kırıldı” aslında bu yönüyle bakılırsa, roman içinde bir roman...

Roman, 1876 yılının Mayıs ayında Müslüman sevgilisiyle evlenmek için Selanik’e gelen Stefana adında bir Bulgar kızın, tren istasyonunda kaçırılıp zorla Amerikan Konsolosluğuna götürülmesiyle başlıyor. Ertesi gün, kızın kaçırıldığı duyulunca felaketler birbirini izliyor: Biri Alman diğeri Fransız, iki konsolos Saatli Cami’de toplanan bir avuç çapulcu tarafından katlediliyor… Bu olay, tarihe “Selanik Konsolos Vakası” olarak damgasını vuruyor. Fransa, Almanya, İngiltere, Amerika, İtalya ve Rusya’nın baskıları sonucunda Babıali, harekete geçiyor ve olaya adı karışanları apar topar yakalayıp kısa sürede yargılıyor… Suçlu bulunanların kimileri idam ediliyor, kimileri ağır hapis cezasına çarptırılıyor, kimileri ise sürgüne gönderiliyor… Romanda, bu ve bunun gibi daha birçok tarihî olay, kendi nesnel süreçleri içinde akıp gidiyor ve romanın kurgusuyla bir bütünlük oluşturuyor. Tarihi olaylar kurgusal diyaloglarla anlatılıyor. Osmanlı’nın son dönemine damgasını vuran, kimilerine göre “derin devlet” izleri de taşıyan olayları aktarıyor.

“DÜŞ YOLLARDA KIRILDI”, Goa Yayınları’ndan çıktı.


"Düş Yollarda Kırıldı" üzerine yazılanlar"

Yılmaz Karakoyunlu
... Düş Yollarda Kırıldı'nın ilk yazımını okurken çok etkilenmiş ve daha ilk sayfalarında etki alanına girmiştim. Sözcüklerin ruhunda, yazarın düş gücünü ve yazım disiplinini duyumsatan bir edebî ustalık vardı. Bir zengin tarih ve şiir varlığının bütünleşen görkemine tanık oluyordum. Okuyanı ıstıraplı yıllardan çekip çıkaran bir dehliz derinliği vardı bu romanda.

Meşrutiyet yıllarındaki istekli ve kararlı duygularla çerçevelenen olaylar, bir romanın duygusal zemini olarak değerlendiriliyordu. Bu değerlendirme, az bulunur bir edebî tat bağışlıyordu okuyucuya.

Varılan sonuçların hazzı, her kişiye göre elbette ki bazı farklılıklar taşıyordu; ama özlü bir zaman değerinin mükemmelini vermekteydi.

Bülent Şenocak'ı içtenlikle kutluyorum. Okuyucuda damak tadı bırakmak, edebiyatın babayiğit ve cömert niteliğidir. Yazar, bu damak tadını başarıyla yaşatıyor okuyucuda. Bu başarı, az rastlanan bir ustalıktır. 

İZMİRLİ araştırmacı yazar Bülent Şenocak, Goa Yayınları’ndan kısa süre önce çıkan “Düş Yollarda Kırıldı” adlı romanının Yakın Kitabevi’nde düzenlenen imza ve söyleşi gününde okurlarıyla buluştu. ............................ Hürriyet Ege 11 Nisan 2013

“Levant’ın Yıldızı İzmir” ve “İnsanlaştırılan Tanrı” adlı kitaplarıyla tanınan Şenocak, “Roman, Mayıs 1876’da Müslüman sevgilisiyle evlenmek için Selanik’e gelen Stefana adında bir Bulgar kızın, tren istasyonunda kaçırılıp zorla ABD Konsolosluğu’na götürülmesiyle başlıyor. Ertesi gün kızın kaçırıldığı duyulunca felaketler birbirini izliyor. Biri Alman, diğeri Fransız iki konsolos Saatli Cami’de toplanan bir avuç çapulcu tarafından katlediliyor. Bu olay tarihe ‘Selanik Konsolos Vakası’ olarak damgasını vuruyor” dedi. Etkinliğe katılanlara, Bülent Şenocak’ın eşi tarafından günün anlamına uygun olarak hazırlanan “Selanik un kurabiyesi” ikram edildi.


Bülent Şenocak'ın ilk romanı çıktı "Levant'ın Yıldızı İzmir" ve "İnsanlaştırılan Tanrı" adlı kitaplarıyla tanınan İzmirli Araştırmacı Yazar Bülent Şenocak, "Düş Yollarda Kırıldı" adlı ilk romanını Goa Yayınları aracılığı ile piyasaya sürdü.
.............. GAZETE A24

Roman, 1876 yılının Mayıs ayında Müslüman sevgilisiyle evlenmek için Selanike gelen Stefana adında bir Bulgar kızın, tren istasyonunda kaçırılıp zorla Amerikan Konsolosluğuna götürülmesiyle başlıyor. Ertesi gün, kızın kaçırıldığı duyulunca felaketler birbirini izliyor: Biri Alman diğeri Fransız, iki konsolos Saatli Cami'de toplanan bir avuç çapulcu tarafından katlediliyor. Bu olay, tarihe "Selanik Konsolos Vakası" olarak damgasını vuruyor. Fransa, Almanya, İngiltere, Amerika, İtalya ve Rusya'nın baskıları sonucunda Babıali, harekete geçiyor ve olaya adı karışanları apar topar yakalayıp kısa sürede yargılıyor. Suçlu bulunan kişilerden kimileri idam ediliyor, kimileri ağır hapis cezasına çarptırılıyor, kimileri ise sürgüne gönderiliyor...

"Düş Yollarda Kırıldı" adlı romanda bu ve bunun gibi daha birçok tarihî olay, kendi nesnel süreçleri içinde akıp gidiyor ve romanın kurgusuyla bir bütünlük oluşturuyor. Yazar Bülent Şenocak, romanının tam beş yılda ortaya çıktığını ve bu beş yıllık sürecin önemli bir kısmının araştırmayla geçtiğini söyledi. Şenocak, Selanike gidip "Selanik Konsolos Vakası" konusunda araştırma yapan Yannis Megas adlı bir araştırmacıdan çok önemli belgeler aldığını belirterek "Bogdanza'da, Gevgili'de, Karasulu'da ve Selanik'te olayla ilgili yerleri gezdim. "Düş Yollarda Kırıldı'nın kurgulanması bu araştırmalar sonucunda gerçekleşti. İlk romanım olduğu için baskıya vermeden birçok tanıdığıma okuttum. Özellikle, Sayın Yılmaz Karakoyunlu'nun yöntemle ilgili uyarıları çok yararlı oldu" dedi. 

Düş Yollarda Kırıldı - Ünal Ersözlü Sabah Gazetesi 18 Nisan 2013

Başlık, İzmirli Bülent Şenocak'ın ilk romanının adı.
Köklerinde sanayicilik ve işadamlığı olan, Ege Genç İşadamları Derneği'nin kurucusu ve ilk başkanı Bülent Şenocak, yazarlığa ve yayıncılığa hep ilgi duyan değerli bir isim.
Bu heyecanı, onu yıllar önce tam bir kültür adamlığına soyunarak, İzmir'deŞenocak Yayınları'nı kurmaya yöneltti. Yayıncılığa çok değer verdi, İzmir'de ayakta kalmak ve geliştirmek için ciddi mücadele etti. Yatırım yaptı ve yayınevini önemli onlarca kitabıyla birlikte bugünlere değer üreterek getirdi.
Şenocak'ın bir yazarlık serüveni de var. Daha çok araştırmacı yazar kimliği. Hatta yıllar önce bendeniz, İzmir Kent Kitaplığı'nın kuruluş serüveninde, bir grup dostla birlikte İzmir Yayıncılık'ın başındayken, sevgili Bülent Şenocak "Levant'ın Yıldızı İzmir" adlı nefis bir kitap dosyasını önümüze koymuştu. Biz basmayı istemiştik, ama sırada öyle çok kitap vardı ki; sevgili Bülent Şenocak'ı uzun süre beklettik. Sonunda Şenocak, haklı olarak sabredemedi; Şenocak Yayınları'nı kurarak ilk kitabını oradan yayınladı. Bu nedenle her karşılaşmamızda, espri yapar; "Bak bu saatten sonra, senin yüzünden bir de yayınevi sahibi oldum" diye.

BİR KÜLTÜR ŞOVALYESİ 
Aslında her işte bir hayır vardır; çünkü Şenocak Yayınları, İzmir'den yaşamayı ve değer üretmeyi başaran, İzmir'in kültür sanat hayatına ciddi katkı getiren işlev üstlendi. Şenocak da, bir kültür şövalyesi gibi, bu yükü omuzlarında taşımayı bildi. Sonra aynı Şenocak "İnsanlaştırılan Tanrı" adıyla da, az yorumlanan bir konuda, nefis bir felsefi deneme kitabı yayınladı.
Gelelim yeni kitabına. Okumaya başladığım zaman beni içine çekti.
Yazar, yine 'araştırmacı' kimliğini kullanmış.
Roman 3 Mayıs 1876 yılında Selanik'te başlıyor.
"Saatli Cami'nin minaresinden yükselen ezan sesi, yamacın yukarısına yayılan Müslüman mahallesinde yankılanıyordu."
İlk roman cümlesi, kitabın heyecanını ve nerelere ulaşacağını yansıtıyor. İlerleyen sayfalarda 16 Mart 1920 İstanbul'una geliyoruz. Selanik'ten Malta'ya kadar uzandığımız bir serüven yaşıyoruz.
Sade, ama güçlü bir dil, aynı oranda akıcı ve ustalıklı. Henüz okumayı bitirmediğim için yazdıklarımı bir değerlendirmeden çok bir duyurma olarak tanımlayabilirim. Romanı ilk kez, her zaman yazı serüvenine çok saygı duyduğum usta yazarYılmaz Karakoyunlu okumuş.
Onun değerlendirmesi de beni çok etkiledi. Adını koyduğu romanı okuyunca şunları yazmış:
"Düş Yollarda Kırıldı'nın ilk yazımını okurken çok etkilenmiş ve daha ilk sayfalarında etki alanına girmiştim. Sözcüklerin ruhunda, yazarın düş gücünü ve yazım disiplinini duyumsatan bir ebedi ustalık vardı. Bir zengin tarih ve şiir varlığının bütünleşen görkemine tanık oluyordum. Okuyanı ıstıraplı yıllardan çekip çıkaran bir dehliz derinliği var bu romanda. Meşrutiyet yıllarındaki istekli ve kararlı duygularla çerçevelenen olaylar, bir romanın duygusal zemini olarak değerlendiriliyordu. Bu değerlendirme az bulunur bir edebi tat bağışlıyor okuyucuya."

HAK ETTİĞİ YERİ BULMALI 
izmir'de Bülent Şenocak gibi çok değerli yazarlar var.
Kendi adıma, onların kitaplarının okuyucu ile buluşmasına vesile olmayı bir görev sayıyorum. Bu paylaşımı hak eden çok sayıda kitap da masamda duruyor. Onları da en kısa zamanda siz okurlar ile paylaşacağım. Sevgili Bülent Şenocak'ıiçtenlikle kutluyorum.
Hem İzmir'de ciddi sürdürdüğü, kaliteli, nitelikli yayıncılık serüveni için, hem de yazarlığında ulaştığı bu anlamlı nokta için. Umarım Şenocak'ın bu ilk romanı ulusal boyutta hak ettiği yeri bulur ve sevgili okuyucularla buluşur. 

Yolu açık olsun...
Düş Yollarda Kırıldı okurlarıyla buluştu. Bülent Şenocak, yeni romanını İzmir Kitap Fuarı’nda sevenleri için imzaladı.
Yeni Asır 23 Nisan 2013
İzmirli Araştırmacı Yazar Bülent Şenocak, "Düş Yollarda Kırıldı" adlı romanıyla İzmir Kitap Fuarı'nda Yakın Kitabevi'nin standındaki imza gününde okurlarıyla buluştu. 

ÖZEL BİR SÜRPRİZ
Yoğun geçen sanayicilik yaşamının ardından "Levant'in Yıldızı İzmir" ve "İnsanlaştırılan Tanrı" adlı kitapların yazarı Bülent Şenocak, "Düş Yollarda Kırıldı" adlı romanını bu yıl 18.si düzenlenen İzmir Kitap Fuarı'nda okuyucuları için imzaladı. 
TÜYAP Kitap Fuarı'nda okurlarıyla biraraya gelen Şenocak imza gününde özel bir sürpriz yaşadı. "Düş Yollarda Kırıldı" adlı romanın ortaya çıkmasında geçen 5 yıl boyunca annesi Pembe Galip ve Şam Valisi olarak tanınan büyük amcaları Tahsin Uzer'in anılarını paylaşan Vasıf Galip, Şenocak'ı yalnız bırakmadı. 


İLGİDEN MEMNUN
"Düş Yollarda Kırıldı" adlı romanına gösterilen ilgiden memnun kalan Şenocak, Vasıf Galip'i de kitapseverlerle tanıştırdı. İmza gününe özel olarak katıldığını söyleyen Vasıf Galip okurlarla sohbet etti. 

Bornova Rotary Kulübü dönemi Bülent Şenocak söyleşisi ile kapattı. ...................... Gündem 35 28 Haziran 2013


Bornova Rotary Kulübü 2012-2013 dönemini Yazar Bülent Şenocak’ın gerçekleştirdiği söyleşi ve imza günü ile sonlandırdı.

Katılımcılara “Levant’ın Yıldızı İzmir 2003” ve  “Düş Yollarda Kırıldı” isimli kitaplarını imzalayarak veren Bülent Şenocak söyleşisinde de “Düş yollarda kırıldı” romanının öyküsünü anlattı.

“Düş Yollarda Kırıldı” kitabının kahramanlarından birinin annesinin büyük amcası Hasan Tahsin Uzer olduğunu anlatan Şenocak, “Atatürk vermiş soyadını. Selanik'ten yakın arkadaşı. Kitabın başlangıç noktası, Hasan Tahsin'in hayatını araştırmak. Araştırma üzerine giderken, olay romana dönüştü. 2003'te Yahudileri, Ermenileri araştırırken İzmir'de yoğunlaştım, İzmir'e ait kitap olsun dedim, ‘Levant'ın Yıldızı İzmir’ortaya çıktı. Bu kitabı yazarken, baktım çok bilgi birikti. Bunları da derli toplu şekilde sunayım dedim.

1918'de Aydın Valisi Hasan Tahsin Bey'den bahsediyor. İsmi görünce, anneannemin bana yıllar önce, ‘Amcam Şam Valisiydi, Aydın Valisiydi’ diye anlatmalarını hatırladım. Heyecanlandım. Biyografi için yola çıktım 5 yıl önce Hasan Tahsin üzerine. Makedonya Eşkiyaları ve son Osmanlı yönetimiyle ilgili bir kitabını Malta'da sürgündeyken kaleme almış. Bu kitabı buldum ve onun sayesinde, hayatı hakkında çok derinlemesine bilgi sahibi oldum. Bu yetmedi, başka kaynaklardan, Malta günlüklerinde, nerede rastlayabilirsem bir şeyler aldım. Romana dönüştürmeye karar verdim. İnternet üzerinden de, ‘Hasan Tahsin ile ilgili bir kitap yazıyorum. Bu konuda bilgisi olan varsa benimle temasa geçsin’ diye yazdım. İngiltere'de tanımadığım Vasıf Galip diye biri mail attı, ‘Ben sizin akrabanızım’ diye. Kıbrıslı. Aileden adını o güne kadar hiç duymadım. 1876'da, Selanik'te, Fransız ve Alman konsolos öldürülüyor. Bundan dolayı, Hasan Tahsin'in küçük dayısını idam etmişler Makedonya Eşkiyaları kitabına göre. ‘Hayır öyle olmadı, kaçtı’ dedi. Söylediklerini hep anneannemin anlattıklarıyla karşılaştırdım, anneme sordum. Doğru söylediğini anladım. Anlattıklarını, Malta günlüklerini, konsolos olaylarını birleştirip, bu romanı meydana çıkardım. Belki de Vasıf Galip ile tanışmasaydım, roman başka şekilde bitebilirdi. Romanın seyrini değiştirdi. Bu romanın yazılışı sırasında kardeş torunlarının torunları tanıştı. Kitapta tüm kurguyu, gerçek olaylar üzerinden yaptım. İsimler bile gerçek” diyerek kitaplarının öyküsünü anlattı.

Şenocak “Düş Yollarda Kırıldı” kitabını baskıya göndermeden önce 15 değerli Yazar ve dostuna okuttuğunu bundan sonra baskıya gönderdiğini de sözlerine ekledi. 

Saint Joseph 14. Kitap Haftası ve Okuma Günleri 2013 - 2014 - Bülent Şenocak ile "Düş Yollarda Kırıldı" ........ 27 Aralık 2013

İzmir Özel Saint- Joseph Fransız Lisesi XIV.Kitap Haftası ve Okuma Günleri üçüncü gününde Düş Yollarda Kırıldı adlı romanı ile Bülent Şenocak aramızdaydı.

İzmir Saint-Joseph’ten mezun olan Bülent Şenocak, “Kapıdan girerken gözüm ayakkabı boyacısını aradı.” diyerek sözlerine başladı. İlk olarak kitabı hakkında kendi hazırladığı görsel sunumuyla katılımcılara bilgi verdi. Romandaki gerçekliği sağlamak adına romandaki yerleri gezdiğini sözlerine ekledi.

“İlk başta amacım, akrabamız olan Vali Hasan Tahsin Uzer’in biyografisini yazmaktı fakat sonra olayların akışı beni roman yazmaya itti.” diyen yazarımız bir araştırmacı olduğuna vurgu yaptı.

Tarihe bağlı kalmak için zaman zaman edebi bakımdan yazdıklarını kıstığını söyleyen yazarımız, bu konuda samimi itiraflarda bulunmaktan da kaçınmadı. “Çabuk öğrenen bir insan değilim. Okurken hep notlar alırdım. Bu notlar o kadar çok birikmişti ki bu notlardan bir kitap yazma kararı aldım” diyerek yazarlığa nasıl başladığından da söz etti.


Kendine ait bir yayınevi olmasına karşın neden kendi yayınevinde basmadığının sorulması üzerine yazarımız: “Romanı çok benimsedim ve kendi yayınevimden çıkarıp yanlış izlenim uyandırmak istemedim.” diyerek yanıt verdi.

Bülent Şenocak, kitaptaki Malta kısmının tamamen hayal unsuru olduğunu ve aynı zamanda Malta sürgünü hakkında birçok kitap okumasının sonucunda kurgunun oluştuğunu okuyucularla paylaştı.

Yazara konuklar tarafından yöneltilen beğendiği yazarlar sorusu üzerine yazarımız: Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Fakir Bayburt, Mario Puzo yanıtını verdi. “Irvin Yalom’un Spinoza adlı romanında olayların iki farklı zaman katmanında yürümesi beni etkilediği için kitabımda da bunu kullandım.” detayını da bizlere aktardı.

Yazarımız oturumumuza son verirken bizlere keskin mesajlar vermekten de çekinmedi: “Eskiden, bugünlerden daha toyken herkesi adam sanırdım. Sonra dünya denen bu otlakta başka sığırları da görünce, kendimi adam saymaya başladım. O yüzden hiç kimseyi gözünüzde büyütmeyin. Siz herkesten ileri gidip, kendinizi aşabilirsiniz.”

Oturumumuz sonlanırken yazarımızın editörü şair Bahri Karaduman gençlerin kitabı çok güzel yorumladığını ve bu emeğin bizler tarafından ödüllendirilmesinin onu çok mutlu ettiğini belirterek 14 yıldır Saint Joseph’in çok güzel ve unutulmaz bir hizmet verdiğini söyleyerek bizleri de onurlandırdı.


"Yayınevlerine kızdı yayımcılığa başladı" ...... Egeli Sabah 21 Nisan 2013

Sanayiciliği bırakıp araştırmacılığı seçen Bülent Şenocak, hevesle yazdığı Levant'ın Yıldızı İzmir'i, kitap haline getirmek için koşturdu. Ancak sonuç alamadı, sinirlendi, yayınevlerine kızdı, kitabını kendisi basmaya karar verdi ve Şenocak Yayınları'nı kurdu

Sanayici ailede doğdu ama sanayiciliği hiç sevmedi. Bu yüzden baba şirketi ile yollarını yıllar önce ayırdı, kendisini oyalayacak temsilciliklerle avunmaya çalıştı. Temsilcilik gün boyu işin başında olmasını gerektirmediği için, merak ettiği Levantenleri, Rumları, Ermenileri ve Yahudileri araştırmaya başladı. Araştırma yazıya dökülünce, bir kitabı olsun istedi. Hevesle yazdığı ilk kitabı Levant'ın Yıldızı İzmir'i, kolunun altına alıp yayınevlerini kapı kapı dolaşmaya başlayınca, genç yazarların işinin ne kadar zor olduğunu anladı. Yayınevlerine kızdı, kitabını kendisi basmaya karar verdi. Sonra da kendisi gibi ilk kitabını bastırma imkanı bulamayan yazarlara yardımcı olmak için, Şenocak Yayınları'nı kurdu. Hatta tanınmamış yazarların kitaplarını ön raflara koymayı reddeden kitapevlerine inat, güzel bir kitapevi de açtı. Eşi, dostunun dahi uğramadığı kitapevini kapatmak zorunda kalsa da, yayınevini genç yazarlara destek için tüm güçlüğüne rağmen ayakta tutmaya çalışan Bülent Şenocak'ın, 2 hafta önce yeni bir çocuğu oldu. Ege Genç İşadamları Derneği (EGİAD) kurucu başkanı, araştırmacı yazar Bülent Şenocak, Levant'ın Yıldızı İzmir ve İnsanlaştırılan Tanrı kitaplarından sonra, 5 yıllık çalışmanın ardından, ilk romanı "Düş Yollarda Kırıldı"yı yazdı. Araştırmacı kimliği sırtında, gerçek olaylardan yola çıkarak yazdığı kitabın dumanı üzerindeyken bir araya geldiğimiz Bülent Şenocak ile yazarlık serüvenini, "Düş Yollarda Kırıldı'yı konuştuk. 

Ben sizi sanayici bilirdim? 
- Dedem 1915'te İzmir'de ilk gramofon, gazocağı, buzdolabı falan satan kişiymiş. Dedemin vefatından sonra, babam ile amcam, Kemeraltı'nda bu işi devam ettiriyor. Sonra buzdolabı imalatına başlıyorlar. İlk Şenocak Sineması'nın altında küçük bölümü atölye yapıp imalatına girişiyorlar. Orası yetmiyor, Balçova'da yer alıp, orada başlıyorlar imalata 1969'da. Biz orada 92'ye kadar kaldık. Ben EGİAD'da başkanlık yapıyordum, bir takım kişilerle tanıştım. Danimarka Fahri Konsolosu Ali Nail Kubalı ile Ege Ekonomisi Geliştirme Vakfı'nın kuruluş çalışmaları sırasında tanıştım. Ortaklık arayışımız vardı, Ali Nail Bey'den yardım istedim, onun aracılığı ile şirketin yüzde 70'ini Danimarkalılar'a sattık. Derby markası ile Atatürk Organize Sanayi'de üretim başladı. Bizim bilmediğimiz bir takım teknolojileri transfer ettik. Ufkumuz açıldı. Ortaklığım sürdü ama 94'te yönetimden ayrıldım. Klimasan, 3 yıl önce Brezilyalılar'a satıldı. Bütün aile olarak çekildik. 

HİÇ PİŞMANLIK DUYMADI 
Sanayiciliği neden bıraktınız?

- Ben zaten hiçbir zaman sanayici olamadım. Sanayiciliği sevmedim. Yay burcuyum. Özgür ruha sahibim. İnsanların yapamaz dediği şeyleri yapmaya çalışan kişiliğim var. Uzakdoğu'da arkadaşım vardı. Onun vasıtası ile plastik makinaları temsilciliği aldım ve onu satmaya başladım Türkiye'de. Türkiye'ye ilk getiren kişilerden biriyim. Sonra dünya çapında İtalyan bir firmanın Türkiye temsilciliğini aldım, onlarla çalışıyorum. 94'ten beri kendi işimi yapıyorum. Öbür taraftaki kazandıklarımın belki 10'da birini kazandım ama o günden bu güne kendi istediğim gibi yaşadım hayatımı. Bundan dolayı da hiç pişmanlık duymadım. 

Kitap yazmaya ne zaman başladınız? 
- Yaptığım günde 8 saatimi alan iş değil. Çok zamanım oluyordu. Nasıl değerlendireyim dedim, kitaba başladım. Selanik, İstanbul, İzmir'de yaşayan Yahudiler, Ermeniler'i araştırayım dedim. 

HASAN TAHSİN'İN HAYATI 
Aileniz de oralardan gelmiş değil mi? 

- Anneanne tarafım, Karaman'dan Arnavutluğa gitmiş. Balkanlar yavaş yavaş elimizden çıkınca, Selanik'e, 1913'te de Selanik elden çıkınca İzmir'e gelmişler. 

Kitabınızın kahramanları da mı aileden? 
- "Düş Yollarda Kırıldı"nın kahramanlarından biri, Hasan Tahsin Uzer. Annemin büyük amcası. Atatürk vermiş soyadını. Selanik'ten yakın arkadaşı. Kitabın başlangıç noktası, Hasan Tahsin'in hayatını araştırmak. Araştırma üzerine giderken, olay romana dönüştü. 2003'te Yahudileri, Ermenileri araştırırken İzmir'de yoğunlaştım, İzmir'e ait kitap olsun dedim, "Levant'ın Yıldızı İzmir" ortaya çıktı. Bu kitabı yazarken, baktım çok bilgi birikti. Bunları da derli toplu şekilde sunayım dedim. 1918'de Aydın Valisi Hasan Tahsin Bey'den bahsediyor. İsmi görünce, anneannemin bana yıllar önce, "Amcam Şam Valisiydi, Aydın Valisiydi" diye anlatmalarını hatırladım. Heyecanlandım. Biyografi için yola çıktım 5 yıl önce Hasan Tahsin üzerine. Makedonya Eşkiyaları ve son Osmanlı yönetimiyle ilgili bir kitabını Malta'da sürgündeyken kaleme almış. Bu kitabı buldum ve onun sayesinde, hayatı hakkında çok derinlemesine bilgi sahibi oldum. Bu yetmedi, başka kaynaklardan, Malta günlüklerinde, nerede rastlayabilirsem bir şeyler aldım. Romana dönüştürmeye karar verdim. İnternet üzerinden de, "Hasan Tahsin ile ilgili bir kitap yazıyorum. Bu konuda bilgisi olan varsa benimle temasa geçsin" diye yazdım. 

İSİMLERİ BİLE GERÇEK 
Cevap mı geldi?

- İngiltere'de tanımadığım Vasıf Galip diye biri mail attı, "Ben sizin akrabanızım" diye. Kıbrıslı. Aileden adını o güne kadar hiç duymadım. 1876'da, Selanik'te, Fransız ve Alman konsolos öldürülüyor. Bundan dolayı, Hasan Tahsin'in küçük dayısını idam etmişler Makedonya Eşkiyaları kitabına göre. "Hayır öyle olmadı, kaçtı" dedi. Söylediklerini hep anneannemin anlattıklarıyla karşılaştırdım, anneme sordum. Doğru söylediğini anladım. Anlattıklarını, Malta günlüklerini, konsolos olaylarını birleştirip, bu romanı meydana çıkardım. Belki de Vasıf Galip ile tanışmasaydım, roman başka şekilde bitebilirdi. Romanın seyrini değiştirdi. Bu romanın yazılışı sırasında kardeş torunlarının torunları tanıştı. Kitapta tüm kurguyu, gerçek olaylar üzerinden yaptım. İsimler bile gerçek. 

Kitabınızı neden kendi yayınevinizden çıkarmadınız? 
- Bu kitabın bir değeri varsa bir yayınevi kabul etsin, "kendi çaldı kendi oynadı" demesinler dedim. Diğer kitaplarımı kendi yayınevinden çıkardım, ama bu kitap benim için çok değerliydi. 5 yılımı verdim. Kendime göre de iddialı roman yazdım. Yayınevi sahibi nasıl olsa kendi kitabını yayınladı demesinler diye. 

Yayınevlerine kızıp yayınevi kurmuşsunuz? 
- Evet, 2003 yılında Levant'ın Yıldızı İzmir'i yazdım. Birçok yayınevine kitabımı gönderdim, "6 ay sonra gel, bir sene bekle" gibi cevaplar aldım. Sonunda, Priştina vasıtasıyla Kent Arşivi'ne yönlendirdiler. Bu işten sorumlu iki kişi vardı. Çok gittim geldim. "Kitabın içinde yazarın fotoğrafı olamaz, yazarın biyografisini basmayız, şunu yapmayız, bunu yapmayız", baktım olacak gibi değil, "Tamam kendi kitabımı kendim basacağım" dedim. O zaman yayınevi de yoktu, şirketimin üzerinden yayınladım. Faturasını o şirket üzerine aldık, çıktı. 2003'ten 2008'e kadar iki baskı yaptı. Arkasından 2008'de yayınevini kurunca 3-4. baskısını kendi yayınevimden yaptım. "Ben kitap bastırmak isterken çok sıkıntı çektim, bundan sonra böyle kitap yayınlamak isteyenlere yardımcı olacağım" dedim. Birçok İzmirlinin ilk kitabını ben yayınladım. Yayınladığım 80 kitabın belki de yarısı İzmirli yazarlara aitti. İlk kitaplarını bende yayınladılar. Birçoklarında hayal kırıklığına uğradım. 2 bin kitap bastık, elimizde 1800 kitap kaldı. Telif sözleşmesi yapıyoruz, bin adet basılacak, telif yayından 3 ay sonra ödenecek. Bin adet basıyoruz 3 ay geçiyor, 100 tane satılmış, yazarın telif hakkını gönderiyorum. Yayınevlerinin hiçbiri yapmıyor. 

İŞLERİ ÇOK ZOR ÇOK 
Kitapevlerinden yana da sıkıntınız var değil mi? 

- Arkanızda ya bir holding, ya banka, ya gazete olması lazım. Küçük yayınevlerinin işi zor. Büyük kitapevlerinde belirli raf ömrü vardır. Bir kitap yayınlanır, bir ay içinde satıldı satıldı, satılmadı iade edilir. Ancak gidersiniz kitapevine sipariş edersiniz, getirtir. Yayınladığım 80 kitabın bir tanesi bile yeni çıkan kitaplar rafında yer almadı. Zaten çok satan kitaplar rafında yer alması mümkün değil. Çünkü onlar 50-100 bin basıyorlar. Biz bin, 2 bin basarak yarışamayız. 

"EVDE YENİ BİR ÇOCUK BÜYÜTTÜK"
Selda Şenocak, 30 yıllık hayat arkadaşı Bülent Şenocak'ın kızının ardından, 3 kitabını, kitaptaki kahramanlarını da evinde büyüttü. Holding başkanının eşi olmaktansa, parasını yayınevine, kitapevine harcayan mutlu Bülent Şenocak'ı destekledi. Kitap yazma sürecinde, Bülent Şenocak'ın en büyük yardımcısı, en önemli eleştirmeni oldu. 

Romanı yazma süreci sizin için nasıl geçti? 
- Evin içinde çocuk büyüttük 5 yıl boyunca. Tek çocuğumuz vardı, kitap ikinci çocuğumuz oldu. Kitapla ilgili heyecanlar yaşadık. 

Roman, önceki kitaplardan farklı mıydı? 
- Daha önce de birkaç çocuğumuz oldu ama en kıymetlisi bu galiba. Lavent'in Yıldızı da ilk olduğu için kıymetliydi, ancak bu onun da yerini aldı. Az zaman değil, 5 yıl büyüttük evde kitabı. Romanın kahramanı Stefana bizim evin kızı oldu. 

En büyük eleştirmeni olarak nasıl buldunuz "Düş Yollarda Kırıldı"yı? 
- Çok beğendim ama tarafsız olamam. Dedim ya Stefana evin kızı oldu, kitap bizim çocuğumuz. Bülent yazdığı için annesiyse kitabın, ben de babasıyım. İnsanlar çocuklarını eleştiremezler. İnsanın hayatında mutluluk yoktur. Hep mutlu anlar vardır. Birisiyle tanıştığınız an, çocuğunuzu kucağınıza aldığınız an gibi. Bizim için öyle olmadı. Uzun zamandır bu kitabın keyfini sürüyoruz. Yeni kitaba kadar da sürecek gibi. 

'KÖFTECİLİK YAPSAYDIM DÜKKANI KAPATMAZDIM'
Kitapevlerine kızınca da kitapevi açıldı herhalde... 

- Evet Ali Çetinkaya Bulvarı'nda bir kitapevi açtım. Bir yıl ancak dayanabildim. Beklentilerimin çok altında oldu. Baktım olacak gibi değil, kapattım. Kitapevini kapattıktan 6 ay sonra bir arkadaşımı kafede gördüm, çok da yakın bir arkadaşım, "Geçen gün senin kitapevinin oradan geçtim, kapatmışsın. Neden" dedi. "Senin sorunda zaten cevap var. Bana neden kapattın diyorsun. 6 aydır buranın kapalı olduğunu bile fark etmediğine göre, 6 aydır uğramamışsın. Nasıl açık kalacak?" dedim. Ön tarafta kafesi vardı. Ben de oturuyorum, kulaklarımla duydum adam, "Şuna bak adam kafe açmak için kitapçı dükkanı açmış" dedi. Böyle algılanıyor. Keşke orayı kafe yapsaydım, köfteci dükkanı açsaydım, kapatmak zorunda kalmazdım. 

'KİTAP YAZMAK HERKESİN İŞİ DEĞİL'
Kitap yazarak para kazanılır mı?
 
- Türkiye'deki ünlü yazarların yüzde 95'i mutlaka belirli bir aileden geliyor. Bu iş tuzu kuru olmayan insanın yapacağı iş değil. Bu işten para kazanayım yok Türkiye'de. Çok nadir. 

Kitap yazmaya devam mı?
- Bu yaştan sonra kendimi oyalayabileceğim çok güzel bir hem meslek hem hobi buldum. Yazmak bambaşka bir şey. Elden ayaktan düşseniz bile oturduğunuz yerde düşünüp yazabilirsiniz. Bu yüzden mutluyum. Bunun arkası da gelir diye düşünüyorum. Bunun tanıtımı bitsin, yeni romana başlayacağım.
 

 


Diğer kitapları
Levant'ın Yıldızı İzmir (2003)
İnsanlaştırılan Tanrı (2012)