Mehmet Yavrutürk'ten alınmıştır

Bildiğiniz gibi Türkiye Cumhuriyeti tarihinde iki mareşal vardır: Mustafa Kemal Atatürk ve Fevzi Çakmak.

Bir de, bir kısmınızın bildiği, çoğunuzun bilmediği bir mareşal daha var; o da Akbaba'nın Mareşal'ı.

Tam olarak kimdi, nerden gelmişti... Bilmiyorum, net olarak bilene de rastlamadım. Çocukluktan kalan hafızamda iri yarı biriydi. Başında fötr şapka, yelekli takım elbise, kravat, elinde asa ve en önemlisi ceketinin yaka ve göğsündeki madalya ve nişanlarıyla Mareşal lakabını sonuna kadar hak eden biriydi.

Dönemin Akbabası'nda tarla açma, yük taşıma, odun kesme, temel kazma gibi işleri yapardı. Hiç bir şey bilmediği halde çok konuşanların aksine, çok bildiği halde hiç konuşmayanlardandı.

İlkokul son sınıftaydım. Aynı zamanda başöğretmen olan öğretmenimiz Ayşe Öğretmen beni çağırdı. Bir yazıyla beraber bir de ıstampa verdi. Yazıda mealen " Akbaba Köyü İlkokulu'nun odununu kestim. Şu kadar para aldım." türü bir şey yazıyordu. Ayşe Öğretmen bana " Mareşal'ı bulacaksın. Bu yazıyı ona okuyacaksın. Sonra da başparmağını önce ıstampaya, sonra bu yazının altına bastıracaksın." dedi.

Mareşal’ı, şimdi de kahve olan, berberin yanındaki Mahmut'un kahvesinde -ki "Beyler kahvesi" denirdi- camın kenarında otururken buldum. Yanına gittim ve yazıyı okudum. Sonra da ıstampayı masaya bırakıp, "Başparmağını önce buraya, sonra yazının altına basacaksın." dedim. Mareşal, bir bana, bir ıstampaya baktı. Sonra yazıyı elimden alıp, dikkatlice okudu. Elini ceketinin iç cebine atıp pırıl pırıl bir dolma kalem çıkardı. Benim hayret dolu bakışlarım arasında inci gibi bir yazıyla Hüseyin ya da Hüsamettin isminin yanına soyadını da ekleyip, padişah tuğrası gibi bir imza atıp, yazıyı bana verdi.

Yazıyı götürdüğüm Ayşe Öğretmen de şaşırdı. "Kim yazdı bu yazıyı?" diye sordu. "Mareşal'ın kendi "deyince, kaşlarını kaldırarak " Vaaay!" deyişini hala hatırlıyorum.

Aradan yıllar geçti. Bir gün Mareşal'in öldüğünü duyduk. İlginçtir, cenaze törenine Anadolu Feneri Köyündeki 81. Deniz Piyade birliğinden askerler katıldı; Mareşal, bir nevi askeri törenle uğurlandı.

"Akbaba'nın neyi eksik ki mareşalı eksik olsun." diyerek bir yerlerden gelen... Akbaba'nın renkli insan hikâyelerine renk katmanın ötesinde... Bugün yapılaşmaya kurban gitmiş açtığı alanlardaki binalarda, temelini kazıp, inşaatında çalıştığı hala ayakta olan yapılarda izi duran Mareşal'imizi... Hala hatırlayanlar varken yâd etmek için... Küllenmekte olan anılar ateşini eşeleyip, harlayalım dedik...

Rahmetle anarak...

Facebook paylaşımına yapılan yorumlar:

Birsen Mertoğlu Hatırlamaz olur muyuz? Allah rahmet eylesin mekânı cennet olsun inşallah.

Mehmet Telli Nurlar içinde yatsın, aldığı işleri çok titiz ve temiz yerine getirdiği için Mareşal lakabıyla çağırılırmış. Rahmetli Hasan Özçelik ‘in (Akbaba eski muhtarı) taş ocaklarında çalışır, ocaktaki barakada yaşarmış, daha sonra eski muhtarlığın olduğu köy binasındaki odada kalmaya devam etmiş ve burada vefat etmiş. Cenazesi Akbaba’da Albay Secaattin amcaya gelip giden bir albay tarafından gönderilen askerler tarafından taşınmış. rahmetli Mareşal amcanın kara kedi gördüğünde yolunu değiştirdiğini kendisini iyi tanıyan babam anlatmıştı, kendisi Rizeli imiş. Saygılarımla...

Ayşe Ferhan Perişanoğlu Allah rahmet eylesin kravatsız gelmezdi. Abim Mareşale, “yarın sabah gel sana kravat vereceğim” demiş. Sabah baktık bahçede oturuyor. Abim “Niye kapıyı çalmadın” deyince, “Rahatsız etmek istemedim” dedi. Hâzâ bir bey efendiydi. Kimin ne olduğu bilinmez. Mekânı cennet olsun
...