İstanbul
ili Beykoz ilçesi Çubuklu'da geniş bir koru içerisinde yer alan
Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa'nın kasrı Çubuklu Sarayı veya Çubuklu
Kasrı olarak tanınmaktadır.
Mısır
valileri arasında egemenlik hakkını Sultan Abdülaziz'den (1861-1876)
1866'da elde eden ilk hıdiv olan İsmail Paşa İstanbul'da Emirgân
Korusu'nda yerleşmiş, buradaki kıyıda ahşap bir saray, arkasındaki
korulukta da dört köşk yaptırmıştı. İsmail Paşa'nın 1892'de ölümünden
sonra yerine oğlu Abbas Hilmi Paşa geçmiştir. Almanya ve Avusturya'da
eğitim gören Abbas Hilmi Paşa İngiliz sömürgeciliğine karşı çıkmış
bu nedenle de Osmanlı devletinin desteğini aramıştır.
Abbas
Hilmi Paşa 1903 yılında Çubuklu kıyısındaki iki ahşap yalıyı satın
almış ve bir süre burada yaşamıştır. Ardından yalının arkasındaki
270 dönümlük bağ ve bahçelik araziyi ağaçlandırmış ve içerisine
de batı mimari üslubunda bir kasır yaptırmıştır. Kasrın mimarı
İtalyan Delfo Seminati'dir.
İtalyan
mimarisinin etkisi altında yapılan bu yapı Toscana Villası görünümünde
olup, mermer ve kesme taştan olan bu kasrın orta mermer holü antik
çağın Roma rotondosu üslubundadır. Zemin kattaki lambrili salonları
dönemin moda üslubu olan Art Nouveau üslubunda yapılmıştır. Kasır
mermer teraslarla çevrilmiş ve bunun üzerine de yüksek bir kule
yerleştirilmiştir.
Kasır
güneye ve doğuya bakan L harfi şeklinde bir plan düzeninde olup,
burada birbirlerine dik iki kanatla, bunların uçlarını birleştiren
çeyrek daire biçimli bir bölümden meydana gelmiştir. Bodrum üzerinde
üç katlı olup, zemin katta geniş salonlar, birinci katta yatak
odaları, diğerlerinden daha basık olan ikinci katta da hizmetli
odaları yer almaktadır.
Kasrın
ana giriş katındaki holün pencere ve kapıları kurşunlu vitraylıdır.
Bunlar başta üzüm salkımı desenleri olmak üzere çeşitli bitkisel
motiflerle süslenmiştir. Ana giriş katındaki holün ortasında anıtsal
bir çeşme bulunmaktadır. Bu bölümün üzeri açık olup, zengin vitraylı
camlarla örtülmüştür. Giriş katında çifter çifter toplam on altı
masif mermer sütunun yer aldığı anıtsal çeşmenin ortasında 1.80
m. yüksekliğinde mermer bir fıskiye bulunmaktadır. Bu çeşme sularını
zeminde yer alan alçak bir havuza dökmektedir. Holün ve havuzun
arkasındaki cephede üst kattaki yatak odalarının bulunduğu bölüme
çıkan bir asansör vardır. Asansörün her iki kata yönelik cephesi
sarı pirinç metalden yapılmıştır. Giriş katın cephesindeki camlar
prizma şeklinde kristal kareler halindedir.
Holün
sağında binanın dıştan düz cephesini oluşturan mermer bir salon
bulunmaktadır. Ana kapıdan sonra iki yöne doğru mermer bir koridor
uzanmaktadır. Sağ taraftaki koridordan iç içe iki odaya girilmektedir.
Sol taraftaki koridorun tavanı ise aynalı kristal ışıklı köşe
sütunlarına açılır. Aynı zamanda buradaki salon yuvarlak büyük
pencerelerle mermer salona bakmaktadır.
Ana
giriş kapısının arkasında bulunan boşluktaki mermer masif merdivenlerle
birinci kata çıkılmaktadır. Burası yuvarlak bir koridor şeklinde
olup, aşağıdaki havuza, yukarıdaki de vitraya açıktır.
Kasrın
çevresi koruluk olup, bu koruluğun içerisinde 100-300 yıllık meşe,
ıhlamur, çam ve sedir ağaçları bulunmaktadır. Ayrıca bu koruluktaki
bülbüller İstanbul yaşantısında ün yapmıştır.
Hıdivin
1944'te ölümünden sonra kasır 1937-1983 yıllarına kadar metruk
kalmıştır. Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu bu yapıyı kiralayarak
restore etmiştir. İç döşemesini Art Nouveau üslubunda düzenlemiştir.
Bundan sonra da kasır ziyarete ve restoran olarak da halkın ziyaretine
açılmıştır. |