DEMİR YOLU

Zonguldak kömürü İstanbul’a yalnız Demir yolu ile geldiğinden, olumsuz havalarda sıkıntı çekilirdi. Bunun için demir yolu yapılması planlanır. 1915 yılında Almanlarla yapılan anlaşma ile Beykoz çayırında, bugünkü mayın gurubunun bulunduğu gün Hünkâr İskelesinden inşaatına başlanır. Demir yolu Akbaba köyünün içinden, köyün batı yakası eteklerinden geçip Anadolu Feneri köyü yön burnu mevkiine kadar gelir. Bu arada marşandiz Tren, yol inşaatına malzeme taşımak üzere gece gündüz, siren çalarak köyden geçer.

1918 de Birinci Cihan Savaşı bitiminde, Almanlar inşaatı bırakıp giderler, ya da böylece kalır. Nihayet 1920 yıllarının sonunda Beykoz’daki Deri Kundura Fabrikası rayları satın alır ve söküp, içine de elle itilen dekovil hattı olarak kullanılır. Bugün hala köy içinde yol aynen durur. Taş duvarlarla örülü köprü ayakları aynen durmaktadır. Halen bu yol köy arazileri ile Devlet Ormanı hududu olarak kullanılır.

DEĞİRMEN

Bu günkü jandarma karakolu köylüler tarafından değirmen olarak yapılmıştır. Akbaba deresi orta mahalleden itibaren doğu yakasındaki dağ eteğinden alınıp, Dereseki mezarlığından geçirilerek, Dereseki dersi ile birleştirilir ve bir bent yapılır. Bu bent de biriken su aktarla değirmene gelir ve onu çalıştırır. İlçenin bütün köylerinin tahılları burada öğütülür, daha sonra bunu örnek alan köyler aynı değirmeni yapınca, burası üç sınıflı ilkokula dönüştürülür. Üçüncü sınıfı bitiren çocuklar 4 ve 5 sınıfı Beykoz on çeşmelerdeki okulda okurlar. Birkaç yıl sonra bir dershane daha ilave edilip okul 5 sınıfa çıkar. Bu sefer üçüncü sınıfı bitene Dereseki’li çocuklar 4 ve 5 Akbaba da okurlar.

1940 yılında bu bina harap olduğundan, bu günkü Ticaret Lisenin olduğu yere 3 odalı 5 sınıflık yeni ilkokul yapılır. Bu okul bu günkü ilköğretim okulu yapılana kadar öğretime devam eder.

KÖYDE İLK KURULAN KOOPERATİF

Akbaba fırın olmadığından ekmek Beykoz’dan gelip, evlerde satılır bunun üzerine köylüler birleşerek bir kooperatif kurar. Hisse senedi üç liradır herkes alır, bazıları da fazla senet alır. Bu günkü fırın olduğu yere bir fırın, bir bakkal dükkânı üzere fırıncılar için ev ve muhtarlık ve spor odası yapılır. Bu teşkilat uzun yıllar faaliyette bulunur. Nihayet iki hissedar bütün hisseleri toplayıp üzerlerine alırlar. Daha sonrada onlar başkalarına satarlar.

İLK HAYVAN KESİM HANESİ

1936 yılında kır gazinosunun karşısında, dere kenarına ufak bir mezbaha yapılır. Burada kesilen günlük etler şehir halkı tarafından alınır. Sığır eti 25, Koyun eti 30 kuruştur. Bunun için sürüm çok olur. İkinci Cihan Savaşı başında köy civarına çok asker yerleşmiştir. Bunlara et veren müteahhidin yardımı ile ikinci büyük bir mezbaha da ilave edilmiştir. Burada günde 50-60 civarında büyük baş hayvan kesilir. Oradan köye gelen kesim ücreti ile, baştan sona toprak ve çamur olan köyle yoluna taş kaldırım döşenir. Dere duvarları gibi birçok hizmetler yapılır. Ne yazık ki bu çok sürmez. Müteahhit kasap, başka yere gidince bu gelirde kesilir. Köyün kuzey ucundaki Beypınar çiftliği, Yazar Ahmet Mithat efendi tarafından satın alınıp, buraya iki katlı kütüphane binası, küçük evler, havuz, çardaklar ve derelere çağlayanlar yaptırır. Çiftlik meyve ağaçları ile donatılır. Yalıköy’deki yalısında oturan Ahmet Mithat Efendi, yaz aylarında her sabah manda arabası ile bir saatlik bir yolculukla buraya gelir. Et raftan aldığı ilhamla Romanlarını buraya yazar. Daha sonra Dereseki’li Sırmakeş Çiftliğini de alıp, Sırmakeş suyunu 50 santim boyundaki torak künklerle Yalıköy’deki yalısına götürür. Su hattı Akbabadan geçerken köylüler bir çeşme isterler. Ahmet Mithat Efendi Anadolu gezisine çıkmıştır. Kâhya yetkisi olmadığından veremeyeceğini söyler. Bunun üzerine köy kadınları toplu halde yol üzerine otururlar. Sabah gelip akşama kadar oradalardır ve su hattı çalışmaları durur. Aylar sonra Ahmet Mithat Efendi Anadolu’dan dönünce kâhya durumu anlatır, oda haklıdırlar der. Hemen İznik’ten bir çeşme ustası getirtip, yol kenarında ki bu günkü tarihi çeşmeyi yaptırıp köye içme suyunu verir.

ŞEHİRDEN KÖYE YERLEŞİMLER

Havası, suyu, sebze ve meyveleri mis kokulu gül ve çiçekleri ile meşhur olan köye gelip yerleşmeler başlar. Bunların içinde bahriye nazırı (Deniz Kuvvetleri Komutanı) Malakof Hasan Paşa da vardır. Hasan Paşa top sahasının karşısındaki Hacı Tosun Çiftliğini alıp, buraya iki katlı konak, konağın yanına aşhane, at ahırları, aşçı ve seyis odaları yaptırıp çiftliği baştan sona meyve ağaçları ile donatır. Üst vadide çıkan Hacı Tosun memba suyunu bahçedeki bir havuza verir. Daha sonra eve ve yol kenarına yaptırdığı hayrat çeşmeye veriri. Yaz aylarında birçok paşa ve yüksek makamdaki Erkânın hayatı burada geçer. Bu arada Hasan Paşanın arkadaşı Hakkı Paşa da köye yerleşir. Necip aşa Şifa Suyun Çiftliğini alıp oraya köşk yaptırır ve çiftliği imar eder. Bu üç Paşa, diğer Paşa arkadaşları ile Cuma günleri Hakkı Paşanın evinde toplanırlar. Onlar sohbet halinde iken Hakkı Paşanın Yüzbaşı olan Babası eve girince bütün Paşalar saygı ile ayağa kalkarlar.

Babaya ve büyüğe güzel bir saygı örneği. Nacip Paşanın ve Hakkı Paşanın varisleri Akbabadaki yerleri satarlar. Maslakof Hasan Paşanın, top sahasının karşısındaki çiftliği ve iki katlı konağı durmaktadır ve içinde Hasan Paşanın torunun çocukları (Yücel Ailesi) oturmaktadır.

Birinci Cihan Savaşındaki Rus gemilerinin taciz ateşi Birinci Cihan Harbinin sonlarına doğru Rus Harp gemileri zaman zaman Karadeniz açıklarından İstanbul’a taciz ateşi açar. Ancak bunların menzilleri kısa olduğu için mermileri Beykoz ve Sarıyer’e düşer. Yine bu ateş açma esnasında Çanakkale’de er olarak çarpışan izni olarak geldiği evinden kıtasına gitmek üzere ayrılıp, bu gün benzin istasyonu olan yere geldiğinde bir şarapnel isabeti alan er Abdi, (bu günkü Tırnaz ailesinin büyük amcaları) orada şehit olur. Abdi köyde cazibe isminde bir kızla nişanlıdır. Zeliha’nın annesi kızının duymaması için, onu Beykoz’a bir akrabalarının yanına birkaç günlüğüne kaçırmak üzere evden çıkarlar ki ikinci mermi bu gün merkez camisi olan yere düşüp, adam boyu çukur açar orada geçmekte olan Zeliha’da o mermilerin şarapnel parçaları ile şehir olur. Ertesi gün her iki şehit gözyaşları ile defnedilir. Beykoz’a 5 km. olan köye eski bir şose yol ile ilçeye bağlıdır. Elektrik, su ve vasıtası yoktur. İlk olarak 1952 yılında şose üzerine mıcır dökülerek soğuk asfalt yapılmış. 1955 yılı Ekim ayının 20 sinde Vali Fahrettin Kerim Gökay’ın yaptığı merasimle köye elektrik gelmiş. 1958 senesi Aralık ayında Üsküdar Belediye arabaların bazıları Dereseki’ye kadar uzatılmış 1962 yılında kısmi su teşkilatı yapılmış. 1988 yılında ise bu günkü su teşkilatı yapılmak suretiyle her eve sağlıklı su verilmiştir.

Selamlar ve en derin saygılarla
Abdüssemi YAVRUTÜRK
İZMİR 09.05.2004