Kırmızı Deniz

Beykoz sularındayım... En sevdiğim ortamda, denizde, sandalda... Mahalleden iki arkadaş var yanımda… Ara sıra vapur düdüğü, üç beş martı sesi, gerisi sessizlik, huzur ortamı. Neredeyse arkadaşların aklından geçenleri duyabilecek kadar derin bir sessizlik.

Fakat bir süre sonra bu sükûnete isyan edercesine bir bağını, bir çağırtı kıyamet! Neler oluyor diyerek istikamete dönüyoruz… 200 metre uzağımızda Yalıköy dalyanı var... O sesleri üreten şahısların dalyan nöbetçileri olduğunu ve dalyana balık girdiğini anlıyoruz. Yalnız bu seferki alarmda bir telaş, bir aşırılık, bir anormallik var! İşimiz ne, gidip bakalım diyerek asılıyorum küreklere ve az sonra dalyanın yanındayız.

Doğrusu şaşırmadım desem yalan olur... Çünkü dalyanın içerisine giren, dalyan tuzağına düşen orkinos grubuydu. Altı adetten fazla olduklarını duyunca, acaba dalyanı söker dağıtırlar mı diye düşünmedim değil, Sadece birisi en az 500 kilo çeken bir balık azmanının, sürüsü yapar mı yapardı. Öyle bir şey olmadı tabii.

Dalyancıların keyfi yerindeydi... Büyük av girmişti tuzağa, üstelik ailece… Büyük voli vurmuşlardı… Belki de bir sezonda kazanamayacakları hasılat avuçlarındaydı... Büyük kısmet sürüsüyle gelmişti ve sanırım bir daha da böyle şansları olamazdı.

Balık büyüktü, nasıl alınacaktı sudan? Merakla izlemeye başladık biz de. Gerçi üç metrelik iki adet balığı içerisine alabilecek mavnaları vardı ama onları içeri almaktı asıl mesele. Bizi düşündüren işin erbabı olanlar, işe koyulmuştu bile... Lakin görüntü hiç de iç açıcı değildi! Koca balığı içeriye çekebilmek için maalesef balığın iri gözleri kullanıldı! Kocaman demir kancaları canlı balığın gözlerine taktılar... Gördüklerimiz vahşetti, içim acıdı… Belki işin gereği buydu ama ne vicdansızlıktı! Her hamlede balık, çıkardığı sesle ağlıyordu adeta. Daha birinci av bu şekilde mavnaya alınırken, masmavi deniz kırmızıya boyanmış ve aynı kızıl benim sandalın etrafını da kuşatmıştı bile. Balığı mavnaya en az yirmi kişi, palangalar yardımıyla zor alabilmişlerdi. Bu aşamalardan geçerken balığın çıkarttığı sesler hala aklımdan çıkmaz. Derin mavnaya yatırılan balığın inip kalkan kocaman kuyruğunu görüp, bir de paattt paattt diye vuruşunu duyuyorduk... Artık ikinciye dayanamam diyerek asıldım küreklere…

Bir süre, maviden kan kırmızıya dönen denizde yol aldık... Hızla çektiğim kürekler, al al olmuş sulara dalıp çıkıyordu... Nihayet kırmızıdan pembeye, pembeden maviye geçiş yaptık... Vahşet görüntülerini ardımızda bıraktık... Hafızamıza kazınana yapacak bir şey yok maalesef. Artık dalyandan SOO metre uzağa gitmiştik... Dalyancıların keyfi akşama kadar sürdü. Akşam hava karardığında biz evin yolunu tutarken, orkinoslar hâlâ kuyruklarıyla mavnaları dövüyorlardı...

Paaatttt... Paaatttt... Paaaattttt,..

Baterist Metin 16 Ekim 2007