Fevzipaşa Caddesi

Fevzipaşa caddesi, Şahinkaya caddesinin birleşiminden başlayarak Yalıköy’e kadar uzanır. Her iki tarafı dükkân olan merkez caddedir. Vapur iskelesinden Yalıköy’e kadar uzanan sahil kısmında birkaç tane yalı ve dükkânlar, karşı tarafında ise bazılarının üstü ev olan dükkânlar vardır.

Caddenin ekseriyeti dükkân olduğu için merkez çarşı burasıdır. Yapıların çoğu ahşap olup, birkaç tane beton bina vardı. Şimdi sizlere hatırladığım kadarıyla çarşıyı anlatayım.

Onçeşmelerin yanında ilk ve çok güzel ahşap bir yapı olan konaktan başlarsak; bunun arka tarafında büyük meyvelik bahçesi vardır. Bu konağın sahipleri üç kardeş; Hacı Mustafa Bey, Hacı Ali Bey ve Hacı Hüseyin Bey’dir. Bir de kardeş çocukları olan Merter arazisinin eski sahibi olan Ahmet Merter vardır. Bu üç kardeş de hiç evlenmemişlerdi. Ahmet Merter’in ise iki evliliği olmuş; ilk eşinden oğlu Tahsin Bey, Alman olan ikinci eşinden ise oğlu Rauf Bey vardı. Hacı Hüseyin Bey ise Enver Beyi evlat edinmiş, onun iki kızı olmuştur. Anlatmış olduğum; çok eski Beykoz kökenli bu aile, hayırseverlikleriyle anılmışlardır.

Bu bina, Hacı Hüseyin Bey tarafından “Verem Savaş Derneği’ne” bağışlanmış olup, 70 yıla yakın bir zamandır hastalara hizmet vermektedir. İlk doktoru Sami Beydir. Sonra gelen Doktor Fahrettin (Erkinsoy) Beydir ve elli yıla yakın bu vazifede kalmıştır. Eşi de çoğu zaman yardımcılığını yapmıştır. Fahrettin Bey, musikiye aşina, dürüst, iyiliksever bir insandı. Buranın hemşiresi Mualla Hanım ise her hastanın yardımcısıydı. Müstahdemi ise Kamile Hanımdı.

Bu konağın altında dört dükkân vardır. İlk dükkânı 30’lu yıllarda bakkal Haluk Bey işletirdi. Eşi Rum’du ve çocuğu yoktu. Eski Beykoz muhtarı Nihat Nart ile kardeş çocukları olurlardı. O dükkâna sonra kiracı olarak terzi Mehmet Efendi gelmiş olup, oğlu Hüseyin ile kızı vardır. Daha sonra tatlıcı ve dondurmacı Salih Usta gelmiş, uzun yıllar burada kalmıştır.

(Bazı dükkân sahiplerinin eş ve aile isimleri ev kısmında belirtilecektir).

İkinci dükkânı Romanya muhaciri Hilmi Efendi bakkal dükkânı olarak işletmiş, daha sonra Mehmet Efendi burada aynı işi sürdürmüştür.

Üçüncü dükkânı ise aktar Süleyman Efendi işletmiş olup, vefatından sonra oğlu Yaşar devam etmiştir. Yaşar’ın vefatından sonra ise onun oğlu Süleyman kırtasiyeci olarak devam etmektedir. Yaşar Vardarlı, muhtar Nihat Beyin kayınbiraderidir. Nihat Beyin vefatından sonra bir müddet muhtarlık yapmıştır.

Son dükkânı da aşçı Tevfik Çavuş işletirdi. Burası bol kepçe olarak anılırdı. Vefatından sonra oğlu Mehmet devam etti, O’nun vefatından sonra da torun İsmail Barut tuhafiyeci olarak buradadır.

Dispanserin yanında çıkmaz sokak vardır. Bu sokağın sonundaki yer önce kasap Nevruz Efendinin kesimhanesi olup, sonra yoğurthane olarak kullanılmıştır. Daha sonra ise burası sinemacı Ali Bey (Ajda-Semiramis Pekkan’ın amcası) tarafından sinema salonu olarak işletilmiştir.

Buranın yanında ise hamamın ocak ve kazan dairesi vardır.

Dispanserden sonraki ilk dükkân ise Tütüncü Mustafa Efendiye ait olup, üstünde bir odası vardı. Burada öğretmen Reşat Bey otururdu ve kimsesi yoktu. Dükkân daha sonra Yaşar Atmaca tarafından uzun seneler manav olarak kullanılmıştır.

Yanındaki kasap dükkânını Nevruz Efendi işletmekteydi. Nevruz Efendi hamamın sahibi Şerif ağanın ağabeyi idi. Nevruz Efendiden sonra sırasıyla işletenler; kasap Tanaş, kasap Salih ve oğlu Mustafa, Çengelköy’den gelen kasap İhsan, sonuncusu ise kasap Halil ve Mehmet kardeşlerdir. Bu kardeşler 1950 başında gelmiş olup, kasap dükkânını uzun seneler işletmişlerdir. Yalıköy’deki kasap Mehmet, bu kardeşlerin dayısıdır.

Bunun yanındaki dükkânı ise babam Hasan Çavuş ile muhtar Mehmet ağa 1930’a kadar bakkal olarak işletmişlerdir. 1940’larda burada kahveci Haşim Efendi kahvecilik yapmış, sonradan Fevzi Atalay uzun yıllar bu işi sürdürmüştür. Bu bina Ahmet Merter’e ait olup, sonradan kasap Halil ve Mehmet kardeşlere satılmıştır.

Bitişikte içki satan dükkân İspiro’ya aitti. Beykoz’da içki satan tek yerdi. İki oğlu vardı. Birisi “ Sokoni gaz depoları”nda çalışırdı. Diğeri ise doktor (dâhiliye uzmanı) Nikiforos’tu. Nikiforos’un muayenehanesi Beyoğlu Pirimeneci sokak’taydı. Kendisi sonraları Yunanistan’a göç etmiş olup, uzun yıllar Atina üniversitesinde Prof. olarak mesleğini sürdürmüştür. İspiro’nun dükkânı sonradan Aziz kaptanın büfesi olarak devam etmiştir.

Onun yanındaki dükkân köfteci Ali Usta’ya aitti. Nefis köfte, kuru fasulye, pilav ve piyaz yapardı. Yanında yardımcısı Süreyya çalışırdı. Sonradan bu dükkâna Alibey sokağından bakkal Saci Efendi gelmiştir. Alibey sokağındaki Saci Efendinin dükkânını ise terzi Mehmet tutmuştur. Köfteci Ali ise Shell gaz depolarının senelerce aşçılığını yapmıştır. Shell gaz depolarının sebze-meyvesini ben (Kemal), et ve bakkaliyesini Raif Efendinin oğlu arkadaşım Hüsamettin ve kardeşi Abdülkadir Aktansoy (dükkânları Paşabahçe Erguvan caddesindeydi) verirdi.

Köfteci Ali’nin üç oğlu vardı. Almanya’da çalışan Şevket, şoför Halit ve “leylek” Erol, Köfteci Ali’den bahsederken, bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim: “Sene 1936, 4 sınıflı merkez okulu 2. sınıftayım. 23 Nisan törenini kutlama merasimi için bütün talebeleri Şirketi Hayriye vapuru ile Anadolukavağı’na götürdüler. Vapurda giderken, biz talebelere fırıncı İsmail Efendinin mis gibi kokan peynirli pidelerini dağıttılar. Pideleri iki kişi dağıtıyordu. Öteki sırayı dağıtanı tanımıyorum. Bizim tarafa köfteci Ali’nin yanında çalışan Süreyya dağıtıyordu. Elinde yuvarlak, kamış sepet içindeki pideleri dağıtırken; pide bitince yeniden sepeti doldurup geliyordu. Sıra bana gelince pide bitti ve gidip yenisini getirdi. Bir sağa baktı, bir sola. Beni atlayarak yanımdan dağıtmaya başladı. Ben daha sekiz yaşındayım, bir şey söyleyemedim, yiyenleri seyrettim ve aç döndüm. Aradan 77 yıl geçti, aklıma geldikçe gözlerim yaşarır, içime bir hüzün çöker”.

Saci Efendi’den sonraki dükkânda topal Mustafa berberlik yapardı. Kendisi Panayır sokakta otururdu. Babası nalbant Süleyman Efendiydi. Köfteci Bekir’in dükkânı buraya bitişikti.

Yanındaki dükkânı ise 1933’e kadar babam (Hasan çavuş) manav olarak çalıştırmıştı. Daha sonra burayı terzi Kozma, terzi İsmail ve sonradan Münip Efendi büfe olarak işletmiştir. Şu anda oğlu Mehmet bu işi sürdürmektedir.

Bu mülkün sahibi topal Şerif ağadır. Yanındaki hamam, arkadan Hüseyin Beyin konağının bahçesine bitişiktir. Buraların asıl sahibi Hüseyin Beydir. Bir av kazası sonrasında Hüseyin Bey; hamamı, yanındaki yoğurthaneyi, öndeki dükkânı topal Şerif Ağa’ya bağışlamıştır.

Hamama bitişik dükkânı Romanya muhaciri berber Salim Usta işletmekteydi. Berberliğin yanında diş te çekmekteydi. O zaman Beykoz’da tek diş doktoru olarak Hadi Bey vardı. Berber Salim Ustanın oğlu Kadri uzun yıllar burada berberliğe devam etmiştir. Dükkânın o zamanki sahibi Hacı Beydir. Hacı Beyin Beykoz çarşısında üç dükkânı vardır. (Sırası geldiğinde bahsedilecektir).

Daha sonraki dükkânın sahibi Kaya’nın babası Kemal Beydir. Yanı hamam girişidir. Burasını uzun yıllar hamamcı Sıtkı Efendi işletmiştir.

Hamamın yanındaki dükkân iki katlı olup, Sümerbank deri ve kundura fabrikasına aitti. Üst tarafında iki odası olup, burası 1930’lu yıllarda Beykoz spor kulübü olarak kullanılırdı. Alt katı sonralarda Sümerbank’ın ayakkabı satış mağazası olarak kullanılmıştır. Arka tarafında fabrikanın suyunu temin eden kuyusu bulunmaktaydı. Yanındaki iki binanın da kuyusu vardır. Çok gür olan bu sular Onçeşmelerin bir ayağıdır.

Şimdiki bina işgal yıllarının otelidir. Dört katlı, iki tarafı balkonlu, çok zarif ahşap bir binaydı. Giriş katında tiyatro salonu olup, sahnesi bahçe tarafındaydı. 1930’lu yıllarda sessiz sinema, sonra karakol olarak kullanılmıştır. Diğer katlar da özel idare ve kaymakamlık lojmanı olarak kullanılmaktaydı. 1950’den evvel Paşabahçe Tekel ve İspirto fabrikası suyunu binanın yan tarafındaki gazozcu Salih Efendinin kuyusundan temin etmekteydi. Boru ile su kuyudan yolun altından karşı tarafa geçer, park iskelesinden sarnıç tankere boşalır ve fabrikaya giderdi. Taşıyıcı Maksut kaptandı. Tekel bu suyun tonunu 50 paradan alırdı. Bu sevkiyat 1940 sonlarına kadar sürdü ve Faik Efendi suya zam yapıp, tonunu 50 paradan, 60 paraya çıkarınca 1944’de Karabük’ten tayin olan devletçi ve çok çalışkan müdür Besalet Ersanlı, zamma itiraz ederek ve iki kuyu arasında su olacağını tespit ettirip, bahsettiğim bu binayı rakı fabrikası adına satın almıştır. Ve arkasına kuyu açtırarak buradan Paşabahçe rakı fabrikasına kadar boru döşetmiş, böylece fabrikanın su sorununu halletmiştir. Bina satın alındıktan sonra giriş katı senelerce Tekel maddeleri toptan satış yeri olarak kullanılmış olup, satış memurluklarını sırasıyla Mustafa Bey, Mustafa Tapkı ve Celal Demirel yapmıştır. Yanmış olan bu ahşap binanın tekel satış deposu yerinde şu an market bulunmaktadır.

Gazozcu Faik ise gazoz fabrikasını çalıştırmaya devam etmiş, daha sonra damadı çolak Ethem burasını bakkal dükkânı olarak işletmiş olup, sonradan burayı Demirbaş kardeşler satın alıp, mobilya mağazası yapmışlardır.

Yanındaki dükkân Selahattin Beyin olup, kendisi zahirecilik yapardı. Burasını da sonradan kasap Halil satın almıştır.

Bitişikteki dükkân Bozhane’li Selahattin Efendinin kahvesi idi. Eskiden tek katlı ahşap olan bu binanın yerinde şimdi beş katlı beton bina bulunmaktadır.

Fırına bitişik dükkânda Davut Efendi manavlık yapardı. Sonra burasını Veli Efendi Tekel bayi olarak işletmiştir.

Çarşıdaki binaların çoğu ahşap olup, bir kısmı tek katlıydı. Şimdi size anlatacağım ekmek fırınının yapımı çok eski olup, taş bina özelliğini halen korumaktadır. Sahipleri Rum olup, varisleri Yunanistan’dadır. Fırın olarak yapılmış ve hiç değişmemiştir. Sırasıyla fırıncı Hasan Efendi, fırıncı Nurettin Bey ve fırıncı Ertuğrul Bey işletmiş olup, şu an onun varisleri çalışmayı sürdürmektedir.

Yanındaki ahşap bina tek katlı olup, burasını Veli ağabey kahvehane olarak kullanmıştır.

Bunun yanındaki bina da emsal olarak aynıydı. Manifaturacı Ahmet Efendi dükkânın sahibi olup, senelerce manifatura işini burada devam ettirmiştir. Yaşlanan Ahmet Efendinin yerine geçen oğlu Şakir Turan, yanındaki Veli’nin kahvesini satın almış; iki yeri birleştirerek üzerine dört katlı bina yaptırmıştır. Uzun yıllar binanın altındaki dükkânında manifaturacılığı sürdürmüştür. Binanın en üst katında Şakir Turan, eşi Özden Hanım, kızları Ceyda ve Ayşe otururdu. Binanın bir katında Beykoz merkez caminin değerli imamı rahmetli İhsan Sedef ve eşi Sahvet Hanım otururdu. Bir diğer dairede ise Beykoz’daki Olgun eczanesinin sahibi Hamit Coşkuntuna, eşi Esin Hanım ve kızlarıyla oturmaktaydı. Şimdi ise bu dükkânlar market ve eczane olarak işletilmektedir.

Bu binaya bitişik olan yer Recep Ustanın damadı olan aşçı Aslan Efendinin lokantasıydı. Burası uzun yıllar lokanta olarak hizmet vermiştir. Mülk sahibi İsmail Dalyancı Bey’di.

Yanındaki yerde gözlüklü Mustafa’nın babası Osman ağa bakır mutfak eşyası satardı. Bu iki dükkân devlet tarafından satın alınmış ve yerine beton bir bina yapılmış olup; altı market üstü de sağlık ocağı ve kaymakamlık lojmanı olarak kullanılmaktadır.

Yanı boş aralık olup, girişte kundura tamircisi Bilal Efendi vardı. Bitişikte madamı ile beraber çalışan Panayot’un nalbur dükkânıydı. Panayot yaşlanınca nalburluğu oğlu İstelyo devam ettirdi. Bu binanın üstünde ve girişi yandan olan bu yerde Ziya Bey, eşi terzi Zaferiya, Andon, kızı Kleopatra ve kardeşi Tanaş’la oturuyorlardı.

Panayot’un yanındaki dükkânı Arnavut Aziz ve Cahit Kurtuluş kahve olarak işletmiş; sonra aynı yerde Tokatlı Hüseyin Efendi lokanta olarak devam etmiştir. Bu iki dükkânın sahibi biri Panayot, diğeri Bozhane’li Recep ağanın oğlu Seyit Ahmet olup; Yavuz kardeşlere satılmıştır. Buraya yeni beton bina yapılmış ve alttaki dükkânların birini nalbur olarak Fahrettin Yavuz, oğulları Mustafa ve Mehmet’le işletmektedir. Diğerini ise kırtasiye, zücaciye, muhtelif hediyelik eşya dükkânı olarak İsmail Yavuz ve oğlu Mete uzun bir süre işletmiş olup, burası şu an Vodafone bayisi olarak kullanılmaktadır. Üstündeki dairelerde ise Fahrettin Bey, eşi Hayriye Hanımla, diğerinde ise İsmail Beyin eşi Nebahat Hanım (şu an) ikamet etmektedirler.

Bundan sonraki dükkân aşçı Ahmet Usta’nın lokantasıdır ve uzun yıllar burada aşçılıklarını sürdürmüşlerdir. Daha evvel burasını tatlıcı ve dondurmacı dükkânı olarak tatlıcı Salih Usta işletmiştir (Dispanserin altındaki dükkânından evvel). Bu mülkün eski sahibi Azmi Hoca’ydı.

Yanındaki bina, Nezihin babası Hasan Efendi’ye ait olan bu dükkânı “mes ve gıslavet lastik” satan Hasan Efendi uzun seneler kullanmıştır. Şimdi ise Ziraat Bankası’dır.

Bitişik dükkânda ise sahibi Hacı Bey’in kiracısı gazozcu İbrahim Efendi; daha sonra da oğlu Salih Efendi senelerce gazozculuğu sürdürmüşlerdir.

Yanındaki bina Zülfikar Efendinindi. Burasını Niko kahvehane olarak işletmiş, sonradan nalburluğa başlamış ve uzun yıllar sürdürmüştür. Zülfikar Efendi burasını daha sonra balıkçı Nimet’e (kendisi balıkçı Abdi’nin oğlu ve milli kürekçilerdendir) satmıştır. Çalışkan ve işinin ehliydi. Balıkçı dükkânında Güneri ve Mehmet çalışırdı. Balıkçı Nimet’in vefatından sonra burası da Garanti bankası olmuştur.

Yanındaki diğer dükkân imamın lokantası, onun yanındaki tatlıcı Muhittin Efendi, diğeri ise Ömer Oflaz’ın terzi dükkânıydı.

Burhanettin Beyin binası altında motorcu Mustafa’nın dükkânında berber Bayram çalışmış, yanındaki dükkânda emekli deniz subayı Mahmut Beyin kavaf dükkânı, sonradan büfe olarak oğlu Vedat tarafından işletilmiştir. Dükkânın üstünde oturan Burhanettin Beyin oğlu Cevdet Bey, kızı Mücella Hanım ve damadı Abdülkadir Aktansoy’dur. Kiracıları ise Halil Bey, eşi Leyla Hanım, çocukları Fatma ve Semih’ti.

Yanındaki dükkânda meyhaneci Faruk vardı. Dükkân sahibi eniştesi Faruk Erdoğmuş’tu.

Bitişikte eczacı Ferit Bey, yardımcısı Emin Bey, hizmetkârı madam Dudu’ydu. Emin Bey müziğe aşina olup, çok güzel tambur ve ut çalardı. Daha sonra aynı yer Betin eczanesi oldu. Sonradan buraya Haşim, Nazım kardeşler kundura mağazası açmıştır.

Yanındaki dükkân manifaturacı Davit Efendinindi. Davit Efendi varlık vergisinden sonra avukat Berrin Hanımın evinin altındaki dükkâna taşınmıştır.

Bitişikte kapaklı kavanozlarında nefis şekerleriyle şekerci Muhittin Efendinin, yanı başında berber Bahattin Efendinin, aynı yerde sonradan berber Hulki Bey’in dükkânları vardı.

Bunların bitişiği muhtar Nihat Beyin unlu mamuller dükkânı, yanında terzi Ali Osman’ın, diğeri ise yaprakçı Yaşar’ın manav dükkânıydı.

Bunların yanı yazlık Zafer sineması girişiydi. Binanın ve sinema yerinin eski sahibi avukat Berrin Hanım’dı. Burayı nalbur Kazım Yaman satın almıştır.

Sırasıyla buradaki dükkânlar; hava subayı Galip Beyin ayakkabı mağazası, nalbur ve camcı Vasil, tenekeci İshak Usta, Esat Efendinin bakkal dükkânına sonradan geçmiş olan bakkal Zeki’nin yanında çalışanlar ise; Berrin Hanım’ın evinin yanında sonradan bakkallık yapan Fahri Olgundeney ve Vedat Özada idi.

Bitişikte nefis helva ve şekerlemeleriyle ünlü helvacı Veli Usta vardı. Yanında kendi hemşerileri çalışırdı ve bir de Hanım hizmetkârı vardı. Vefatından sonra oğlu İsmail Yabul bir müddet bu işi sürdürmüştü.

Yanı başında boksör Nevzat’ın dükkânı vardı. Arkasındaki bahçe içindeki binada kazancı Hasan Efendi, eşi Yeter Hanım, oğlu Oğuz ve kardeşi otururdu.

Altında iki dükkânı, üstünde iki katı olan ahşap binada; ufak bir saatçi dükkânı, yanındaki Oscar’ın çeşitli eşya sattığı dükkân vardı. Yukarı katta Yasef, eşi ve iki kızı, pazarcılık yapan Bohor, kardeşi Pepo, eşi Rebeka, oğlu İzak, kızı Klara şoför Salamon, eşi, kayınpederi Baruh ve kayınvaldesi oturuyordu. Daha evvel karşıki dükkânda berberlik yapan Oscar, Yasef vefat edince Yasef’in eşiyle evlendi.

Şimdiki İshakağa İlkokulu olan yer, Muhittin Beyin köşkü idi. İçerisi çeşitli ağaçları, muhtelif çiçekleri, üst tarafında havuz, cadde tarafında çeşmesi ile çok güzel bir yerdi. Müştemilatında Zeki ve kardeşi Hatçe otururdu.

Sonradan yanan bitişik bina Arnavut kireççi Rıfat Efendinindi. Oğlu ise avukat Kamil Beydi. Bu binada altta Sümerbank’ın satış yeri vardı, üstte eczacı Tevfik Bey, Fikri Bey, öğretmen Melek Hanım oturmuştur.

Zindeler yurdu aralığı ve Fazıl Beyin evinin altında kasap Ahmet ve kardeşi Kani’nin dükkânı, bitişikte radyocu Niyazi, yan tarafta resimci Avni, onun yanında da keresteci dükkânı (şimdi burası Bank Asya’dır) vardı.

Yanındaki binanın altı et-balık kurumu ve Beykoz eczanesi (Sabahattin Bey) idi. Bu binanın sahibi üstte oturan tapu kadastro müdürü ve eski Beykoz futbolcusu Kazım Arkal’dı. Eşi Mürvet Hanım, kızı Asuman’dı. Kiracıları Doktor Hüsnü Bey ve kızı Doktor Hüceste Hanımdı.

Yanındaki bina şekerci Muhittin Beye aitti. Eşi Makbule Hanım, çocukları Turhan, Ahmet, Füsun ve Mukadder’di. Kiracısı Doktor İhsan Beydi (eski belediye tabibi).

Altında hallaç Sefer Efendinin dükkânı, bitişik tapu dairesi, yanında halıcı Makbuloğlu, Yavuzlar’ın manav dükkânı ve aynı yerde foto Hayri Bey vardı. Bu binanın sahibi eski Beykoz futbolcularından sağ açık Turhan’dı.

Mezarlığa bitişik olan halk partisi ilçe başkanı Hüseyin Beyin evidir. Kiracıları önce foto Asiye, sonra Beyaz eşya satan Şerafettin Bey’di. Sonra “Çakmak dede mezarlığı” gelmektedir.

Mezarlığın yanı Hüseyin Beyin binasında kendisi, evlatlığı Enver Bey ve iki kızı oturuyordu. Altındaki dükkânlarda fotoğrafçı, basmacı, yüncü, ayakkabıcı vardı.

Bitişikte Abdi Efendinin ekmek fırını, zahireci Manuk, manifaturacı Pertev Beyin (sonradan aynı yerde bakkal Fikret’in) dükkânları vardı.