Muhtemelen tarih öncesi bir zamanda doğdum. Hani ne derler, “İnsan kendisini hangi yaşta hissediyorsa o yaştadır.” Tarih öncesi bir kalıntı gibiyim. Taaa… Uzun zaman öncesinden geliyorum. O kadar yani!

Ankara’da doğdum eğitimimi orada yaptım. Sonrasında Gazi Eğitim Enstitüsü Matematik bölümünden mezun oldum. Evliyim bir çocuk babasıyım. Burasının bir “okur öbeği” olduğu için söylüyorum. Okumaya ilkokula gitmeden annem sayesinde başladım. Zırhlı bir şövalyeye ait çizgi kahramanın maceralarını okurken oldu bu. Annem Cumhuriyetçiydi. O yüzden okumaya düşkündü ve okumanın geleceğin inşasında önemli merhale olduğunu düşünüyordu. Babama evlendiğinde, “Yenge çeyiz olarak ne getirdi?” diye sormuşlar o da “Bir bavul dolusu kitap getirdi”  diye cevap vermiş. O kitaplar hala ciltli bir şekilde benim kitaplığımda yer alır. Birçok Avrupa klasiğinin Türkçe ilk basımları ve Hasan Ali Yücel önsözü ile hem de… 

Ondan sonra okuma faaliyeti hep devam etti. Ortaokul ve Lise yıllarında ise önemli derecede Türk edebiyatına ait eserleri okumuş oldum. Lise yıllarında politik metinler ilgimi çekmeye başladı ve ilk felsefe çalışmalarım o zaman başladı. İş hayatına genç yaşlarda başlamıştım ama yazdığımız siyasal bir bildiri nedeniyle aldığımız ceza yüzünden iş hayatım sonlanmıştı. Ardından okuma faaliyetim daha hızlanarak ve gelişerek arttı. Uzun yıllar Milli ve Halk kütüphanelerinde bütün günümü okuma faaliyetine ayırabiliyordum. Oralarda Felsefe, İktisat, Antropoloji, Sosyoloji, Tarih ve Edebiyat üzerine çalışmalar yaptım. Bu iş, biraderler evleninceye kadar sürdü. Ondan sonra yeniden iş hayatına atıldım. İnşaat malzemeleri ön muhasebe, muhasebe ve daha sonraları satış ve pazarlama işlerinde görev aldım. Emekli oldum ve bir müddet daha çalıştım. Nihayetinde Allah yüzme güldü de bir sahil kasabasına tekneyi limana çektim.

Yaşamım “Bir okur” olarak devam etmektedir. Arada sırada, kendi kendime gülerek bir şeyler yazmaya çalışmıyor değilim. Bir okurun aynı zamanda hasbihâle ihtiyacı vardır diye düşünüyorum. Yazmak isteği bende bu yüzden oluşuyor. Bazı dosyalar oluşmadı değil, bazı dostlarım kulağıma fısıldıyor “Hadi bunları bastır artık” diye ama ne bileyim “yazarlık” başka bir şey. Nasıl yazar olunur ki? Hiçbir fikrim yok!  

Şimdilerde okumaktan yorulduğumda bahçeme geçip meyve ağaçlarınla ilgileniyorum. Bir yazının ardından sebze bahçeme geçip biber, domates topluyor hanımla birlikte kavanozlara melemen yapıyoruz. Çok bunaldığım zamanlar balık tutmaya gidiyorum.
Her şey iyi gibi ancak yine de huzursuzum. Nedendir, pimpirikliyim yani.


Buralarda yazdığım belli başlı yazıları kitap başlığında topladım.

Böylece ortaya;
Toplu Yazılar I / özgürpenecere,
Toplu Yazılar II /
mevsimsiz, “Bir Sosyal Demokratın Romanı/Mutluluk”,
Belleğin Kış Uykusu adlı roman üzerine eleştirel notlar,
Metafizik Tutunmalar,
Bir Edebiyatseverin Notları,
Sinema Yazılarım,
Adil’e Rap Rap,
Neriman ve Küçüreklerim
adlı öykü kitapları, ayrıca
Mezar Taşları ve Sosyalizmin Temel Meseleleri/SSCB
Bbir insanlık deneyimi
adlı kitaplarım oluştu.
Bunun yanında Edebiyat Dergileri Kütüphanesi / Küçürek Öykü / Körfez Edebiyat
adlarında fanzinleri yayımladım.

Bu ürünlerin hepsi ücretsiz ve “sanal medyada” değiştirilebilir, kopyalanabilir ve yapıştırılabilir nitelikte olmasına özen gösterdim.