DOĞDUĞUM EV

Önünden geçerken doğduğum ev,
............................... yüzüne bakamıyorum,
Sitemli acı gülümsemeni görmekten korkuyorum,
Sessiz çığlığını duyuyorum...
............................ utanıyorum.
Çatısı çökmüş,
.... cam çerçeve kırık,
........ tül perde yırtık.
Bir tek bodrum katı,
.... sürdürüyor gibi eski hayatı.
Kulağıma yavaşça;
.... "bir zamanlar mekandım, zaman benim içinde,
........ artık tarih oluyorum, evvel zaman içinde.
Sen, siz, hepiniz
.................. terk ettiniz!
Terk ettiniz acıyan bakışlara
.... "bir daha baharı gelemeyecek karakışlara"
........ diye fısıldıyor.
Bakmasam da görüyorum bir şeyler duyuyorum.
Zaman zaman eski kavgalar çınlıyor,
.... bayram sevinçlerinin
........ coşkulu uğultusu duyuluyor zaman zaman.
Belki bir köşesinde saklı durur
.... Ağababamın okuduğu bir ezan
Hala üzerimde taşırım sanki
.... beni ayağında sallayan annemin sıcak nefesini
Bu dünyaya dairlik sesleri duyduğum gibi.
.... başka dünyalarında duyuyorum sesini.
Karanlık gecelerde
.... eski sakinleri dolaşır belki içinde,
........ gıcırdatmadan kırık tahta döşemelerini,
Bilinmez bir ışık yalar
.... rüzgarda uçuşan yırtık tüllerini.
Doğduğum ev;
Ayağı kırılan bir atın
Sonunda vurulacağını bile bile
İnatla sürdürmesi gibi yarışı
Sonunda yıkılacağını bile bile
İnatla ayakta duruyor
................ zamana karşı.
Ey doğduğum ev;
........ ne olur küsme!
Giderayak beni daha fazla üzme.
Zaten çoktan farketmişsindir,
........ önünde gerçekten yüzüne bakamıyorum...
Utanıyorum!
Yakama yapışıp;
"nerede o eski günlerim"
........diye hesap sormandan korkuyorum.
O eski güzel günler mi Mehmet Bey,
.... eski güzel günler öyle mi?
Peki iki gözüm,
........ iki çeşmem
Her şeyde böyle mi bitmeliydi,
............................ ille de böyle mi?

24.04.2005 / Beykoz