Fevzipaşa Caddesi (Deniz Kenarı)

Fevzipaşa caddesinin diğer yanı şimdiki oturma yerinden başlayarak Yalıköy’e kadar gider. Oturma parkı önünde iki tane fayton dururdu. Birisi yetim Hasan Efendi, diğeri ise Niyazi Efendi idi. Otomobil yoktu, bir yere onlarla gidilirdi. Sahil boyunca az bina vardı. İlk yer Beykoz oturma parkı, yanında elektrik muhavele merkezi olup yanında dolmuş motoru iskelesi vardı. Burası eskiden sandal iskelesiydi. Sandal iskelesinde Nuri Efendi Beykoz-Yeniköy arasında kürekli sandalla yolcu taşırdı. Sonraları sandala motor takarak işini devam ettirdi. İskelenin arkasında balıkçı Abdi’nin dükkânı vardı. Beykoz’da başka balıkçı dükkânı yoktu. Dükkâna büyük oğlu Faruk bakardı.

Yanı başında şimdi yenilenmiş olan Zeki Beyin gazinosu vardı. Üstü kapalı gazino ve kahvehaneydi. O zamanlar buraya tiyatro grupları gelir ve etrafı perde ile kapatılır ve film oynatılırdı. Meşhur gazelhan Hafız Burhan’ı ilk defa orada izlemiştim. Sık sık böyle konserler olurdu. Hele 1938 yılında Beykoz iskelesi önünde demirleyen Şirketi Hayriye vapurundan ses kraliçesi Safiye Ayla’nın konserini hiç unutamam. Unutamadıklarım arasında 1933’de “10. Yıl Cumhuriyet Bayramında Akbaba köyünden gelen atlı arabalarla, fener alayı”dır ve bu coşkuyu senelerdir sürdürmektedirler. Bu gazinoyu sonradan Rıza Agan satın almış, ortağı Şevket Beyle içkili gazino olarak işletmişlerdir.

Gazinonun yanında postane ve oğlu Enis’in yardım ettiği Hikmet Arı’nın bakkal dükkânı (sonraları aynı yer Denizcilik bankasıydı) vardı.

İskele binası ve Beykoz vapur iskelesi, eski bir taş yapıydı. Geniş bir yer kaplamaktaydı ve içi ahşaptı. Solda çıkış kapısı yanında muhallebici Abdullah Efendi, orta girişte sağ tarafta gişeler, yanında yine kapı, orta bölümün iki yanı kapalı oturma yerleri ve önünde geniş bir sahanlık; binanın üstü adliye ve kültür derneği, altındaki muhallebici Abdullah Efendi sütlü tatlılar ve dondurma yapardı ve iskele içinde bir durak yeriydi. 2. Dünya harbinde muhallebiyi üstüne pekmez dökerek verirdi çünkü harp yıllarında şeker bulunmuyordu. Muhallebici Abdullah Efendinin ağabeyi de Yalıköy’de muhallebiciydi.

Beykoz iskelesinde iki kişi vardı ki, bunlardan bahsetmeden geçemeyeceğim. İlki gazeteci Rıfat Efendi, (iskele karşısındaki şekerci Muhittin Efendinin kardeşi) her sabah gazeteler gelir gelmez onları tasnifler, istifler ve yanına otururdu. Vapura giden bütün yolcular gazetelerini ondan alırdı. Yolcu akın akın gelir, kimse gazetenin adını söylemez ama O herkesin aldığı gazeteyi bilir ve ona göre verirdi.

İkincisi de, çımacı Mehmet Efendiydi. Vapura binen yolcuların çoğu ona takılır, O da hepsine ayrı ayrı cevap verirdi. Vapur kaptan köşkünden takılmaları da cevapsız bırakmazdı.

Bir de Beykoz ortaokulunun kıymetli müdürü Ahmet Tevfik Tarım vardı. Her gün evine 16.15 vapuru ile dönerdi. Fakat ekseri okul çıkışı gecikirdi. Kaptan 10 dakika geç bile kalsa bekler, Onu almadan gitmezdi.

1960 yılları başıydı. Halden sebze ve meyvemi almış, sebze motoruna vermiş, Beykoz’a dönmek için köprüye geliyordum. Çok acele işim var, vapura yetişmem lazımdı. Uzaktan Ahmet Tevfik hocamı gördüm, elinde ağır bir çanta. Yaşlanmış, zorlanarak yürüyor. Aklıma geldikçe hep üzülürüm. Koşup, çantayı elinden alıp, taşımadım diye.

İskele yanındaki Zülfikar’ın gazinosunu, sırasıyla Zait Efendi ve Rasim Efendi devam ettirmiştir.

Postane, bakkal, iskele, kahve birleşik tek bir binaydı. Yanındaki Panayot’un oğlu nalbur İstelyo’nun yalısıydı.

Bitişik dükkân Bekir Efendinin kitapçı dükkânıydı. Yanında basmacı ve boş arsa vardı. Bu boş arsaya 1930 yılı sonunda boksör Nevzat oyuncak tüfekle atış yeri yaptı. Daha sonra buraya iki ahşap dükkân yapıldı. Burasını manav Kamil, Sabri, Arnavut Kemal manav dükkânı olarak işletti. Sonradan bu işe Mehmet Ceviz devam etti. Bu mülkün sahibi Rum olan Sümbüloğlu’dur.

Bitişikteki bina avukat Berrin Hanım’ın yalısıdır. Yalının altındaki dükkânlarda Ali Efendi terzilik, Demirbaş kardeşler zücaciye işi yapmışlardı. Aynı dükkân son zamanlarda spor mağazasıydı.

Yalının yanındaki dükkânda kuyumcu Raşit Bey ve oğlu kuyumculuk, diğer dükkânda ise Oscar ve daha sonra Necip berberlik, yanındakinde önce David Efendi basmacılık sonra Faik Tabak bir müddet meyhanecilik yapmıştır.

Bunun yanındakinde kunduracı Ziya vardı. Bitişikte ise kundura tamircisi Hüseyin Efendi dururdu. Onun yanında Yeter Hanımın oğlu, elektrik levazımatı satan Oğuz, daha sonra burada Hasan Albayrak elektrikli eşya tamirciliği yapmıştı.

Bitişiğinde kasap Faruk, sonradan aynı yerde kasap Ziya vardı. Bu dükkânların arkasında dükkânların sahibi olan mebus Zeki Beyin yalısı vardı. Çocukları Turgay ve Ali’ydi. Berrin Hanım ve Zeki Bey’in yalılarının önünde geniş rıhtım vardır.

Yalılardan sonrası ise boş arsadır (burada bir ara Yusuf Öztürk karpuz sergisi yapmıştır).

Bunun yanında eczacı Tevfik Bey’in eczanesi vardı.

Bitişikte Luka’nın kahvesi ve Fazıl Beyin çekek yeri bulunuyordu.

Yanında Betin eczanesi vardı.

Sonrasında diş hekimi Yusuf Bardakçı ve doktor Kazancıyan yalıları vardı. Kazancıyan yalısında Asım Bey, oğlu Sadri ve gelini Ümran Hanım oturuyordu.

Bitişik binanın altındaki dükkânı tenekeci Yako’dan sonra lokantacı Cevdet meyhane olarak işletti. Dükkânın üstünde ebe Remziye Hanım ve oğlu Metin oturmaktaydı.

Yanında Nikah dairesi, belediye binası ve halkevi binası yer almaktaydı. Halkevi binası salonunda boksör Nevzat gençleri çalıştırır, boks dersi verir ve boksör yetiştirirdi.

Hükümet konağı ve karakolun altında istidacı Kenan Efendinin dükkânı vardı. Çocukları Galip ve onun eşi Sevim, Haluk, Selçuk’tu.

Binanın üstünde hükümet doktoru İhsan Bey, sağlık ocağı ve sağlık memuru Kemal Bey ve Beykoz’un en eski hükümet doktoru Hüsnü Beydi. Hükümet binası, eski yapı ve güzel bir binaydı. Sonradan istimlak edildi. Yanında karakol ve bahçesi vardı.

Bundan sonrası Dalyan sahası olup, burada çay bahçesi vardı. Burayı tahsildar Ziya’nın oğlu Vural işletirdi.

Bitişikte kasap Mehmet Efendi, terzi İbrahim Efendi, oğlu Tayyar, sonra ekmek bayi İbrahim Efendi, Kamil’in lokantası, sandal çekek yeri, pazar motor iskelesi ve Ahmet Mithat Efendi yalısı.

Pazar motor iskelesi işgal yıllarından beri aynı yerdedir. Beykoz’un bir bakkaliye ve iki tane sebze motoru vardı. Bakkaliye motorunu Hafız’ın oğlu Mustafa, sebze motorlarını ise sırasıyla motorcu Sabri, Mehmet ve Naci işletirdi. İsimleri “Sabri’nin motoru” ve “Meze motoru” idi. Sebze hal’i ve bakliyat yeri Eminönü’nde Haliç kıyısındaydı. Yenikapı’daki balıkhane eskiden sebze hal’inin yanındaydı. Bakliyat toptan yeri 1950’lerde Unkapanı’na, sonra da Eyüp kışlasının olduğu yere taşındı. Hal ise 1986 yılında Bayrampaşa Esenler’de yeni binasına taşındı.

Akşamları köy tarlalarından gelen bütün sebzeler iskelenin yanına istiflenir, gece motora yüklenir, hal’e toptan satışa giderdi.