Firdevs TUNCAY


İzmir’in ilçesi Ödemiş’te 1946 yılında doğdu. Çocukluk ve ilk gençlik yılları Ödemiş’te geçti. İzmir Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü’nü 1965’te bitirdi. Denizli-Buldan, Aydın, Diyarbakır, Balıkesir ve İzmir’de Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı.1992 yılında emekliye ayrılmasından sonra, öğrencilik yıllarından beri hiç ara vermediği okuma uğraşısına yazı yazmayı da ekledi.

            “Cumhuriyet Dergi Eki”nde gezi yazıları çıktı. Karşıyaka Karşıyaka, İzmir İzmir, Yeniden İmece, Birlik dergilerinde, “Kadıngözü” adlı internet sitesinde deneme, makale, anı, öykü ve biyografi türünde yazıları yayımlandı. Halen yazmaya devam ediyor. .

            Rumeli’nden Mübadele nedeniyle Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmış ailesinin Ödemiş’te yeniden kurmaya çalıştıkları yaşamlarına tanıklık etmiş, Rumeli öyküleriyle büyümüştür. Mübadele’ye ve Rumeli’ye ilgisi yaşamının hep bir parçası olmuştur. Aile bireylerinin Mübadele öncesi ve sonrasında yaşadıklarını öykülerle anlatma hayalini ancak emekli olduktan sonra hayata geçirme şansı 2013 yılında yayınlanan “Kalbim Rumeli’de Kaldı” kitabı ile gerçekleştirmiştir.

            Gezme, görme, yeni kültürler tanıma ilgi alanlarıdır ve bu konularda adeta çocuklarıyla yarış halindedir.

            İzmir- Karşıyaka’da yaşayan Firdevs Tunçay, “Lozan Mübadilleri Vakfı” ve “Uluslararası Kadınlar Dayanışma Derneği İzmir Şubesi ( İWSA )” üyesidir.

            Evli ve iki çocuk, bir torun sahibidir.


Bir ayrılık şarkısı
Mübadil bir ailenin çocuğu olan yazar-eğitimci Firdevs Tunçay, ailesinin bu zorunlu göç öyküsünü 'Kalbim Rumeli'de Kaldı' adlı kitaba dönüştürdü. Tunçay, “Çekilen acılar, ayrılıklar bir daha yaşanmasın“ diye söze diyor “Bir gün sizi; doğup büyüdüğünüz, havasıyla suyuyla yoğrulduğunuz memleketinizden, atalarınızın asırlar boyu yaşadığı topraklardan, çocukluk sevinçlerini ve gençlik heyecanlarını yaşadığınız yerlerden koparıp hiç tanımadığınız bir yere gönderseler neler hissedersiniz?“ diye soran yazar-eğitimci Firdevs Tunçay, “Hiç“ olarak cevaplıyor.
Mübadele rüzgârının ata yadigârı topraklarda ‘Son Müslümanlar‘ gemilere bindirilip gittikten sonra ancak durduğunu belirten Tunçay şöyle diyor: “Dönüşü olmayan bu yolculukta, binlerce kişi yerini yurdunu, evini barkını, bağını bahçesini zorunlu olarak terk etti. Anılarını, geleneklerini, göreneklerini yüreklerinde saklayıp getirdiler, yaşatmak için! Bahçelerinden kopardıkları sardunyalar umut oldu onlara! Sınır kapıları 50 yıl kapalı kaldı mübadillere. Geldikleri köyleri, kentleri bir daha göremeyen mübadillerin çoğu hasret içinde bu dünyadan ayrıldı. Onlardan geriye bir avuç maziyle bir dal sardunya kaldı.“

Tunçay, İzmir’in de İstanbul gibi önemli bir mübadil kent olduğuna değiniyor. İzmir‘in geçmişini tanımak, mübadele döneminde yaşanılan acıları düşünerek yaşadığımız günün kıymetini bilmek adına, 9 Eylül Gazetesi ile yaptığı görüşmede sözlerini şöyle sürdürüyor: “2014 itibariyle Mübadele’nin 91. yılına girmiş bulunuyoruz. Üyesi olduğum Lozan Mübadilleri Vakfı’nın Ege Bölgesi Temsilciliği, bizleri de davet ettiği Mübadele’nin 91. Yıl Dönümü etkinliği kapsamında 1 Şubat Cumartesi günü saat: 14.00 – 15.00 arasında Cumhuriyet Meydanı, Heykel önünden ‘savaşlarda ve göç yollarında yaşamını yitirenler anısına çiçek bırakma töreni yapacak. O gün, atalarımızın İzmir’e geldiği Pasaport İskele’sinde yine buluşulacak. Ege’nin mavi sularına kırmızı karanfiller bırakacağız. Savaşlarda ve göç yollarında ölen mübadilleri saygıyla anacağız.“

AİLESİ RUMELİ ASILLI Geçen yıl Agora AVM’nin sinema salonunda ‘Kısa Film Yarışması‘ düzenlendiğini, ‘Kayıp Vatan‘ adlı filmde kendi aile öyküsünü anlattığını belirten Firdevs Tunçay şöyle anlatıyor: “Rembetiko’nun müziğinde, Türkiye’den Yunanistan’a mübadele yoluyla gitmek zorunda kalan Ortodoks Rumları anılır. Memleketinden ayrılmak, yabanda kocamak… İki yerde de yabancı olmak… Ne zaman mübadele sözcüğünü duysam içim sızlar. Mübadele’nin acısını çekmiş, yoksunluklarına katlanmış mübadil bir ailenin çocuğuyum çünkü. Rumeli asıllıdır ailem. Selanik Bölgesi’nin şirin bir liman kenti Kavala’da nesiller boyu yaşayan anne tarafım, 1924’te mübadele yoluyla Türkiye’ye göçmek zorunda kaldı. İzmir’in ilçesi Ödemiş’e yerleştirildiler. İnsanların zorunluluklar sonucu doğup büyüdükleri yerlerden göç etmeleri, yaşamlarında tamiri mümkün olmayan hasarlara yol açıyor. Ben, bu duruma ailemin ve aile büyüklerimin yaşantılarında tanık oldum. Onlar, geldikleri yerlerden 'Memleket' diye söz ederlerdi ve 'Memleket Özlemi' yüreklerinde, sönmez bir ateş gibi için için yanardı. Anavatana uyum sağlamaya çalışsalar da kalpleri Rumeli’de kalmıştı.“

KÖKSÜZ BİR AĞAÇ Rumeli Türkleri’nin göçten öte bir de mübadeleyi yaşadıklarına değinen Fidevs Tunçay, “Değiş tokuş, bir şeyin başka bir şeyle değiştirilmesi” anlamına gelen “Mübadele” sözcüğünün burada, karşılıklı insan değişimini öngördüğünü söyleyerek, “Eşyaların değiş tokuşu bir şekilde anlaşılır da insanların değiş tokuşu nasıl anlatılır?“ diye sorarak sözlerini şöyle sürdürüyor: “Günümüzden 91 yıl öncesinde İsviçre’nin Lozan kentinde aylar süren görüşmelerden sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Yunan Hükümeti arasında Mübadele Sözleşmesi ve Protokolü imzalandı. Mübadele din temelliydi. Protokole göre Yunanistan’da yerleşik Yunan uyruklu Müslümanlar Türkiye’ye, Türkiye’de yerleşik Osmanlı uyruklu Ortodoks-Rumlar Yunanistan’a göç ettirildi. Bu insanlar, kendilerine sorulmadan köksüz bir ağaç gibi sökülüp atıldılar. Mübadeleye tabi tutulanlar; evlerini, yüzlerce yıldır ekip biçtikleri topraklarını, ekmek parası kazandıkları işyerlerini, ibadet ettikleri kutsal mekânlarını, sevdiklerinin mezarlarını geride bıraktılar. Limanlarda, tren istasyonlarında kurulan çadırlarda haftalarca, aylarca beklediler. Yolcu taşımaya elverişli olmayan gemilerle iki ülke arasında günler, haftalar, aylar süren yolculuklar yaptılar. Bu uzun ve zahmetli yolculuk sırasında kaybettiklerinin ölülerini denize verdiler. Yetersiz beslenmeden ve kötü fiziki koşullardan dolayı hastalanarak ölenler oldu. Aileler dağıldı. Yeni vatanlarında uzun süre uyum güçlüğü çektiler. İki yerde de yabancı oldular. Göz ağrımız Rumeli’den bize, Trakya dediğimiz kesimle güzelim Rumeli türküleri hatıra kaldı…

Vardar Ovası adlı parçada hiç görmediğimiz yerler hala burnumuzun direğini sızlatır:
“Maya Dağ’dan kalkan kazlar / Al topuklu beyaz kızlar / Yârimin yüreği sızlar / Eğlenemem, aldanamam / Ben bu yerlerde duramam…”

BELLEKTE KALANLAR Firdevs Tunçay, mübadele dışı bırakılan Batı Trakya’nın İskeçe şehrinde yüzyıllardır yaşayan baba tarafının 1927’de, Yunan Hükümeti’nin baskısından ve çetelerin mezaliminden kurtulabilmek için her şeylerini geride bırakıp canları pahasına kaçarak anavatana geldikleri bilgisini paylaşıyor.. İki katlı taş konakların, kapıda bekleyen siyah Ford arabaların, faytonların boynu bükük kaldığını belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Anavatana ayak bastıklarında eğilip toprağı saygıyla öptüler. Zahmetli günlerden sonra, Küçük Menderes Ovası’nda İzmir’in Ödemiş ilçesine yerleştiler. Geldikleri yerleri hep özlemle andılar. Mübadillerin çektiği acıları onlar da yaşadılar. Varlıklı bir hayattan sonra, Ödemiş’te iki göz odalı kira evlerinde geçti ömürleri. Ne dram değil mi?“

ATATÜRK’ÜN HEMŞEHRİSİ Tunçay, bütün bu çilelerden sonra Türkiye’nin kentlerine, kasabalarına, köylerine yerleştirilen Rumeli insanının, en büyük mübadil Mustafa Kemal Atatürk ile hemşehri olmaktan onur duyduğuna dikkat çekiyor. Mübadillerin, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlık ve bütünlüğüne dört elle sarıldıklarına değinerek,“Memleketleri Rumeli, anavatanları ise Türkiye’dir“ diye söze diyor. Çocukluğumdan itibaren belleğinde yer eden ailesinin tüm bu anılarını “Kalbim Rumeli’de Kaldı“ adını verdiği kitaba dönüştüren Tunçay, sözlerini şöye noktalandırıyor: “Kalbimi beş parçaya bölüp her bir parçasına ‘Sardunya Kokan Toprakların Öyküleri’ni yerleştirdim. Kitabımı, doğdukları toprakları bir daha göremeden bu dünyadan göçüp giden tüm mübadillere adıyorum. Çekilen acılar bir daha yaşanmasın.“

Haber ve fotoğraf: Neslihan Perşembe