Çeşmebaşı Sokağı

Sıralı dört dükkânı vardır, Alibey sokağı ile kesişir. İlk dükkân tarihi Beykoz paçacısı Eftim’in dükkânıdır. Saraylara gönderilen meşhur Beykoz paçası işgal yıllarının sonlarına kadar sürmüştür. İki buçuk katlı olup, Marsilya tuğlası ile işlenmiş, eski- tarihi güzel bir yapıdır. Bu dükkânı satın alan Harun Efendi, burada zahirecilik yapmaktaydı. Sonraları burada işkembeci açılmışsa da uzun sürmemiştir. Oğlu Faruk burasını parçacı ve balık malzemesi satarak devam ettirmiştir. Ben paçacı Eftim’e yetişemedim. 1923’ten evveline aittir. Babamın bana anlatması ve sonrası ise benim görüp yaşadıklarımdır. Ben paçacı Eftim’in oğlu tembel Yani’yi tanırdım.

Dükkânın üstünde tekel deposu satış memuru Mustafa Bey otururdu. Eşi Pakize Hanım, oğlu Bumin’di. Bitişik dükkân bakkal Hüseyin ağanındı (yaşlı, ağır başlı, sakin bir insandı), Şahinkaya’da otururdu.

Ben çocukken yaz günleri okul tatilinde deniz kenarına yüzmeye giderken, buraya uğrar, beş kuruş verip peynir, ekmek alırdım; bu bana akşama kadar yeterdi.

Berber kalfa İbrahim Efendi, konuşkan biriydi. Sarılık olanlar mutlaka ona gelir, kendilerini okutup, şifa bulurlardı. Tıraşım geldiği vakit babam bana beş kuruş verir; kalfaya tıraşa gönderirdi. Evi Ermeni mahallesindeydi.

Son dükkân olan hediyelik eşya ve aktar çeşitleri satan muhtar Efendiye aitti. Ermeni mahallesinde Panayot’un evinde otururdu. Bakkal Hüseyin ağadan sonra aynı dükkânı kunduracı İbrahim Efendi (çok titiz bir insandı) işletmiştir.

Kahveci çingene Ahmet, Onçesmeler Karşısı yıkılınca muhtar Efendinin dükkânına geçmiştir.

Köşe başında ise Serbostanı Mustafa ağanın Rumi 1224’de yaptırmış olduğu Beykoz merkez camisi olup, önünde “muvakkithanesi”, geniş avlusu, şadırvanı vardır ve yıkılıp yeniden inşa edilmiştir.