Abdülhakim efendi ve Mükerrem YAVRUTÜRK'ün 
                              İSTANBUL 
                              KÜLTÜR VE SANAT ANSİKLOPEDİSİ' nden alınan yaşam 
                            öyküleri
                              Ahmed (Mansur) Mükerrem Efendi'in babası Nakşibendi 
                              şeyhi Abdülhakim Efendi, Sultan II. Abdülhamid 
                              devrinde Buhara' dan İstanbul'a gelir. O sırada 
                              Istanbul'da Merkez Kuman-danı olan Buhara'lı Abdülkadir 
                              Paşa'nın delaleti ile Padişaha münhal bir tekke 
                              için başvurulur. Ve Nakşibendiyye'den olan Akbaba 
                              Köyü Tekkesi münhal bulunduğundan meşihati Buhara'dan 
                              gelen bu Şeyh efendiye tevcih edilir. Eski tekke 
                              çok harap bir durumda olduğundan. Abdülhakim Efendi 
                              kendi teşebbüsü ve Abdülkadir Pasanın da yardımı 
                              ile yeni bir ahşap tekke binası yaptırır ve yanına 
                              da iki odalı şeyh meşrütasını ilave eder. Tekke 
                              ile meşrüta tek kat üzerine ve aynı sakıf altındadır. 
                              Yalnızca kapıları ayrıdır. Meşrütaya sokaktaki 
                              kapıdan, dergaha da bahçe tarafındaki kapıdan 
                              girilir. II. Dünya Savaşı'nda Canfeda Hatun Camii 
                              cephanelik olarak işgal edildiğinde tekkenin tevhidhanesi 
                              köyün mescidi olarak kullanılmıştır. O sıralarda, 
                              bahçeyi çevreleyen çit duvarın bitişiğine şimdi 
                              mevcut olmayan çubuktan küçük bir minare yapılmıştır.
                              
                              Halen tekkenin tevhidhanesi çok haraptır. Mihrap 
                              nişinin tam karşısındaki duvarda yer alan pencereden 
                              içeriye bakılırsa, tavanın yarı yarıya çökmüş 
                              olduğu ve sol taraftaki duvarda iki pencerenin 
                              mevcut bulunduğu görülür. Tevhidhane mekanı oldukça 
                              küçüktür. Şeyh meşrütasının dergahın önündeki 
                              sundurmaya açılan ikinci bir kapısı daha vardır. 
                              Dergahın gerisinde genişçe bir bahçe mevcut olup 
                              burası ceviz, kestane ve elma ağaçları ile doludur.
                              
                              Buhara'lı Abdülhakim Efendi'nin ve kızı İsmet 
                              Hanım'ın mezar taşları, Canfeda Hatun Camii'nin 
                              haziresinde ve yanyana durmaktadır:
                              
  "Cennete can attı Abdülhakim Efendi" 
                              1306 
  "Firdevsi bu Hadice İsmet makam kıldı" 
                              1325
                              
                              Abdülhakim Efendi'nin oğlu Hafız, Ahmed (Mansur) 
                              Mükerrem Efendi'nin Canfeda Camii'nde 61 sene 
                              imamlık yaptığı belirtilmektedir. İstiklal Madalyası'nın 
                              da sahibi bulunan Mükerrem Efendi (ölm.1960) zevcesi 
                              ile bir-likte cami haziresinde babasının hemen 
                              altındaki taşsız kabirde yatmaktadır. Bu zatın 
                              4'ü kız 6'sı erkek olmak üzere 10 çocuğu olmuştur. 
                              Eşi Hafize hanım 1965 yılında vefat etmiştir. 
                              
                              
                              Mükerrem efendinin erkek kardeşi Ekrem efendi 
                              1954 yılında Afyon'da vefat etmiştir.